☂️ Hamile Kadının Allah Katında Yeri

20- Kuvvet sahibidir. Arşın sahibi Allah katında yücedir. 21- Orada kendisine itaat edilir, güvenilir. 22- Arkadaşımız deli değildir. 23- Şüphesiz (Muhammed) onu apaçık ufukta görmüştür. 24- O, gayb hakkında töhmet altında tutulamaz. 25- O, kovulmuş şeytanın sözü değildir. 26- O halde nereye gidiyorsunuz? YecücMecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak, kötülük çoğalacaktır. 6. Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak (Kadere iman) İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü tealanın takdir etmesi iledir. Kadınıntarihteki yeri Neden medeniyetin hiç bir döneminde, erkeklere bu kadar hak verilirken, kadınlar hep arka planda kaldı!! Acaba Havva anamız peygamber Adem'e(sav) yasak ağaçtan elmayı verdiği ve Allah'ın(cc) sözünden çıktığı için mi, ikisininde Dünya'ya gönderilmelerinden ayrı, kadın milleti Allah(cc) tarafından Önceerkeğin bildirilmesi onun Allah katında yüksek olduğunu göstermez. Belki de hırsızlık daha çok erkekler tarafından yapıldığı için önce söylendi. Nur suresinin 2. âyetinde, (Zina eden kadın ve erkek) ifadesi geçiyor. Burada belki kadının rolü daha çok olduğu için, kadın erkekten önce bildirildi. ZinaYapmayan Gencin Allah Katındaki Yeri. Kadınla erkeğin nikahsız birleşmelerine zina denmektedir. Zina semavi dinlerin hepsinde haramdır. “ Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın.” (En’am, 6/151) “De ki: Rabbim, ancak gizlisi ve açığıyla her türlü fuhşu, günahı, haksız yere tecavüzde bulunmayı, bu söyleyen trt hocasıymış meğersem. eşine çocuğuna allah sabır versin. bu terbiyesizlik değildir,ama hamile kadına farklı düşüncelerle yaklaşabilmek aşağılığın en uç boyutudur. düzeltme:siz doğurcagınızdda yada eşleriniz dogurcagında cıkarmıcaksınız galiba eksilendiğine göre beyin terk yazarlar fazla baya valla. Allah’a ve âhiret gününe inanmış bir kadının, yanında mahremi olmadan bir gün bir gecelik yolculuğa çıkması helâl olmaz. İbni Abbas(ra)dan rivayet edildiğine göre Resûlullah Resûlullah (as): “Bir erkek, yanında mahremi olmayan kadınla yalnız kalmasın; hiçbir kadın da yanında mahremi bulunmaksızın (tek başına PYXd. PENDİK'te 7 aylık hamile kadın ve eşinin içinde bulunduğu araca saldırdıkları gerekçesi ile haklarında 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Hasan Sel ve Hüseyin Sel kardeşler ilk duruşmada delil karartma ve yurt dışına kaçma şüpheleri olmadığı gerekçesi ile tahliye edildi. İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Hasan Sel ve Hüseyin Sel ile müştekiler Ayfer Bahçıvan, eşi Yunus Emre Bahçıvan ile tarafların avukatları katıldı. Kimlik tespiti sırasında Hüseyin Sel aylık gelirinin 15 bin TL, Hasan Sel ise 50 ile 60 bin TL arasında olduğunu söyledi. İlk olarak Hasan Sel'in sorgusu yapıldı. Annesinin hastalığı nedeniyle o gün Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları esnada olayın yaşandığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Sel, aracı kardeşi Hüseyin Sel'in kullandığını Yunus Emre Bahçıvan'ın kullandığı araç ile kardeşinin kullandığı aracın aynalarının temas etmesi nedeniyle ilk olayın yaşandığını, bir süre sonra tekrar iki aracın yan yana geldiğinde aynaların yeniden temas ettiğini söyleyen Hasan Sel, müştekinin aracının önüne geçerek yollarına devam ettikleri sırada arkadan kendilerine çarptığını SEL YAPMAMAM GEREKİYORDU, PİŞMANIMÇarpışma üzerine araçlarından indiklerini söyleyen Hasan Sel, müştekinin annesine yönelik küfür etmesi üzerine sinirlendiğini öne sürerek, "Annemle ilgili sözler de sarf edilince şeker hastası olduğum için kendimi kaybettim sinirlendim. Yapmamam gerekiyordu. Pişmanım. Yaptığım doğru değil ama müşteki taraf bana aynasını gösterince bende aynasına vurdum, kırdım." Sel, hakimin, "Niye emniyet şeridinden gidiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Annemin hastalığından dolayı emniyet şeridinden gitmek durumunda kaldık." sözleriyle kendisinin kullandığını söyleyen diğer tutuklu sanık Hüseyin Sel ise savunmasında, Kastamonu'da yaşayan annesinin hastalığını duyunca abisi ile panik halinde yola çıktıklarını söyledi. Emniyet şeridinden ilerlerken iki aracın aynasının temas ettiğini, olayın bu şekilde başladığını söyleyen Hüseyin Sel, müşteki Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine küfür ettiğini devam ettiği sırada Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine arkadan vurması üzerine durduklarını savunan Hüseyin Sel, "Durmak zorunda kaldık. Araçtan indik. Yunus Emre beye de hanımefendiye de hiçbir kötü söz söylemedik. Darba ilişkin bir eylemimiz olmadı. Hanımefendinin bulunduğu tarafa geçmedik bile" dedi. "BİZE VERİLEN EN BÜYÜK CEZA SOSYAL MEDYADA YAPILAN LİNÇ OLDU" 1951 yılında kurulan bir firma olduklarını söyleyen Hüseyin Sel, "Bu olay yakışan bir olay değil. 1951 kuruluşlu bir firmayız. 2018 yılında 4 milyon 750 bin lira gelir vergisi ödedik. Şimdi iflas noktasına geldik. Yanımızda 150 kişi çalışıyor. Böyle bir şekilde olayın yaşanmasından dolayı hem burada müştekilerden hem de kamuoyundan özür diliyorum. Bu olay bize yakışmadı. Müşteki tarafın maddi hasarı neyse karşılamaya hazırız, manevi olarak gidermek açısından özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Sosyal medyadaki linç girişiminden çocuklarımız inanılmaz derecede etkilendi. Ben hala olayın bu şekilde nasıl geldiğine inanmıyorum. Biz edepli, terbiyeli insanlarız. Şu anda mağdur duruma geldik. Bize verilen en büyük ceza sosyal medyada yapılan linç oldu" dedi."DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMUN HAKKINI DA HELAL ETMİYORUM"Ayfer Bahçıvan, "Emniyet şeridinden ilerleyen sanıkların araçlarına çok yaklaşması ile iki aracın aynasının çarpıştığını, sanıkların aniden araçlarını eşinin aracının önünde durdurması ile sanıkların araçlarından inerek araçlarının bulunduğu yere geldiğini Ayfer Bahçıvan, "Eşim camı araladı, hamile olduğumu söyledi. Öncesinden düşük yaptığım için çok dikkatliydik. Cama vurdular. Ben camın kırılacağını ve bize kötülük yapacaklarını düşündüm. Ben sanıkların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim, Allah katında da hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Doğmamış çocuğumun hakkını da helal etmiyorum. Ben 31 yaşındayım. Nasıl bu kadar vicdansız olabilir diye düşünüyorum. Ben yaşadığım şeye hala anlam veremiyorum. Halen trafiğe çıktığımda emniyet şeridinden veya sağdan bir araç geldiğinde hala tedirgin oluyorum. Trafikte yaşadığımız bu olay bende çok büyük bir korkuya yol açtı." emniyet şeridinde ilerlediğini, ileride polis görünce ceza yememek için aniden önlerine kırdığını, bu sırada aynalarının çarpıştığını, olayın da bu şekilde başladığını söyleyen müşteki Yunus Emre Bahçıvan, "Benim yol vermeme sebebim eşim hamile olduğu için ani duruş hareketi yapmamamdır. Bu nedenle kesintisiz bir şekilde yola devam ettim. Bizden kibarca yol istense, sinyal verilse belki yol verirdim. Ama sanık tarafın bulunduğu araç polisi gördüğü için muhtemelen ceza yememek adına ansızın bizim şeride geldi" dedi."SADECE BİR ŞERİT ALAMADIĞI İÇİN BUNU BİZE YAŞATMAYA HAKLARI YOK"Yol vermediği için öfkelenen sanıkların aracının aniden önüne kırdığını, arkadan onlara çarpmak zorunda kaldığını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "Çok öfkeliydiler. Öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Eşim birden panik oldu. Ben camları kapattım, kapıları kilitledim. Telefonumu çıkardım. Yanıma geldikleri esnada kayda başladım. Yanıma geldiler. Amaçları kapıyı açıp bana bulaşmaktı ama açamadılar. Kapıyı açamadıkları için camı yumruklamaya başladılar. Ben o sırada eşimin hamile olduğunu söyledim. Hatta duysunlar diye camı hafifçe araladım. Ama hiç merhamet etmediler. Eşim polisi arayacağım dediğinde sürücü kısmındaki şahıs, mimik hareketleriyle, dalga geçer gibi ara polisi gelsin şeklinde konuştu." kısmında oturan kişinin bakışını ömrü boyunca unutmayacağını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "1 buçuk gün sonra eşim kötü oldu. Hastaneye gittik. Bu olay hala gündemimizde, normal hayatımıza dönemedik. Karşı tarafın özürlerinde, pişman olduklarını beyan etmelerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Gerçekten pişman olsalardı yalan beyanda bulunmazlardı. Sadece bir şerit alamadığı için sanıkların bunu bize yaşatmaya hakkı yok. Eşimle çocuk sahibi olmak için çok uğraşıyoruz. Daha önce bebek kayıtları oldu. Sanıklardan şikayetçiyim." KARDEŞ TAHLİYE EDİLDİMahkeme, müştekilerin olaya ilişkin çektikleri görüntüyü kolluk gücüne teslim ederek güvence altına aldıklarını, dolayısı ile sanıkların delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyelerine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin yurtdışına çıkışını Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları İstanbul Demirören Haber Ajansı / Güncel İstanbul Pendik Sel Güncel Haberler Hamilelikte göz belirtileri ve kıskançlıkHamilelikte göz belirtileri ve kıskançlıkKıskançlık nedeniyle gecikmiş çocuk doğurma nasıl anlaşılırGöz nedeniyle gecikmiş çocuk doğurma tedavisiGebeliği kolaylaştırmak ve hızlandırmak için göz ve haset önlemeHamilelikte göz ve kıskançlığın belirtileri, göz ve kıskançlığın haklı olduğu konusunda kimse hemfikir değildir ve bahsetmiştik. Kur'an-ı Kerim birçok yerde. Cenab-ı Hakk'ın emri ve iradesi olmadıkça bunun gerçekleşemeyeceğini ve bir insanı etkileyemeyeceğini bilmek. Göz, hamile kadını ve onun fetüsünü ve dolayısıyla birçok belirti ve bulguyu etkileyebilir. Bu yazıda site açıklanıyor Farklıdır Hamilelikte göz ve kıskançlığın en önemli göz belirtileri ve kıskançlıkGöster Hamilelik sırasında göz ve kıskançlık belirtileri hamile kadında ve fetüsünde ve kocada da görülebilir. Hamilelik sırasında annede ortaya çıkan, kıskançlığa ve göze maruz kaldığını gösteren birçok semptom vardır. Hamilelikte göz ve kıskançlık belirtileriHamile kadının sürekli yorgun ve bitkin koca işten eve döndüğünde sürekli uyuma ve karın gibi ayrı bölgelerde kararlı bir şekilde ağrı kadın uyku bozuklukları ve uykusuzluk Hamilelikte göz ve kıskançlık belirtileri de sık sık rahatsız edici rüyalar ve kabuslar görürken, rüyasında kocasının kendisine sürekli ihanet ettiğini kadın, kocasıyla ilgili önemli şeyleri hatırlayamamanın yanı sıra, anlama ve odaklanma eksikliğinden Hamilelik sırasında göz ve kıskançlık belirtileri Hamile kadın, zihinsel ve duygudurum bozukluklarından düşük cinsel nedeniyle gecikmiş çocuk doğurma nasıl anlaşılırVe hakkında konuştuktan sonra Hamilelikte göz ve haset belirtileri, haset ve gözün çocuk doğurmada gecikmeye neden olması mümkündür. Doğurganlığın gecikmesine ve gebelik eksikliğine neden olan birçok sağlık nedeni vardır ancak göz ve kıskançlık nedeniyle gebelik ertelenebilir. Bu şu yollarla bulunabilirGecikmiş çocuk doğurmanın temel nedeni, eşin gerekli tıbbi test ve muayeneleri yapması ve uzman bir doktor tarafından takip edilmesiyle tespit kocanız, varsa, hamileliğin ortaya çıkmasındaki gecikmenin nedenini bulmak için bir androlog ile tıbbi testler ve muayenelerden yapıldıktan ve gebelik oluşumunu engelleyen bir sağlık sorunu bulunduktan sonra, bu durumda gecikmiş çocuk doğurma ile kıskançlık ve göz arasında bir ilişki yoktur. Bu sağlık sorununun tedavisi için sürekli tıbbi takip yapılan tetkik ve tetkiklerin sonuçları iyiyse ve çiftte gebelik oluşumuna etki eden bir itiraz yoksa bunun nedeni kıskançlık ve göz Cenâb-ı Hakk'ın erkek ve dişiyi bahşetmeye ve dilediğini kısırlaştırmaya kadir olduğunu bilmek ve inanmak nedeniyle gecikmiş çocuk doğurma tedavisiKıskançlığa, nazara ve gecikmiş çocuk doğurmaya çare olan tek çare Kuran-ı Kerim'dir. Cenab-ı Hakk'a yaklaşmak, namazda sebat etmek, sürekli Kuran-ı Kerim okumak, nazar ve kıskançlığı uzaklaştıran ayetleri okumak. Bu ayetler arasındaAllah'tan başka diri ve kaim olan hiçbir ilah yoktur ve göklerde ve yerde ne varsa onu bir yıl bile uyutma O'nun katında, onun izni olmadıkça şefaat edecek olan, aralarında ve arkalarında olanı da bilir ve ilminin bir kısmını kuşatır. Arşının gökleri ve yeri genişletmesini dilediği gibi Onların muhafazası da O'nu rahatsız etmez ve O çok edip Rablerine tevekkül edenler üzerinde O'nun hiçbir yetkisi eğer Allah sana bir zarar dokundurursa onu O'ndan başka giderecek yoktur ve eğer sana bir iyilik dokunursa O her şeye Kur'an-ı kerim sen doğru yolda elçiler indir Aziz Rahim bir kavmi uyar ki anne baba anlasın Gafletlerin en çok da bize inanmadıklarını söylemeye hakkı var boyunlarına Oglala onu boyunlarına anla Mqmahon'u ve bizi ellerine eyledi baraj ve arkalarında bir baraj Vogshenahm anlayışı biz seni boş yere yarattık ve bize döndürülmeyeceksin Allah'ın Yüce Hükümdarı Doğrusu O'ndan başka ilah yoktur, Arş'ın Rabbidir ve Allah'la birlikte başka bir ilahın onun hesabına delili olmamasına izin verdiği zaman Rabbi kafirler başarıya ulaşamaz RAB diyorlar, bağışla ve merhamet et, sen merhamet edenlerin en iyisisinVe Musa'ya vahyettik Bastonunu al Aovkon'un eline düştüğünü ve yaptıklarını savunursa orada Vgbawa ve itaatkar bir şekilde döndü ve cadılara diz çöktü denildiyse Alemlerin Rabbi Musa ve Harun'a aynısından yaratan, kocasını yaşattı mı, Tgşah bir kuzuyu hafifçe taşırken ona Tanrı'yı ​​eyerledi Rabhma'yı çağırdığında, Atina geçerli elbette kolaylaştırmak ve hızlandırmak için göz ve haset önlemeBildikten sonra Hamilelikte göz ve haset belirtileri, göze ve hasetlere maruz kalmaktan ve hamileliğin hızla ortaya çıkmasından Cenab-ı Hakk'a yaklaşarak, O'na dua ederek, yalvararak ve Kuran okuyarak kurtulabilirsiniz. Bu ipuçları arasında Karı kocanın dua ve niyazda düzenli olması, çocuk doğurma isteğinde ve gebeliğin hızında Yüce Allah'a arasında sorun yaratabilecek ve evlilik hayatlarını bozabilecek farklılıkları birlikte konuşarak aralarındaki negatif enerjiyi veya temiz kalpli insanları kabul etmemek veya ziyaret evlilik hayatı ve evlilik sorunları hakkında kimseyle, hatta akraba ve aile ile konuşmak sonunda hamilelikte göz ve haset belirtilerini ve haset ve gözü tedavi etme yöntemini çekebilecek konularHamilelik sırasında göbek çıkıntısı ve fetüsün cinsiyetiHamile kalmak isteyen biri için bir duaHamilelik analizi ile ilgili bir rüyanın yorumu Sıradaki20 Haziran 2022Kuran ayetleri ile hemen göz ve kıskançlıktan kurtulmak20 Haziran 2022Tahajud namazı Kaç rekattır ve teheccüd namazının fazileti nedir?20 Haziran 2022Cuma duası kabul olur Allah'ın izniyle20 Haziran 2022Nasıl namaz kılınır ve kaç rekat19 Haziran 2022Oruçlunun ramazanda iftar duası18 Haziran 2022Kadınlarda dokunma belirtileri ve nedenleri17 Haziran 2022İstihare namazı nasıl kılınır, hükümleri ve bunun için tavsiye edilen vakitler17 Haziran 2022Bakara Suresi'nin sonunda şöyle yazılıdır "Kim onları bir geceden okursa, ona yeter."17 Haziran 2022Bilerek necis olan orucun hükmü17 Haziran 2022İşyerinde başarı duası Çalışmayı ve geçimi kolaylaştırdığını bilin Yüksel KOÇ/İSTANBUL DHA - İHAOluşturulma Tarihi Temmuz 30, 2019 1218Pendik’te 7 aylık hamile kadının içinde bulunduğu araca saldırdığı gerekçesiyle 20’şer yıla kadar hapis istemiyle hakim karşısına çıkan Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan Sel ve Hüseyin Sel’in tahliyesine karar Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Hasan Sel ve Hüseyin Sel ile müştekiler Ayfer Bahçıvan, eşi Yunus Emre Bahçıvan ile tarafların avukatları katıldı. Kimlik tespiti sırasında Hüseyin Sel aylık gelirinin 15 bin TL, Hasan Sel ise 50 ile 60 bin TL arasında olduğunu söyledi. İlk olarak Hasan Sel'in sorgusu yapıldı. Annesinin hastalığı nedeniyle o gün Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları esnada olayın yaşandığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Sel, aracı kardeşi Hüseyin Sel'in kullandığını Yunus Emre Bahçıvan'ın kullandığı araç ile kardeşinin kullandığı aracın aynalarının temas etmesi nedeniyle ilk olayın yaşandığını, bir süre sonra tekrar iki aracın yan yana geldiğinde aynaların yeniden temas ettiğini söyleyen Hasan Sel, müştekinin aracının önüne geçerek yollarına devam ettikleri sırada arkadan kendilerine çarptığını SEL YAPMAMAM GEREKİYORDU, PİŞMANIMÇarpışma üzerine araçlarından indiklerini söyleyen Hasan Sel, müştekinin annesine yönelik küfür etmesi üzerine sinirlendiğini öne sürerek, "Annemle ilgili sözler de sarf edilince şeker hastası olduğum için kendimi kaybettim sinirlendim. Yapmamam gerekiyordu. Pişmanım. Yaptığım doğru değil ama müşteki taraf bana aynasını gösterince bende aynasına vurdum, kırdım." Sel, hakimin "Niye emniyet şeridinden gidiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Annemin hastalığından dolayı emniyet şeridinden gitmek durumunda kaldık" sözleriyle kendisinin kullandığını söyleyen diğer tutuklu sanık Hüseyin Sel ise savunmasında, Kastamonu'da yaşayan annesinin hastalığını duyunca abisi ile panik halinde yola çıktıklarını söyledi. Emniyet şeridinden ilerlerken iki aracın aynasının temas ettiğini, olayın bu şekilde başladığını söyleyen Hüseyin Sel, müşteki Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine küfür ettiğini devam ettiği sırada Yunus Emre Bahçıvan'ın kendilerine arkadan vurması üzerine durduklarını savunan Hüseyin Sel, "Durmak zorunda kaldık. Araçtan indik. Yunus Emre beye de hanımefendiye de hiçbir kötü söz söylemedik. Darba ilişkin bir eylemimiz olmadı. Hanımefendinin bulunduğu tarafa geçmedik bile" dedi."BİZE VERİLEN EN BÜYÜK CEZA SOSYAL MEDYADA YAPILAN LİNÇ OLDU"1951 yılında kurulan bir firma olduklarını söyleyen Hüseyin Sel, "Bu olay yakışan bir olay değil. 1951 kuruluşlu bir firmayız. 2018 yılında 4 milyon 750 bin lira gelir vergisi ödedik. Şimdi iflas noktasına geldik. Yanımızda 150 kişi çalışıyor. Böyle bir şekilde olayın yaşanmasından dolayı hem burada müştekilerden hem de kamuoyundan özür diliyorum. Bu olay bize yakışmadı. Müşteki tarafın maddi hasarı neyse karşılamaya hazırız, manevi olarak gidermek açısından özür dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Sosyal medyadaki linç girişiminden çocuklarımız inanılmaz derecede etkilendi. Ben hala olayın bu şekilde nasıl geldiğine inanmıyorum. Biz edepli, terbiyeli insanlarız. Şu anda mağdur duruma geldik. Bize verilen en büyük ceza sosyal medyada yapılan linç oldu" dedi."DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUMUN HAKKINI DA HELAL ETMİYORUM"Ayfer Bahçıvan, "Emniyet şeridinden ilerleyen sanıkların araçlarına çok yaklaşması ile iki aracın aynasının çarpıştığını, sanıkların aniden araçlarını eşinin aracının önünde durdurması ile sanıkların araçlarından inerek araçlarının bulunduğu yere geldiğini Ayfer Bahçıvan, "Eşim camı araladı, hamile olduğumu söyledi. Öncesinden düşük yaptığım için çok dikkatliydik. Cama vurdular. Ben camın kırılacağını ve bize kötülük yapacaklarını düşündüm. Ben sanıkların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim, Allah katında da hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Doğmamış çocuğumun hakkını da helal etmiyorum. Ben 31 yaşındayım. Nasıl bu kadar vicdansız olabilir diye düşünüyorum. Ben yaşadığım şeye hala anlam veremiyorum. Halen trafiğe çıktığımda emniyet şeridinden veya sağdan bir araç geldiğinde hala tedirgin oluyorum. Trafikte yaşadığımız bu olay bende çok büyük bir korkuya yol açtı." emniyet şeridinde ilerlediğini, ileride polis görünce ceza yememek için aniden önlerine kırdığını, bu sırada aynalarının çarpıştığını, olayın da bu şekilde başladığını söyleyen müşteki Yunus Emre Bahçıvan, "Benim yol vermeme sebebim eşim hamile olduğu için ani duruş hareketi yapmamamdır. Bu nedenle kesintisiz bir şekilde yola devam ettim. Bizden kibarca yol istense, sinyal verilse belki yol verirdim. Ama sanık tarafın bulunduğu araç polisi gördüğü için muhtemelen ceza yememek adına ansızın bizim şeride geldi" dedi."SADECE BİR ŞERİT ALAMADIĞI İÇİN BUNU BİZE YAŞATMAYA HAKLARI YOK"Yol vermediği için öfkelenen sanıkların aracının aniden önüne kırdığını, arkadan onlara çarpmak zorunda kaldığını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "Çok öfkeliydiler. Öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Eşim birden panik oldu. Ben camları kapattım, kapıları kilitledim. Telefonumu çıkardım. Yanıma geldikleri esnada kayda başladım. Yanıma geldiler. Amaçları kapıyı açıp bana bulaşmaktı ama açamadılar. Kapıyı açamadıkları için camı yumruklamaya başladılar. Ben o sırada eşimin hamile olduğunu söyledim. Hatta duysunlar diye camı hafifçe araladım. Ama hiç merhamet etmediler. Eşim polisi arayacağım dediğinde sürücü kısmındaki şahıs, mimik hareketleriyle, dalga geçer gibi ara polisi gelsin şeklinde konuştu." kısmında oturan kişinin bakışını ömrü boyunca unutmayacağını söyleyen Yunus Emre Bahçıvan, "1 buçuk gün sonra eşim kötü oldu. Hastaneye gittik. Bu olay hala gündemimizde, normal hayatımıza dönemedik. Karşı tarafın özürlerinde, pişman olduklarını beyan etmelerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Gerçekten pişman olsalardı yalan beyanda bulunmazlardı. Sadece bir şerit alamadığı için sanıkların bunu bize yaşatmaya hakkı yok. Eşimle çocuk sahibi olmak için çok uğraşıyoruz. Daha önce bebek kayıtları oldu. Sanıklardan şikayetçiyim." KARDEŞ TAHLİYE EDİLDİMahkeme, müştekilerin olaya ilişkin çektikleri görüntüyü kolluk gücüne teslim ederek güvence altına aldıklarını, dolayısı ile sanıkların delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyelerine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin yurtdışına çıkışını Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Hasan Sel'in, Pendik'te 6 Temmuz 2019 tarihinde yol verme tartışması yaşadığı 7 aylık hamile Ayfer Bahçıvan ve Yunus Emre Bahçıvan'ın içinde bulunduğu aracı darp ederek aynasını kırdığı, kaputuna çıktığı belirtiliyor. Şüpheli Hüseyin Sel'in de aracı müştekilerin aracının önüne kırarak durdurmaya zorladığı bilgisine yer verilen iddianamede, her iki kardeşin de, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Mala zarar verme" ve "Kamu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma" suçlarından 5 yıl 4 aydan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları KADIN TAHLİYE KARARI SONRASI GÖZYAŞI DÖKTÜ Pendik’te hamile kadının içinde bulunduğu araca saldıran Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan Sel ve Hüseyin Sel’in tahliyesine karar verildi. Kararın ardından, 7 aylık hamile olan Ayfer Bahçıvan adliyede gözyaşı döktü. Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir. Yazı boyutu WhatsApp Yazıcı Dinimizde kadının yeri Sual Günümüzde Hayat müşterektir denilerek, kadına zulmediliyor. En ağır, en adi işlerde bile çalıştırılıyor. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda mıdır? Dinimizde kadın hakları hususunda bilgi verir misiniz? CEVAP Bu konuda, Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye kitabında buyuruluyor ki İslâm dîni, kadını en yüksek dereceye çıkarmıştır. İslâmiyetin kadına verdiği kıymeti hiçbir din, hiçbir düşünce vermemiştir. Komünistler, kadının erkeğe eşit olduğunu söyleyip, kadın, erkeğin bütün haklarına mâliktir deyip, kadına en ağır işleri yaptırdılar. Kadınları demir fabrikalarında, maden kuyularında, taş ocaklarında, Sibiryanın soğuk ormanlarında, demir yollarında, beton dökmekte, toprak kazmakta insâfsızca ve boğaz tokluğuna, zorla çalıştırdılar. İslâm kadınına, erkek akrabâsından, fıtra verecek kadar zengin olanlardan, en yakın bulunanı, bakmaya mecbûrdur. Yakın akrabâsı yoksa veyâ fakîr iseler, Beyt-ül-mâl yanî devlet her türlü ihtiyâçlarını vermeye memûrdur. Evli kadına, zevci her şeyi getirmeye ve ayrı bir ev tutmaya mecbûrdur. Kızın, babası evinde, her nesi varsa, hattâ kaç hizmetçisi varsa, kocasının, bunları alması lâzımdır. Şâfiî mezhebinde tütün parasını vermesi bile lâzımdır. Hanefî mezhebinde, kahve ve tütün parası vermek lâzım olmadığı Redd-ül-muhtârda yazılıdır. Zevci, kadına bakamayacak kadar fakîr ise veyâ zengin olduğu hâlde, ihtiyâçlarını almıyorsa, piyasa kıymetine göre kadının ihtiyâcını mahkeme tayîn ederek, yakın akrabânın bu parayı kadına borç vermesini emreder. Erkeğin satılacak malı yoksa, çalıştırarak bu borçları erkeğe ödetir. Çalışmazsa hapseder. O hâlde, islâm kızı, islâm kadını geçim derdinden, düşüncesinden muafdır. O, çalışarak, didinerek para kazanmaya mecbûr değildir. Her şey onun ayağına gelecektir. Dîn-i islâm, ona bu kıymeti vermiştir. Fakat, kadının, islâmiyeti, dînini, îmânını, farzları, ibâdetleri, harâmları öğrenmesi farzdır. Babasının veyâ zevcinin, ona bu ilimleri öğretmesi lâzımdır. Öğretmezlerse, büyük günâha girerler. Kadının gidip dışardan öğrenmesi lâzım olur. Kadın, erkekten izinsiz hiçbir yere gidemez iken, bu ilimleri öğrenmek için gidebilir. İslâmiyetin ilme ne kadar kıymet ve ehemmiyet verdiği buradan da anlaşılmaktadır. Müslümân kadını ticâret, fen, sanat ve zirâat ile uğraşmaya mecbûr değil ise de, bunlarla meşgûl olması, para kazanması, yasak ve günâh değildir. Yalnız, bunlarla meşgûl olurken ve ilim öğrenirken, erkekler arasına girmemesi, onlara açık görünmemesi, harâmdan sakınması lâzımdır. Çünkü, müslümân kadının başı, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkması, erkeklere göstermesi harâmdır, günâhtır. Ehemmiyet vermezse, aldırış etmezse îmânı gider, kâfir [Allahın düşmanı] olur. Cehennem ateşinde sonsuz olarak yakılacağı bildirilmiştir. Sûre-i nisâ otuz birinci âyet-i kerîmede, kadınların kesb edeceği kazançlarından nasîp alacaklarını, Allahü teâlâ bildirmektedir. Hadîce-tül-kübrâ “radıyallahü anhâ”, islâmiyetten evvel ve sonra, ticâretle meşgûl oluyordu, kâtipleri, memûrları, hizmetçileri çoktu. Hattâ bir kere, Muhammed aleyhisselâmı ticâret kâfilesine reîs tayîn etmişti. Kadının yapacağı günâhlardan, ona izin veren erkekleri de cezâ görecektir. Hâlbuki, erkeğin günâhları, kadına zarar vermemektedir. İslâmiyette, kadın, harbe de gitmez. Dünyâda râhat ve mesûd olduğu gibi, onun Cennete gitmesi de çok kolaydır. Tenbîh-ul-gâfilînde yazılı hadîs-i şerîfte, Dört şeyi yapan, yanî kocasına hıyânet etmeyen, beş vakit namâz kılan, Ramazân-ı şerîfte oruç tutan ve [on sekiz erkekten] başkasına, [başı, saçı, kolları, bacakları] açık olarak görünmeyen kadın Cennete gidecektir buyuruldu. Çünkü, doğru kılınan namâz, insanı günâh işlemekten korur ve İslâmın şartlarını yerine getirmek sevgisini hâsıl eder. On sekiz mahrem erkeğin kimler oldukları, ikinci kısım, otuz dördüncü maddede yazılıdır. Tenbîh-ul-gâfilînde ve Şir’a şerhinde yazılı hadîs-i şerîfte, Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, Bir kadın, beş vakit namâzını kılar, Ramazân ayında oruç tutar, nâmûsunu korur ve zevcine itâat ederse, dilediği kapıdan Cennete girer buyurdu. Ebû Mutî’ Belhînin, Lü’lü’iyyat kitâbından alarak Rıyâd-un-nâsıhînde yazılı hadîs-i şerîfte, Beş şeyi yapan kadın Cehennemden kurtulur Beş vakit namâzını kılar, Ramazân ayında orucunu tutar, zevcini, anasını babasını üzmez, yüzünü ve saçlarını yabancı erkeklere göstermez, dünyâ sıkıntılarına sabreder buyuruldu. Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” hicretin onuncu yılı, son haccının hutbesindeki sözlerinden, son nasîhatlarından biri, Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emânetidir. Onlara yumuşak olunuz, iyilik ediniz! olmuştur. İslâmiyette evlenmek, bir kızı mesûd etmek, ibâdettir ve bütün nâfile ibâdetlerden dahâ sevâptır. İslâmiyette dört kadına kadar almaya emrolunmamış, ancak izin verilmiştir. Yanî mubâhtır. Bunun da şartları vardır. Bu şartları taşımayan erkeğin, birden fazla evlenmesi günâhtır. Birinci şart, zevcelerinden her birini mesûd ettirecek kadar zengin olmaktır. Diğer şartları, fıkıh kitâplarında yazılıdır. Ni’met-i islâmda diyor ki, Dörde kadar evlenmek, erkekler için kolaylık olduğu gibi, kadınlar için de, adetleri çok olduğundan kolaylıktır. İslâmiyetten önce, bir erkek dilediği kadar kadınla evlenirdi. İslâmiyet bu sayıyı dörde indirmiştir. Birden fazla evlenmek vâcib olmadığı gibi, mendûb da değildir. Birden fazla evlenmemenin dahâ iyi olduğu bildirilmiştir. Devlet, mubâh olan bir şeyi emir veyâ yasak ederse, buna uymak câiz olur. Berîkanın doksan birinci sahîfesinde diyor ki, Devletin islâmiyete uygun emirlerini yapmak vâcibdir. İslâmiyete uymayan emirlerine isyân etmek, fitneye, anarşiye sebep olmak büyük günâhtır. Büyük zarardan kurtulmak için, küçük zararı yapmak lâzım olur. Fâidesini düşünerek devletin emrettiği her mubâhı yapmak millete vâcib olur. Dokuz yüz yirmi sekizinci sahîfede diyor ki, Zâlim olan devlete karşı da isyân etmek câiz değildir. Hadîkada, 143. cü sahîfede diyor ki, Zâlim devlet mubâh işlemeyi yasak ederse, buna itâat vâcib olur. Kendini tehlikeye atması câiz olmaz. İbni Âbidîn, kâdîlığı anlatırken diyor ki, Kâfir memleketlerinde kâfir kanûnlarına itâat etmek zarûreti olduğundan, sulh ve huda yapılmış olur. Mallarına, canlarına, ırzlarına saldırmak da câiz değildir. Yaradılışta, kadınlar, erkeklerden çok olduğu gibi, harplerde, kazâlarda erkeklerin ölmesi, kadınların ölümünden dahâ çoktur, yanî erkek adedi, kadından azdır. İslâmiyetin dörde kadar izin vermesi, kızların kocasız kalmaması, metres hayâtına, umûmî evlere düşmemesi ve şereflerini, nâmûslarını, se’âdetlerini temînat altına almak gâyesi iledir. Hıristiyanlıkta erkeğin bir kadından fazla alması yasak olduğu için, erkekler, metres hayâtı yaşıyor. Komşu, ahbâp kızlarını, talebelerini, işçileri igfâl ediyorlar. Birçok kadınla gizli evlilik bağı kuruyorlar. Bir yandan kadınlar, kızlar fuhşa, felâkete sürükleniyor, istikbâlleri mahvoluyor, bir yandan da, babası belirsiz milyonlarca çocuk, ya çöplüklere bırakılıyor. Yâhut, anasız, babasız, terbiyesiz yetişerek cemıyyete yük ve belâ oluyorlar. İslâmiyette zenginler dörde kadar evlenip, çocuklar, analı, babalı, terbiyeli yetişir. Evler, âile yuvaları çoğalır. Cemıyyet hayâtı kuvvetli ve düzenli olur. Çok evlenmek isteyenler de, zengin olmak için çalışır. İş hayâtı genişler. Ticâret, teknik ilerler. Türkçe karakterler İhlas VakfıDünya İçin Paylaşma Vakti Online Bağış Yapmak İçin “Ey Peygamber! İnkâr edenlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı sert davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Pek de kötü bir dönüş yeridir o. Allah, inkâr edenlere, Nuh’un eşini ve Lut’un eşini örnek olarak verdi. İkisi de kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikâhları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, onlara, kocaları kendilerine Allah’tan gelen hiç bir şeyle yarar sağlayamamıştı. İkisine de, Ateşe diğer girenlerle birlikte girin» denildi. Allah, iman etmekte olanlara da Firavun’un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar.» İffetini koruyan İmran’ın kızı Meryem’i de örnek kıldı. Böylece biz de ona kendi ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, Rabbine gönülden bağlı olanlardandı.” Tahrim suresi, 9-12 Kadınlar, her zaman toplumsal yaşamın temel taşları olmuşlardır. Dolayısıyla, onların fikirleri, düşünceleri, eğilimleri ve istekleri, toplum içinde etki göstererek büyük değişimlere neden olmuştur. Toplumda değişimlere yol açan bu fikirler ve istekler bazen kadınların kendi elleriyle bazen de kadınların inkar edilemez manevi etkilerden dolayı, çocukları ve eşleri yardımıyla ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı, Kur’an-ı Kerim mümin kadını imanlı bir toplumun temel taşı, kafir kadını da imansız bir toplumun temel taşı olarak tanıtmıştır. Yukarıdaki ayet-i kerimede, yüce Allah, imanlı insanların örneğini belirtirken iki kadının ismini ve durumunu açıklamıştır. Kafir insanların örneğini belirtirken de iki kadının adını açıklamakla yetinmektedir. Kadınlar yalnızca toplumsal alanın yarısını oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda ev sorumluluğu ve annelik görevinin gerektirdikleriyle, kamusal alanda, huzur kaynağı bir kuşak da olacaklardır. Çünkü, imanlı bir kadın imanlı bir toplum, kafir bir kadın kafir bir toplum demektir. Bazen, tarih sayfalarında “ilahi risaleti açıklama” ve “dini tebliğ etme” kıvancının yanısıra dini, düşmanlardan koruma görevinin de kadınlara verildiğini görmekteyiz. Bu geçitte, iman cilvesi ve direnç kaynağı olan İslam tarihinin en aydın yüzlerinden birisi de “Hazret-i Hatice”dir. O Peygamber’in risaletinin ilk saatlerinde ona iman ederek ömrünün sonuna kadar bu çizgi üzerinde direnç göstermiştir. Allame Meclisi, Bihar’da şöyle söylemektedir “Hatice, İslam’a sadık bir vezir ve Peygamber’in huzur kaynağı idi.” Bihar’ul-Envar c. 22, s. 152 ve c. 16, s. 11, Fatımat’uz-Zehra Behcet’i Kalb’il-Mustafa’dan naklen, s. 126 Hazret-i Hatice’nin Faziletleri 1-Hatice’nin Peygamberi Tanıması Hazret-i Hatice Peygamber efendimize evlenme teklifinde bulunarak Peygamberlikten önce onun eşi olma onuruna ulaşmıştır. Hazret-i Hatice evlenme teklifinin sırrını şöyle açıklamaktadır “Bana olan akrabalığın, kavmin arasında büyük şeref sahibi olman, emaneti sahibine vermen, güzel ahlaklı ve doğru sözlü olman nedeniyle seninle evlenmek istiyorum.”[1] Bu sözlerden İslam’ın yüce kadınının Peygamber’e olan ilgisinin nefsi tutkular ve evlenmeye arzusu nedeniyle kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır. Hatice Peygamber efendimizin olağan üstün kişiliğini bilmekteydi. Dolayısıyla Peygamber’in hedefleri doğrultusunda samimice çaba göstermiştir. O’nun Peygamber’e olan bağlılığından dolayı yapmış olduğu fedakarlıklar, bütün Kureyş kadınlarının onu terk etmelerine neden olacak bir seviyeye ulaşmıştı. Hatta, hazret-i Fatıma’nın doğumunda hiçbirisi Hatice’nin yardımına gelmemişti.[2] Ancak bütün bu baskılar, imanından dolayı ona hiç de ağır gelmiyordu. 2-Hazret-i Hatice İlk Müslüman Kadındır “Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.”[3] Bütün tarihçilerin nakline göre, Yüce İslam dinine İman eden ilk Kadın Hazret-i Hatice İbn-i Abduved Dur Katade’den şöyle nakletmektedir “Allah’a ve Rasulüne iman eden ilk kişi Hazret-i Hatice idi.[4] İbn-i Abduddur, kendi senediyle babası Ebi Rafi’den şöyle nakletmektedir “Peygamber pazartesi günü namaz kıldı. Hatice ise o günün son saatlerinde namaz kıldı.”[5] 3-Hazret-i Hatice Cennet Kadınlarının En Üstünüdür İkrime, İbn-i Abbas’dan şöyle nakletmektedir “Peygamber yerin üzerine dört çizgi çizerek şöyle buyurdu Cennetin en üstün kadınları, Huveylid kızı Hatice, Muhammet kızı Fatıma, İmran kızı Meryam ve firavun’un karısı Mezahim kızı Asiye’dir”[6] İbn-i Esir, kendi senediyle, Enes İbn-i Malik’ten Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma, alemin en üstün kadınlarıdır.”[7] 4-Hazret-i Hatice Peygamber’in Eşlerinin En Üstünüdür. Müminlerin Annesi “Peygamber’in eşleri, müminlerin annesidirler.”[8] Şeyh Saduk, İmam Sadık’tan şöyle nakletmiştir “Peygamber on beş kadınla evlenmiştir ve onların, en üstünü Huveylid kızı Hatice’dir”[9] 5-Hazret-i Hatice Peygamber’in Çocuklarının Annesidir Hazret-i Hatice Kur’an ayetine göre bütün müminlerin manevi annesi olmasına karşın, vasıtasız, direkt olarak “Peygamber’in bütün çocuklarının annesi” ünvanına da sahiptir. Tarihçiler şöyle nakletmektedirler “Maria-i Kıbtiye’den dünyaya gelen İbrahim dışındaki Peygamber’in çocuklarının hepsi, Hatice’den dünyaya gelmişlerdir. Yalnızca bunun kendisi, Hatice’nin maneviyetinin yüceliğini, değerinin üstünlüğünü ve önemi artırmaktadır.” Hazret-i Hatice’nin çocukları şunlardır “Kasım, Abdullah, Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fatıma Erkek çocukları küçük yaşta ölmüşlerdir. Kız çocukları ise yaşamışlardır.”[10] Bu yüce kadının erdemlerinin arasında, yalnızca Fatıma’nın annesi olması şerefi yeterlidir. Çünkü Hazret-i Fatıma Peygamber’den sonra imamet ve velayet görevini üstlenen kuşağın annesi idi. Muhaddis Kummi, Muntehel A’mal kitabında, Hazret-i Hatice’den şöyle nakletmektedir “Fatıma’ya hamile olduğum ilk anlarda, karnımda onun nurunu görmeye başlamıştım” Buna ilave olarak, Şeyh Saduk, Mufazzal b. Ömer’den İmam Sadık’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Hatice-i Kübra Fatıma’ya hamile olunca Fatıma onunla karnındayken konuşuyordu. Onun dostu idi. Ona sabretmesini öğütlüyordu. Hatice bu durumu peygamber’den gizliyordu. Bir gün Peygamber içeri girdi ve Hatice’nin yanında olmayan bir kişiyle sohbet ettiğini duydu. Şöyle buyurdu -Ey Hatice, kiminle konuşuyorsun? Hazret-i Hatice şöyle cevap verdi -Karnımda olan çocuk benimle konuşuyor. Sonra Peygamber şöyle buyurdu -Şimdi Cebrail, bana bu çocuğun kız olduğunu, tertemiz, kutlu ve bereketli bir soy sahibi olacağını haber verdi. Yüce Allah benim soyumu ondan yaratacak, dinin imamları onun soyundan olacaklardır.” Hazret-i Fatıma’nın doğum zamanı yaklaşınca, Hatice kendisine yardım etmeleri için Kureyş kadınlarına ve Haşim oğullarının kadınlarına birini gönderdi. Ancak onlar cevap olarak şöyle söylediler “Sen bizim sözümüzü dinlemedin. Abdulmuttalib’in fakir, yoksul ve yetim oğluyla evlendin. Onun için senin evine gelmeyeceğiz.” Hazret-i Hatice’ye onların cevabını söyledikleri zaman çok üzüldü. Ancak, uzun boylu esmer dört kadının yanında hazır olduğunu gördü. Hatice onları görünce korktu. Ancak, onlardan biri şöyle dedi “Ey Hatice korkma. Bizi yüce Allah sana yardım etmemiz için gönderdi. İlk kadın, “Ben Sare, İbrahim’in karısıyım” dedi. İkinci kadın, “Ben Asiye, Mezahim’in kızıyım” dedi. Üçüncü kadın, “Ben Meryem, İmran’ın kızıyım” dedi. Dördüncü kadın, “Ben Külsüm, İran’ın oğlu Musa’nın kız kardeşiyim” dedi. Cennetlik olan bu dört kadın, on huri ile birlikte Fatıma’nın doğumu için Hatice’ye yardım ettiler.[11] 6-Hazret-i Hatice’nin Ali b. Ebi Talib’e İmanı Merhum Meclisi, Bihar’ul-Envar’da Hazret-i Haticece’nin Ali’ye olan ilgisini ve şefkatini şöyle nakletmiştir “Hatice Peygamber ile evlendikten sonra Ali a dünyaya gözlerini açtı. Allah Resulü Hatice’ye Ali’nin a sevgisi ve muhabbeti hakkında birşeyler söyledi. Ondan sonra, Ali’ye karşı büyük bir ilgi göstermeye başladı. Ali’yi hizmetçileri yardımıyla elbise, süs eşyaları ve ihtiyaç malzemeleri gönderiyordu. Bunu gören insanlar şöyle diyorlardı “Ali, Hatice’ye göre en sevilen kişi ve onun gözünün nurudur.” Hatice’nin hediyeleri, sabah akşam Ebu Talib’in evine yağıyordu.[12] Bunlara ilave olarak, Hatice o zaman bu görevle sorumlu olmamasına rağmen, Ali a ve evlatlarının velayetini kabul etmişti. Merhum Mahallati, Meclisi’den şöyle nakletmektedir “Birgün Allah Resulü Hatice’yi yanına çağırarak şöyle buyurdu “Bu Cebrail’dir ve Müslüman olmak için bazı şartların olduğunu söylüyor. İlki; Allah’ın bir olduğunu söylemektir. İkincisi; Peygamber’in risaletini kabul etmektir. Üçüncüsü; Şeriat’ın emirleri ile amel etmek ve ahirete iman etmektir. Dördüncüsü, O’nun çocuklarından olan masum imamlara ve emir sahiplerine uymak, onların düşmanlarından uzak durmaktır. Hazret-i Hatice onların hepsini söyleyerek kabul etti.[13] 7-Hazret-i Hatice’nin İslam’a Yardımı Tarihçiler Hazret-i Hatice’nin 8s servetini şöyle açıklamışlardır 1-Onun ticaret mallarını taşıyan binlerce devesi vardı. 2-Evinin çatısına ipek iplerle yeşil ipekten bir kubbe yapılmıştı. Bu onun zenginliğinin göstergesiydi. 3-Onun hizmetini yerine getiren dörtyüz köle ve cariye[14] Ebu Cehil ve Ukbe b. Ebi Muit gibi Kureyş’in en zenginlerinin serveti, Hazret-i Hatice’nin mal varlığı karşısında hiç sayılıyordu. Hatice Peygamber efendimizle evlendikten sonra, bütün mal varlığını, Allah Resulü’nün kullanımına sundu.[15] İslam’ın ilerleyişinin önünü ekonomik ambargo ile önlemeye çalışarak “Allah Resulü’nün yanındakilere, dağılıp gidinceye kadar, infak etmeyin”[16] şeklinde aptalca sözler söyleyen münafıklar karşısında bütün varlığını İslam’ın yayılması için harcadı. Özellikle, Ebu Talib vadisinde ambargo altında yaşadıkları günlerde, Peygamber ile birlikte olmasının ve ona manevi olarak büyük destek vermesinin yanısıra bütün mal varlığını da İslam’ı savunmak ve Müslümanlar’ı korumak için harcadı. Gerçekten O’nun, Bakara suresindeki sakınanların ölçütü olduğunu söylemek gerekir. Onlar sakınanlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.”[17] “Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle Eğer şu dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer Allah’ı, Resulünü ve ahiret hayatını istiyorsanız, Allah sizin iyileriniz için büyük bir ödül hazırlamıştır.”[18] “Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ödülünü iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.”[19] Hazret-i Hatice’nin Allah Katındaki Makamı Zürare, Hamran İbn-i Ayen’den, o da Muhammed b. Müslim yoluyla İmam bakır’dan şöyle nakletmişlerdir Peygamber şöyle buyurmuştur Mirac’ta olduğum gece, manevi yokluktan dönüşte Cebrail’e şöyle dedim -Ey Cebrail bir ihtiyacın var mı? Cebrail şöyle cevap verdi -Allah’ın ve benim selamımı Hatice’ye söylemeni istiyorum. Peygamber Cebrail’in haberini Hatice’ye ulaştırınca, şöyle cevap verdi -Allah selam’dır, selam O’ndandır ve selam O’na dır. Cebrail’e selam olsun.[20] İmam Sadık şöyle buyurmuştur “Hatice vefat ettiği zaman, Fatıma Peygamber’in etrafında dönüyor ve şöyle soruyordu -Ey Allah Resulü! Annem nerededir? Allah Resulü ona cevap vermedi. Ancak, Fatıma sorunun cevabını ısrarla istiyordu. Peygamber Fatıma’ya nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Sonra Cebrail inerek şöyle dedi Yüce Allah, Fatıma’ya Allah’ın selamını bildirmeni ve şöyle söylemeni buyuruyor Annen, duvarları altın, sütunları kırmızı yakut’tan olan zümrüt bir evdedir. O, Firavun eşi Asiye ile İmran kızı Meryem’in arasındadır. Sonra Fatıma şöyle dedi “Kuşkusuz Allah selamdır. Selam O’ndandır ve selam O’nadır.[21] Aynı şekilde, Peygamber efendimiz ölüm döşeğinde iken, Fatıma’nın annesinin kıyametteki makamı hakkında soru sorduğu da rivayet edilmiştir. O soru şöyle idi “Annem Hatice-i Kübra, o gün nerede olacaktır?” Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi Hatice, dört kapısı cennete açılan bir sarayda olacaktır.”[22] Sefinet’ul-Bihar’da merhum Muhammdis Kummi şöyle söylemektedir “Yüce Allah, Hz. İsa’ya Peygamber efendimizin özelliklerini açıklarken “O’nun soyu “mübareke”den olacaktır” şeklinde vahyederek, Hatice’yi “mübareke” olarak açıklamıştır. Kenz’ul-Ummal’da şöyle nakledilmektedir A’raf suresinin 46. ayetinde yer alan “Araf üzerinde herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar vardır” hakkında “onlar, Peygamber Hatice Ali Fatıma Hasan Hüseyin şeklinde rivayet edilmiştir. Yine, Ebu Müslim Hulayi, Peygamber’e “Allah; Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kılmıştır” Al-i İmran/33 ayeti hakkında sorunca Peygamber şöyle buyurdu “Ali, Hasan, Hüseyin, Hamza, Cafer, Fatıma ve Hatice’dir”[23] Peygamber Efendimizin Hz. Hatice’ye İlgisi Hazret-i Hatice Peygamber efendimizle birlikte 24 yıl yaşamıştır.[24] Hatice hayatta iken Peygamber başka bir kadınla evlenmedi, Hatice vefat ettikten sonra Hatice’nin kabrine inerek oraya yerleştirdi.[25] Abdullah b. Cafer, Ali’den Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir “Ümmetimin kadınlarının en üstünü Hatice’dir. Önceki ümmetlerin en üstün kadını da Meryem idi”[26] Enes b. Malik’ten Peygamberimize ne zaman hediye getirilse şöyle buyurduğu nakledilmiştir “Onu falan kadının evine götürünüz. O kadın, Hatice’nin dostu idi ve Hatice’yi seviyordu.”[27] Peygamberimizin eşi Ayşe şöyle söylemiştir “Peygamber, onu andığı zaman duyduğumda, kurban kestiği zaman onu Hatice’nin dostlarına hediye verdiğinde, Hatice’yi kıskandığım kadar, başka bir kadını kıskanmadım.[28] Aişe şöyle söylemiştir “Peygamber Hatice’yi anmadan ve onu için bağışlanma dilemeden evden dışarı çıkmıyordu. Yine bir gün onu andı. Ben de kıskanarak, şöyle dedim -O yaşlı bir kadındı. Allah, size onun yerine ondan daha iyisine verdi. Peygamber öfkelenerek şöyle buyurdu -Hayır! Allah’a yemin ederim ki ondan daha iyisini bana vermemiştir. Hatice gibisi nerededir? O, insanlar beni inkar ettiği zaman, iman etti. O, insanlar beni yalanladığı zaman, doğruladı. O, malıyla bana yardım etti. Yüce Allah kadınların arasında, yanlızca ondan çocuk verdi. Şöyle nakletmişlerdir Peygamber ne zaman Hatice’nin adını duysa ağlardı. Yine şöyle nakledilmiştir Bir gün yaşlı bir kadın Peygamber’in yanına geldi. Peygamber ona çok şefkatli davrandı. O yaşlı kadın gittikten sonra, Aişe nedenini sorunca Peygamber şöyle buyurdu “Bu kadın, Hatice zamanında bize gelirdi.”[29] Hazret-i Hatice’nin Vefatı Müslümanlar, Ebu Talib vadisinde üç yıl zor şartlar altında yaşadıktan ve Hazret-i Hatice’nin mali yardımları sayesinde kurtulduktan sonra, zorluklar Hazret-i Hatice’nin direncini kırarak ömrünü kısalttı. Dolayısıyla, ondan sonra hastalandı. İlk önce, Peygamber’in büyük koruyucusu Ebu Talip vefat etti. Bazı tarihçilerin nakline göre, üç gün sonra da Hazret-i Hatice 65 yaşında vefat ederek, “Hücun” bölgesine defnedildi. Bu yazının sonunda şu olayında antılması gerekir ki; Hazret-i Hatice ölüm döşeğinde iken, Esma Binti Umeys’i yanına çağırarak, kızı Fatıma hakkında öğütler vermiştir. Sonra Fatıma’yı Peygamber’in yanına göndererek, şefaatçi olması için, elbiselerinden birini kefen olarak vermesini rica etti. Sonra gözlerini dünyaya kapattı. Bu olay, Peygamber efendimize çok ağır gelmişti. Onun için, bir kaç gün evden dışarı çıkmadı ve o yılı “hüzün yılı” olarak adlandırdı. Ali b. Ebi Talib da bu iki büyük insan hakkında şu şiiri söylemiştir “Ey gözlerim! Aferin size! Artık giden o ikisi gibisine bakmayacaksınız. Büyük derin ırmağa ve kadınların kadınına, O ilk namaz kılan kişidir. Yüce Allah’ın arındırdığı ve üstün kıldığı O seçkin kadına göz yaşı dökünüz. Bu ikisinin ölümü gündüzümü geceye çevirdi. Bundan sonra, geceleri O iki kişinin üzüntüsüyle geçireceğim. O ikisi, zalimlere karşı Muhammed’in dinine yardım ettiler. Sözlerini yerine getirdiler.[30] Dipnotlar _____________________________________________________________________________________________________________ [1] Riyahuş Şeriat, c. 2; Bihar’ul-Envar, c. 6 [2] Müntehil Amal, Merhum Muhaddis Kummi [3] Ahzab suresi, 32. ayet [4] İbn-i Sad Tabakat’ul-Kübra, c. 8, s. 18; Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar Nehlağurevi Naini [5] İstiab, c. 2, s. 419, N. 13 [6] Usd’ul Gabe, c. 5, s. 437-İstiab, c. 4, s. 1821, Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar, Nehlağurevi Naini [7] Hısal-i Saduk, 4. bab [8] Ahzab suresi, 5. ayet [9] Hısal-i Saduk; 4. bab [10] Bihar’ul-Envar, c. 22, s. 151; Siret-i İbn-i Hişam, c. 1, s. 190 [11] Müntehel A’mal, Fatıma-i Zehra’nın Doğumu Babı [12] Bihar’ul-Envar, c. 35, s. 43 [13] Riyahuş eş Şeriat, c. 2, s. 209 [14] el-Vekayi ve’l-Havadis, Muhammed Bakır Melbubi, Nasıh ut-Tevarih’ten naklen, s. 13 [15] [16] Münafikun suresi, 7. ayet [17] Bakara suresi, yet [18] Ahzab suresi, 28-29. ayetler [19] Ahzab suresi, 31. ayet [20] Bihar’ul-ENvar, c. 18, s. 385 [21] Bihar’ul-Envar, c. 43, Bab-ı Menakıb-i Fatıma s. 27 [22] Bihar’ul-Envar, c. 22, Vefatı ve Gaslı s. 510 [23] Kenz’ul-Ummal [24] Sefinet’ül-Bihar, c. 1, Bab H., s. 379 [25] Sefinet’ül_Bihar, c. 1, Bab H. S. 380 [26] Müsned-i Ahmet b. Hanbel, Vekayi ve Havadis’ten naklen, Muhammed Bakır Melbubi [27] Sefinet’ul-Bihar, c. 1, Bab H., s. 380 [28] [29] c. 1, s. 379 ve 381 [30] Divan-i İmam Ali Kutbud’din Hasan Beyhaki Nişaburi, s. 360

hamile kadının allah katında yeri