🎮 Annem Sofra Hazır Dediğinde Ben
20Eylül 2010 Pazartesi. Ben gidiyorum. Sen de gel Ben gidiyorum. Sen de gel İnsanoğluna irade bahsedildiği günden bu yana kendi kararlarını kendisi verme yeti ve irade kuvveti sınanmaya başlanmıştır. Bu İlahi kudretin izlediği bir yoldur.
sabahkahvaltisindan akşam yemeğine kadar ertesi günden hazır edip planladigim oğlumun hep atak dönemi ağlamasın diye taviz verdigimi fark ettim .. Akşam ne yemek varsa onları koyarım ayriyetten ben bunu yemem şunu istiyorum dediğinde bile hayır onu yarın akşam yaparım bu akşam evde bu var derim siz böyle üzerine
Günışığı çıkmaya başlamışken sislerin arasından, adam balkonda dinlediği şiirin etkisi ile dalmıştı uzaklara, yüreğindeki hüzün yansıyordu suratına. Sis ağır ağır kalkmaya başlarken O`da ağır ağır dalıyordu anılara. Anıların getirdiği hafif bir gülümsemenin altında büyük bir acı gizliydi aslında.
Başarısızlıklarınıkonuşmayın. Ve lütfen güzel konuşun küfürlü ve argo sözler söylemeyin. Çocuklarınızı sevin ama şımartmayın.Dur dediğinde durmayı, yap dediğinde yapmayı bilsin . “ var” dan ve “yok” tan anlasın. Lütfen davranışlarınızda tutarlı olun, kararlı olun sözünüzün arkasında durun.
Oturdumistediğim kanalı izledim, yemeğimi yaptım aheste aheste, tepemde, sofra ne zaman hazır olacak diye dikilen biri yokken yemek yapmak ne eğlenceliydi bilseniz. Çıktım balkonda oturdum, hem de Sami’nin yerine, köftehor ne de bilirmiş rahatını, bunca yıl bu köşeyi niye kaptırmadığını anladım o gün.
TelefonNumaram: 00237 8000 92 32. ÖZGE YENGEM DEVAM HİKAYESİ BÖLÜM: 2. Kahvemi alıp içeriye geçtim. Halam yanıma gelip neyi nasıl yapacağımı anlatıyordu. Halamın üzerinde beyaz dekolteli gömlek ve dapdar bir pantolon vardı altında. Büyük topuklu ayakkabıları ile daha da uzun görünüyordu boyu. Resmen at gibi kadındı.
HomendMixfresh 7010h Kişisel Smoothie Blender 9 taksit seçeneği ile 649,99 TL'ye Karaca güvencesiyle sizi bekliyor!
Tamamhareketliydim biraz Çok erken yürümüştüm, ilk kelimem rahmetli hiç hatırlamadığım dedem sagolsun hipopotam olmuştu, anne babayı bilmeden karga diyerek karga peşinde koştum, 1,5 yaş civarı saklambaç mantığını yarım yamalak dinleyip bir çöp konteynırında saklanmak sureti ile ailemi çıldırttım, insan
Benbir Superonline fiberinternet kullanıcısıyım. Superonline bunu hemen uygulamaya geçmiş. Dün okula yolladım mecbur kızımı fakat akşamında yeniden kötüleşince bu sabah anneme bıraktım. Şefimiz Hakan Şen "evet son 8 dakika" dedi sonra "evet son 3 dk" dediğinde elimizde malzemeler Tijen'imle benim uçuşuyordu.
Evetsöyleyecek çok şey varGeç kalmadan. Ben şanslıyım aslında bana vermediğinden yakındıklarım aslında ne kadar kuvvetli aldığımdan değil mi.Ben genede onun kızıyım biliyorum :) 17.11.2008 16:34. Hiç yitirmeyeceğiz, yitmeyecekmişisiz gibi hoyrat davranıyoruz kendimize ve sevdiklerimize çoğu zaman. Oysa bir an bir
MerhabaSinirsizhikayeler.Com Okurları , Mrb bn mert başımdan gecen bir olayı sizinle paylaşmak istedim. üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen bu olay beni hala tahrik ediyor. o yılladar ben 18 yaşındaydım annem dul bir kadındır herkesi tahrih edici cinsten vicudu vardır etine dolgun alımlı çekiçi ve bi okadarda bakımlıdır neyse hikayeme geçeyim bizim bi aile
Hikayelerve Öyküler -2- - Sayfa 50. Hikayeler ve Öyküler -2-. - Sayfa 50. İstanbul da okuyan iki aradaşdan birinin adı Ahmet diğerinin adı Nihat. Nihat çok fakir, ailesinin desteğiyle zor zahmet okumaya çalışan bir genç, Ahmet ise bunun aksine varlıklı bi ailenin evladı; yat, kat, araba, para ne istersen var adamda.
xTwAISW. Kırmızı bir yemeni deseni ile süslü bir kitap. İçindeki kitap ayracından minicik bir oya sallanıyor. Grafik tasarımcı Güler Sarıgöl Köymen’in “Kızlarına el veren tüm annelere ve onların kızlarına” ithaf ettiği “Annesinin Kızı” isimli kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Köymen’in “Anne eli değince bir başka oluyor” dediği tarifler yer alıyor. Yanlarında yemeği anne eli değmiş kıvama yaklaştıracak ipuçları yer alıyor. Aralarda hikayeler, anılar, mutfağa ve pazara dair tavsiyeler... Sayfaların kenarlarında da Köymen’in annesinin çok kullandığı “Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin”, “Aklımda duracağına karnımda dursun” gibi atasözleri... İkinci bölüm başka anne-kızların tariflerine ayrılmış. Siyah-beyaz fotoğraflara iştah açan yemeklerin fotoğrafları eklenmiş. Sonuçta ortaya el emeği, göz nuru yemekli bir hatıra defteri çıkmış. Böyle bir kitap hazırlayacağınızı annenizle paylaştığınızda ne tepki verdi? Çok duygulandı. Aslında bir kitap fikriyle başlamadım. Annemin tariflerini sadece kendime kaydetmek istedim. Grafik tasarımcılık olan mesleğimin dürtmesiyle kitap gibi olmaya başladı. Tarifleri kaydederken sayfaları tasarlamaya, amatörce fotoğraflarını çekmeye giriştim.“Hâlâ annenin gönderdiği yemeklerle sofra kuruyorsun!” Yemek yapmayı ondan mı öğrendiniz? Annemin sayesinde mutfağa giremeyen iki kızkardeştik biz. Annelerimizin ev içinde saklı kalmış emeğini görüp çalışma hayatına adım atmak isteyen kızlar olarak pek de mutfakla ilgimiz olamadı. Ama tabii ki anneme yardımcı olmuştuk ve mutfakta onu çok izlemiştik. Bir gün bir arkadaşım “Hâlâ annenin gönderdiği yemeklerle sofra kuruyorsun!” dediğinde fark ettim ki o her zamanki özverisiyle hayatımızı kolaylaştırıyor, biz de günlük yorgunluklar nedeniyle hemen hazır gelen yemeklere evet diyorduk. Bir gün sokaktaki satıcıdan çintar çam mantarı aldım ve eve geldim. Nasıl yapıldığını bildiğim halde telefonda annemden tarif aldım. Piştikten sonra tattım, hemen annemi arayıp “Anne, aynı senin yaptığın gibi oldu!” dedim. Kendimce rüştümü ispatlamıştım artık. Günlük, ev mutfağında pişen her türlü yemeği sırası geldikçe püf noktalarını öğrenip kendi mutfağımda yapmaya başlamıştım. İlk bölümde annenizin tarifleri, ikinci bölümde ise başka anne-kız hikayeleri ve tarifleri yer alıyor. Bu bölümde yer alanlar kişileri daha önceden tanıyor muydunuz?İkinci bölümü 40 kızla paylaşma isteğim, annemin her zaman kurduğu sofraları komşularıyla paylaşması gibi bir duyguydu. Yıllar içinde kurduğum sahici dostluklardan mutfakta anne hikayeleri olduğunu bildiğim kişileri seçtik. Mutfağı zengin anneleri olan bazılarının sonunda yerel deyişler yer alıyor. Onların içinden sizin en çok kullandığınız hangisi?Annem hayatımız boyunca bu özdeyişlerle konuştu. Tariflere eşlik eden öyküleri oluştururken bu deyişler kendiliğinden aklıma geldi ve mümkün olduğu kadar öykü ve tarife göre eşleştirmeye çalıştım. Annem kadar olmasa da ben de sıklıkla kullanırım hepsini... Ancak en çok kullandığımız sanırım; “Buyrun sıkılmayın, geri durun sokulmayın!”* “Ödemiş yöresinde sıkça kullanılan keyifli bir sofra kurulduğunda, evsahibi tarafından misafirleri yemeğe daveteden espirili bir deyiş.”“Bu kitaba annemin sini pidesi vesile oldu”Nereden aklınıza geldi böyle bir kitap yazmak?Annemin sini pidesi yüzünden oldu. Bir gün bir sürpriz yaparak, sıcacık sini pidesini bize gönderdiğinde, yoğun bir çalışma halindeydik. O sıcaklık, o mis gibi koku öyle bir sardı ki mutfağı, bizim ailede onu sadece annemin yapabildiği aklıma düştü. Sini pidesi Ödemiş Küçük Menderes Havzası yöresinin ve bizim ailenin gelenekselleşmiş annem yaptığı için hiç denememiş, tarifini bir köşeye yazmamıştık an paniğe kapıldım ve tarifi hemen kaydetmek istedim.
Yorumlar 0UYARI Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar galeriye henüz yorum Galeri» EĞLENCE"Annem sofra hazır dediğinde ben"Ramazan aylarında paylaşılan yaratıcı ve komik capsler...
Olduğum yere çöküp diz üstü bilgisayarımı kucağıma çektim. Klavyenin üzerinde hareket etmesi için titreyen parmaklarımı zorlamaktan eklemlerim acımıştı. Derin bir kaç soluk alıp bana kalp krizi geçirtme ihtimali yüksek olan kalbime sakin olmasını tembihledim. "Tamam Duha sakin ol ucunda ölüm yok. Sakin kızım yapabilirsin." Kendi kendime verdiğim telkinle birlikte sonuç ekranına tıkladım. Dört tercihimden birisi olması için dua ederken sayfa yüklendi. "Bozyazı ilçesi Mersin mi?" Ama ben Mersin'i tercih listeme yazmamıştım ki. Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımın arasında bir "Hahh" nidası çıktı. Olayı aklımda bağdaştıramazken annemin neşeli sesi evde yankılandı. "Duha! Annecim sofra hazır hadi gel." İşte şimdi bitmiştim! Annem tercihlerimi yaparken özellikle yaşadığımız şehri ve ona komşu olan diğer şehirleri listeye ekletmişti. Annemin tepkisinden çekinerek adımlarımı mutfağa doğru ilerlettim. Gerçekten listede olmayan bir ilçeye nasıl atandığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Mutfağın kapı pervazına yaslanıp masaya su bardakları koyan anneme baktım. Şimdi ben bu kadını bırakıp nasıl Mersin'e gidecektim. En iyisi Aday Kaymakam Yönetmeliğine bakmaktı. Yavaşça yaslandığım yerden ayrılıp arkadan annem sarılıp boynuna minik bir öpücük kondurdum. Şuh kahkahası mutfakta yankılanırken yüzümde istemsiz bir gülücük peyda oldu. "Benim sultanım neler yapmış bakalım?" Kollarımın arasından sıyrılıp masanın üstündeki sürahiye uzandı. Alttan alttan bakarak söylediklerim sanki hoşuna gitmemiş gibi dudak büktü. Gerçekten bu kadını ısırmak istiyordum. Annesine aşık bir kızdım ve annem de bunun farkındaydı. En çok bana nazlanır, en çok bana sitem ederdi. "Gezeceğine evde kalıp anacığına yardım etseydin ne yaptğımı bilirdin." Oo dakika bir gol bir laf yemiştim. Bu demek oluyordu ki zorlu bir akşam beni bekliyordu. İçiten içe kendimi telkin etmeye çalışıp omuzlarımı düşürdüm. "Ama bir tanem biliyorsun kızlarla uzun zamandır buluşamadık. Hem ben sana da gel dedim." Annem sandalyeye oturup bakışlarını benden çekti. Dayanamayıp ben de sağ tarafına oturdum. Ellerini tutup yavaşça okşadım. Benden başka kimseye böyle nazlanmazdı, ben de ondan başkasını böyle nazlamazdım o ayrı bir konuydu. Yüzündeki yaşanmışlıktan dolayı oluşan çizgilere bakıp iç çektim. Annem dudakları aralayıp yeniden benden tarafa çevirdi bakışlarını. "Almanya'dan geldiğininden bu yana Ayten'lere oturmaya gidelim diyorum hayır diyorsun bana. Ama kızlar buluşalım dediğinde hemen gidiyorsun." Derdini kıvrana kıvrana söyleyince bir kez daha iç çektim. Bu kadınla gerçekten düzgün bir konuşma yapmam gerekiyordu. "Annecim sencede 80 yaşındaki Ayten teyzenin gününe katılmak için fazla genç ve körpe değil miyim?" Annem elinin üstündeki elimi çimdikleyip kafama hafifçe vurdu. "Yaa niye vuruyorsun ki şimdi, yalan mı?" "Sen bana yaşlı mı diyorsun sıpa, ben kaç çocuk doğurdum haberin var mı? Sen benim yaşıma bi gel yerinden kaldıramazlar seni, yerinden!" Annemle atışmama bir son verip ocaktan tencereleri almak için yerimden kalktım. Bugün onu sinirlendirmemek benim yararıma olacaktı. Yemekten sonra atama yönetmeliğine bakıp ona göre annemle konuşacaktım. Eğer atama yerimi değiştirme gibi bir şansım varsa annemin canını sıkmadan halletmeliydim.
Oysa ki Heybeliada’nın Kuşları, Elmas Teyzemin Sıcacık Öğütlerini Fısıldıyordu Anlamıştım …O sabah erkenden uyandım, hızlıca hazırlanıp çıktım evden. Koşa koşa tramvaya yetiştim. Allah’tan tramvay boştu, hemen arkada boş duran yere oturdum. Çemberlitaş, Sultanahmet, Eminönü, Karaköy derken tarihi yarımadanın güzelliğini seyrede seyrede Kabataş’a geldim. Çok şükür ki Heybeliada vapuruna 10 dk. sonra vapur iskeleden hareket etti. Merdiven kenarlarındaki oturma köşesine oturdum. Herzaman ki gibi kulaklığımı taktım, mis gibi boğaz havasını içime çeke çeke muhteşem yalıları seyrederken 20 dk. geçmiş bile, Kadıköy İskelesi’ne içeriye alınmaya başlayınca bende giriş kapısına doğru ilerledim ve bana doğru gülümseyerek gelen Azra’yı gördüm. Sarıldık, öpüştük. Hava biraz serin olduğu için içeriye girmeye karar verdik, malum yolumuz uzun. Hemen boş bir cam kenarı bulup oturduk. Azra eli boş gelmemiş, ikimizin de çok sevdiği o mısır unlu poğaçalardan almış. İki demli çay söyledik, sıcacık mis gibi kokan poğaçaları yerken bir yandan da önümüzdeki ay *Sinopsisini teslim edeceğimiz belgesel projemizin detaylarını konuşmaya birkaç ay sonra başlayacak olan İKSV Film Festivaline, oradan da meşhur ada sohbetlerine derken 1 saat 15 dk. konuşmuşuz. Vapur iskeleye yanaşınca eşyaları toparlayıp dışarı huzur veren sessizliği ve tertemiz havası bizi mutlu etmeye yetti de arttı bile. Hele Azra, evine gelmenin mutluluğu ile resmen küçük bir kız çocuğu gibi heyecanlanmıştı. Heybeliada Deniz Lisesi’nden yukarıya doğru yürüdük. Biraz ileride Refah Şehitleri Caddesinde, önünde dalgalanan Türk bayrakları gölgesindeki beyazlı pembeli İsmet İnönü Evi göründü. Tabi hemen yemyeşil bahçe içerisindeki bu görsel şölen oluşturan tarihi evin önünde fotoğraflar çekildik. Azra’nın dayanamayıp “ hadi gidelim artık, çok oyalandık ” demesiyle yürümeye devam ettik. 7-8 dk. yürüdükten sonra solumuzda Azra’nın anlata anlata bitiremediği heybetli çınar ağacı, arkasında ise bembeyaz baba evi teyze camda bekliyormuş. Kıyamam, bizi görür görmez hemen aşağıya geldi, kocaman bir gülümseme ile kapıyı açtı. “ Hoşgeldiniz güzel kızlarım, gelin gelin içeri ” diyerek elimizdeki eşyaları aldı ve bizi içeriye buyur etti. Hemen sarıldı bana, öptü. Bende onun elini öptüm. Sıra Azra’ya gelmişti. Elmas teyzenin yüzündeki gülümseme yerini mutluluk gözyaşlarına bıraktı. Sıkı sıkı sarılıp, öpüştüler. Elmas teyze kızını dakikalarca sevdi, öptü. Sonra bizi arka bahçeye götürdü. “ Siz oturun ” diyip, içeriye gitti. Birkaç dakika sonra elinde tepsi ile geri geldi. Buz gibi ada limonatası ile kendi yaptığı boşnak böreğinden getirmişti. Temiz havadan mıdır yoksa mis gibi kokudan mıdır bilmem nasıl açıkmışız, iştahla yedik bitirdik tüm muhabbet derken akşam oldu. Azra’nın babası Adnan amca bize mis gibi kokan rengarenk çiçekler almış gelirken. Beraberce sofrayı hazırladık. Lezzetli mi lezzetli boşnak yemekleri de sofradaki yerini aldı. Başrol oyuncusu ise tabiki ev yapımı boşnak mantısıydı. Adnan amca ve Elmas teyzenin hoş sohbeti eşliğinde yemeğimizi sonra hep birlikte bahçeye çıkıp okey oynadık. Adnan amcanın efsane yeteneği bizim kazanmamızı kolaylaştırmıştı. Kaybeden taraf olan Azra ve Elmas teyze bize sakızlı türk kahvesi ve lokum servisi yaptıktan sonra sıra bizim okul hikayelerimize gelmişti. Çekeceğimiz belgeseli anlattık onlara, bir sürü de güzel fikir aldık. Hatta Adnan amca, adadaki bazı mekanları kullanabilmemiz için bir iki arkadaşı ile görüşüp bizim için randevu aldı. Yarın Azra’nın abisi Kenan ve yengesi de gelecekti. Kenan abi Antalya da mühendislik yapıyor, evleneli yaklaşık 6 ay oldu. Ah hatırlıyorum da yine bu evde yapılmıştı düğünleri, ne kadar güzeldi, ne kadar bir hayli geç olduğu için odamıza çıktık. Elmas teyze yeni yıkadığı bembeyaz nevresimleri sermiş bizim için, en sevdiklerimin onlar olduğunu unutmamıştı. Baş ucumuza da Adnan amcanın bizim için aldığı fuşya pembe çiçeklerin vazosunu koymuştu. Azra ile beraber yatağa girdik, sohbet muhabbet ederken kapı çaldı. Elmas teyze elinde bir sürahi su ve bardaklar ile içeriye girdi, bize “ hadi bakalım birer bardak su için. Yatmadan önce bir bardak su içerseniz, uykuda iken organlarınız temizlenir, sabah daha dinlenmiş kalkarsanız ” diyip sularımızı içirdi. Bize Azra’nın küçükken uyumadan önce nasıl eziyet ettiğini anlatıp, kahkahalara boğduktan bir süre sonra “ böyle giderse uyumayacaksınız,bu gece uyuyup uyandığınızda misafirliğiniz bitiyor. Artık ev sahibisiniz, yarın diğer misafirlerimiz geliyor bir güzel onları ağırlarız hepbirlikte tamam mı güzel kızlarım benim ” diyip üstümüzü örttü, yanaklarımızdan öptükten sonra bizi Allah’a emanet ederek ışığı kapattı. Huzur içinde uykuya bir uyumuşuz ki kalktığımızda saat 11’i geçmişti. “ güya erken kalkıp, annene yardım edecektik. Unuttun mu bugün misafirlerimiz geliyor ” dediğimde, Azra; “ hadi inelim, annem sabah erkenden kalkıp başlamıştır hazırlıklara ” dedi ve neşe içerisinde gülüşerek mutfağa indik. İçeride kimse yoktu, ortalıkta hiçbir hazırlıkta görünmüyordu. Şaşkın şaşkın bakınırken Elmas teyze içeriye girip “ ah.. çok şükür uyandınız. Öğlen oldu kızlar, hadi geçin bahçeye ” dedi. Bize mis gibi bir sofra hazırlamış. Yine o muhteşem el açması börek, yumurtalı ekmek, en sevdiğim adaya özel sert beyaz peynir, Azra’ya özel yapılmış ev reçelleri, bahçeden topladığı domates ve yeşilliklerle donanmış müthiş sofra da sohbet ede ede yaptık kahvaltımızı. Bir ara aklıma geldi “Elmas teyzecim malum akşama misafirlerimiz var. Bir an öne kalkalım da sana yardım edelim, hazırlık olarak neler yapacağız? ” diye sorduğumda, “ siz rahat rahat yapın kahvaltınızı, hallederiz merak etme sen yavrucum ” diye cevap bitirdik, sıra kahveye geldi. Elmas teyze ile sohbet ederken zaman akıp geçiyordu resmen, ne anılar bitiyordu ne gülüşmeler. Zaman hızla geçti, akşam üstü olmuştu ve neredeyse hiçbir hazırlık yapmamıştık. Derken kapı çaldı, Kenan abi ve eşi gelmişti. Elmas teyze bize gösterdiği aynı sıcaklık ile karşıladı onları. Oğlunu ve gelinini öptü kokladı. Onları bahçeye buyur ettik, hemen limonatalarını ikram ettik sonrası sohbet muhabbet..30-35 dk. sonra Adnan amca da geldi, hemen sofrayı hazırlamaya koyulduk. Bahçedeki masaya bembeyaz örtümüzü serdik, incecik porselen tabaklar zaten bizim için çıkmıştı, bu akşam için de sofradaki yerlerini aldılar. Elmas teyzenin “ hadi bakalım buyurun ” çağrısı ile sofraya oturduk. Dünkü menüye ek olarak bugün masada *Begova yerini almıştı. Hep birlikte afiyetle yemeğe başladık. Bu meşhur çorbayı Elmas teyzenin elinden daha önce de içmiştim. Bir gariplik vardı tadında, çorba un kokuyordu. Bozuntuya vermeden yarısını bitirdim, hepsini bitiremedim. Kenan abi her Boşnak gibi yemeğe çok düşkündü,annesinin yemekleri de bir başkaydı gözünde. Evde iken eşine hep annesinin yemeklerini ne kadar özlediğinden bahsettiğini anlatıp durdu sofrada. Çorbanın sonrasında o meşhur Boşnak mantısı geldi masaya. Üzeri bol yoğurtlu ve soslu, leziz görünüyordu. Kenan abinin gözleri parladı hemen saldırdı tabağına, ağzına lokmasını götürünce başını çevirdi ve Elmas teyze ile göz göze geldi. Bende hemen bir kaşık aldım. Ağzıma alır almaz resmen yüzüm buruştu. Hayretler içerisindeydim, mantının dibi tutmuş yanık yanık kokuyordu. Nerede o bizim dün akşam lezzetine doyamadığımız ev mantısı nerede bu akşam ki yanık mantı. Bir şeyler oluyordu anlayamadığım ya neyse…Sofradan kalktık, sakızlı türk kahvelerimiz eşliğinde lokumlarımızı yedik. Çok şükür ki kahvenin ve lokumun tadında bir problem yoktu. Kenan abi işlerini ve Antalya anılarını, ev hallerini anlatı. Adnan amca ve Elmas teyze ada ahalisini anlattı derken saat geç oldu. Biz müsaade isteyip yukarıya çıktık. Azra üstünü değiştirirken “ hayatımda ilk defa annemin elinden bu kadar kötü yemek yedim. Bir şey var ya yarın öğreniriz. ” dediğinde benim tanıdığım Elmas teyzenin hiç huyu değildir ama gelini ile bir husumeti mi var acaba düşüncesi aklımdan geçiverdi. Beni ilgilendirmediği için üstünde durmadım. Yatıp, kuş sesleri eşliğinde erkenden uyanmışım. Baktım Azra uyuyor, üstümü sessizce değiştirip aşağıya bahçeye indim. Elmas teyze salıncağa oturmuş, “ gel kızım herkes uyuyor, hayırdır sen niye erken kalktın. ” diye sorunca “ kuş seslerinin güzelliğini dinlemeyi, uykuya tercih ettim. ” diyerek cevap vermem üzerine gülümsedi. “ ee işte bu güzel sesleri dinlemek istiyorsan sık sık geleceksin buraya. Her geldiğinde farklı şeyler fısıldayacak bu güzel kuşlar kulaklarına. Unutamayacaksın. Bak burada evin ve içinde odan, sofrada da tabağın hep hazır. ” dediğinde gülümsedim, aklıma birden dün gece ki garip yemekler geldi. Dayanamadım, “ Elmas teyzecim kırılmazsan sana bir şey sormak istiyorum. Senin defalarca kez o lezzetli yemeklerinden yedim. Dün akşam ki yemekler sanki biraz, şey… ” derken, “kötüydü ve yanıktı değil mi?” diye araya girdi. Ne diyeceğimi bilemeden; “ yani, şeydi biraz ” diyordum ki devam etti anlatmaya; “ bak güzel kızım, yemekleri bilerek kötü yaptım. Kenan abin benim yemeklerimi çok sever, her evlat gibi. Kendi evlerinde de eşine hep buradaki yemekleri anlatıp durduğunu biliyorum. Ferda ablan her telefon ettiğinde bahsediyor, sesi de hepüzgün oluyor. Haklı.. Kırılıyor kızcağız, daha yeni gelin, ben ise 35 yıllık evli bir hanımım, iki çocuk büyüttüm. Bak benim de bir kızım var, sizler varsınız. Yarın sizde evinizde aynı şeyleri yaşayabilirsiniz. Dün gece sofraya bilerek lezzetsiz yemekler getirdim ki oğlum evlerine dönünce buradaki yemekleri hatırlatıp durmasın, Ferda’nın da kalbi kırılmasın. Böylece aralarında husumet, kırgınlık olmasın. Sevgi ve saygıları azalmasın daha da artsın. Hem zaman içerisinde o da çok lezzetli yemekler yapacak elbet. O zamana kadar biz de ona yardımcı olacağız. Anne baba olmak, bunu gerektirir. Hep yapıcı olacaksın, yardımcı olacaksın. Ara açan değil toparlayıp, pekiştiren olacaksın ki gerçek bir aile olasın. Huzurla büyüyüp, sevgi ile çoğalabilesin. ” dedi. Zaten benim dünyalar iyisi Elmas teyzeciğime de bu yakışırdı. Gülümseyerek yerinden kalktı içeriye gitti, 5 mis gibi kokan meyve çayı ile geldi oturdu yanıma. Fincanı uzattı, “ al bakalım sabah serinliği var, üşümeyelim. Şu güzelim kuşların sesini dinlerken mis gibi çayımızı da yudumlayalım da içimiz ısınsın. ” dedi. Çaylarımızı içtik, bu güzel öğütler sonrasında dayanamadım sarılıverdim beline. O da kolunu belime doladı ve sarıldı bana. Beraberce kuşların güzel sesini ev her zaman huzur vermişti zaten bana bu defa da farklı olmadı. Yine buraya geldiğime değmişti, yine birşeyler öğrenmiştim bu güzel insanlardan. İyiliğin, sevginin, aile olmanın güzelliğini yaşayabilmiştim sayelerinde. Orada, onlarla olduğum için bir kez daha şükrettim Allah’ hatırladım; Dünya’yı sevgi kurtaracak …Açıklama* Sinopsis; hazırlanacak olan bir eserin konusu, çıkış noktası, yükseldiği bölümler, finali, karakter ve mekanlarının belirtildiği senaryosunun kısa öyküsüdür.* Begova Çorbası; içerisinde tavuk eti, kurutulmuş bamya ve çeşitli sebzelerin bulunduğu tavuk suyunda pişen çok lezzetli ve aynı zamanda şifa deposu olan meşhur bir Boşnak yazı toplam 488 defa okunmuştur.
21 Temmuz 2012 Bir Tutam Aşk, Forum Hikayeleri 413,441 kez okundu Naz heyecanla beklediği sürprizin yaşattığı hüsranın ardından toparlanıp “Senin yapacağın sürprizde bu kadar olur gidiyorum” diyerek kapıya yöneldi. Murat onu durdurup kendisininde bu durumdan haberdar olmadığını, babasının gelmesini ve açıklama yapmasına izin vermelerini söylesede Naz hiç oralı olmayarak “Kusura bakma ama durum çok açık” dedikten sonra evin girişinde bulunan fotoğraflari işaret ederek “Anlatacaklarını dinlemeye razı olsam ne değişir ki? Bana ne diyebilir! Görmüyor musun o çoktan bizi gözden çıkarıp kendine yeni bir aile kurmuş bile. Korkarım ki annem bu konuda haklı gibi gözüküyor” diye serzenişte bulundu. Murat söyledikleri karşısında Naz’a “Peki en azından onu bir kere bile görmek istemiyormusun?” dediğinde Naz bir an düşündü “Gördüklerimden çıkarttığım sonuca göre onun hayallerimde yarattığım kişi ile uzaktan yakından bir ilgisi yok gibi herşeyi olduğu gibi bırakmak en iyisi. Sen istediğin kadar anlatacaklarını bu kadar” dedikten sonra kapıdan çıkıp merdivenlere yönelmişti. Merdivenlerden inecekken kapıya gelen Salih bey önce Murat’a sonrada Naz’a bakarak içli bir şekilde “Kızııım” diye sesi duyunca olduğu yerde kaldı…yutkundu…bir yanı “Ne bekliyorsun dön hadi” diyor bir yanı “Durma git” diyordu. Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu an gelmişti ama hiçte istediği gibi sonuçlanmamıştı. Soğuk bir ses tonuyla arkasını bile dönmeden Murat’a “Ben arabaya gidiyorum işin bitince gelirsin” dedi ve oradan hızlı adımlarla uzaklaştı… Kızının bu tavrı Salih beyi çok yaralamıştı ama ona hak vermemekte elinde değildi. Murat’a habersiz gelmelerinin nedenini sordu önce eğer haberi olsaydı dışarıda buluşabileceklerini böylece bu tatsız karşılaşmanın yaşanmasına engel olabileceğini söyleyip durdu. Belli etmesede Murat’ta bu durumdan rahatsız olmuştu neden evlendiğini bir çocuğu olduğunu söylemediğini merak etmişti. Neden onca zaman kendisinden bile saklama gereği duymuştu ki? Yoksa gerçekten annesinin babasına karşı olan kızgınlığı güvensizliği boşa değil miydi? Sonuçta habersiz gelmeselerdi belkide uzunca bir süre bu durumdan habersiz yaşayacaklardı. Murat karışık düşünceler içerisindeyken Naz’ın sinirli bir şekilde arabaya geldiğini gören Levent dışarı çıkıp ne olduğunu sormaya yeltenmişti ki Naz’ın hışmına uğradı “Sakın birşey söyleme yoksa gerektiğinde nasıl kibar bir bayan olduğumu görmek zorunda bundan hoşlanacağını pek sanmıyorum” dedi ve arabaya binmesiyle inmesi bir bile açamayan Levent’e bakıp “Ne bakıyorsun içerisi havada klimayı mı açtın be adam içerisi hamam gibi olmuş” dedikten sonra arabaya yaslandı. Levent sessizce “O sıcaklık sinirden olmasın sakın atom karınca” diye mırıldandı ama ters bir durum olduğunu anlamıştı ve üstüne gitmemek için öylece yanında sessizce durdu. Naz konuşma dese de kendisi dayanamayarak kendi kendine söylenmeye başladı “Bazı şeylerin üstüne çok gitmemek gerekir. Gidersende olmuyorsa olmuyordur daha fazla kurcalamayacaksın. Ha dayanamadın onu da kurcaladın aferin o zaman gerçekler yüzüne şakkadanak çarpıverirse şikayet ettiysen…” Levent bir an bunaldığını hissederek müdehale gereği hissetti ve “Naz Allah aşkına nefes al biraz. Nereye kadar gidebileceğini merak etsemde bence burada kal.” dedi. Naz şöyle bir kısık gözlerle bakıp “Sana ne oluyor ki…ben kendimle konuşuyorum” diye çıkıştı. Levent afallamış bir şekilde “Hee bir kendinle kavga etmediğin kalmıştı onuda başardın bravoo sana” dedi ve ikiside susup öylece Murat’ın dönüşünü beklemeye ise bambaşka planladığı sürprizin böyle sonuç vermesinden çok rahatsız olmuştu. Babasının açıklamaları yeterli olmasa da bir yanı ona inanmak istiyordu. Babası Naz ile görüşmek ve ona açıklama yapmak istediğini Murat’tan onları bir araya getirmesini istemişti. Murat bunun olabileceğini hiç sanmıyordu ama yine de deneyeceğini söyleyerek oradan ayrıldı. Bu sırada Levent havayı değiştirmek için “Zor bir gün oldu ama sevin bence. Baksana en azından birkaç güne kadar benden kurtuluyorsun” dedi. Naz hafifçe keyifsiz bir şekilde tebessüm ederek “İşte şimdi keyfim yerine gelmeye an hiç gitmeyeceksin üstüne alma ama hani vardır ya “Nerde beleş oraya yerleş” tipler onlardan sanmıştım seni” dedi. Levent yerinden doğrularak “Bu ağır oldu işte. Bu kadar açıksözlü olmak zorunda mısın? Ama şu an ki yaşadığın ruhsal çöküntüye vererek bunu da alttan alayım bari” deyiverdi. Naz bu şakanın fazla uzadığını düşünerek; -Yeter Altan ile ilgili şaka yapmanı istemiyorum. -Yapmıyorum ki… -Yapıyorsun ve bunu ikimizde biliyoruz. Bak senin için belki basit bir şaka malzemesi olabilir ama benim ve ailem için gerçekten kötü bir hatırası var. -Aileni bilmiyorum ama senin…neyse. -Senin ne? -Boşver -Olmaz başladın bitir! -Ne yaşadınız bilmiyorum ama birbirinize hiçte kötü hatıralarınız varmış gibi senin nişanlın olduğumu söylediğimde çok şaşırdı. Bozuldu…belkide kırıldı. -Birazda o kırılsın yakıp yıktığı şeyler birazda ona acı versin bakalım nasıl elimde kalan tek şey sadece bir tutam hayal kırıklığı…Demek sana böyle hissettirdi. Ben farketmemiştim iyi hatta güzel sevindim… “Ama sen bana sevinmişsin gibi hissettirmedin. Belki sizin için bir umut…” demesine fırsat vermeden Naz “Biz diye birşey artık benim için yok.” dedi kendinden oldukça emin bir “Sen öyle diyorsan bana inanmaktan başka bir şey yapmak düşmez tabi” dediği sırada Murat yanlarına yaklaştı. Kardeşine böyle birşey yaşattığı için özür dileyerek sarıldı ve eve doğru yol aldılar. Eve geldiklerinde Leyla hanım Naz’ı biraz yorgun ve keyifsiz görünce neşelendirmek için Aylin’in haftaya yanlarına geleceklerini söyledi. Bu Naz için bugün duyduğu en güzel haberdi. Hemen detayları konuşmak için Aylin’i aramaya odasına koşturdu. Leyla hanım Murat’a şöyle bir bakıp oğlum üstün niye nemli senin? dedi. Levent gülümseyerek Murat’a baktı “Leyla teyze Murat biraz sıcaklayınca Naz onu serinletmek istedi sadece sorun yok merak etme” demesiyle Leyla hanım “Ah bu ne yaptı söylemiyorsunuz. Aman bende sormayayım dediğiniz gibi abi kardeş anlaşın üstünüzü değişinde gelin yemek neredeyse hazır” dedikten sonra Leyla hanım ve İkbal akşam yemeğinin son hazırlıklarını yapmak için mutfağa hazır olduğunda herkes aşağıya inip sohbet ederek yemeklerini yemeğe başladıklarında Leyla hanım günün nasıl geçtiğini neler yaptıklarını sordu. Murat ve Naz sessiz kalınca Levent konuşma ihtiyacı hissemişti “Evi bulduk Leyla teyze. Çok hoş tam bize beğenecek diye umuyorum.” Leyla hanım “Ne güzel hemen halletmişsiniz.” Levent Naz’a bakarak “Sağolsun Naz’ın çok yardımı detayı ile ilgilendi.” Leyla hanım gururlanarak “Aferin benim kızıma demek böyle şeylerden anlıyor.” şeklinde kızına övgüler yağdırırken Naz sadece gülümsemekle yetindi. Levent “Leyla teyze yeri gelmişken size çok teşekkür evimde gibi hissettirdiniz. Artık misafirliğime son verme zamanı geldi” Naz derin bir oh çekerek “Allah’ıma şükürler olsun” deyiverdi. Leyla hanımın ne diyorsun gibi baktığını görünce “Yani verdiğin bu nimetlere şükürler olsun anlamında demek ne diyordunuz?” Leyla hanım pek inanmasada Levent’e dönerek “Aaa öyle deme evladım üzülürüm ne misafirliği burası seninde evin. Kızdırma beni sende benim bir oğlumsun artık” Levent tebessüm ederek “Teşekkür ederim Leyla teyze. Bizimkiler gelmeden önce evin eksiklerini gidermem anneannem yaşlı gürültüden pek hoşlanmıyor onlar gelmeden herşey hazır olsun istiyorum.” Leyla hanım biraz latife ederek “Anneanneciğin nasıl sağlığı iyi mi? En son buradan taşınmadan önce görüştüğümüzü hatırlıyorum. Hala eskisi gibi mi?” Levent gülerek “Aynı hiçbirşey değişmedi anneme zor zamanlar geçirtmeye devam tabi annemde hoş görmeye çalışıyor” Leyla hanım “Tabi ne yapsın Allah sağlık versinde yeter” dediğinde Levent onaylar şekilde başını sallarken bir yandan da Murat’a aralarında kararlaştırdıkları gibi annesine durumu anlatması için imalı bir şekilde baktı. Murat elindeki çatalı bırakarak “Anne şöyle bir durum var bende Levent’e yardım etmeye gideceğim. Tek başına zorlanmasın. Hem madem Naz’ın da arkadaşı geliyor siz kadın kadına daha rahat olursunuz” Leyla hanım önce hoşuna gitmesede Murat’a hak vermişti ve karşı çıkmadı. Hafta sonuna yaklaşıldığında Levent Salih beyin yanında çalışırken bir yandan da Murat’ın yardımı ile evin son hazırlıklarını tamamlıyordu. Levent bir sorun olup olmadığını öğrenmek için annesini aradığında herşeyin yolunda olduğunu ertesi gün için bilet alıp sabah saatlerinde orada olacakları haberini aldı. Ananesinin uçaklardan hoşlanmadığını bildiği için telefona isteyip nasıl olduğunu öğrenmek istedi. -Anneanneciğim nasılsın ben Levent -Servet mi? Tanımam ben Servet falan yanlış aradın sen. Handan al şunu elimden telefon sapığı mı ne! -YOK ANNEANNE LEVENT’İM BEN TORUNUN -Aaa Levent sen misin? Canım oğlum benim çok özledim ben seni kuzum benim -Bende özledim anneannem… -Kimi gözetledin utanmaz! -YOK ANNEANNE SENİ DİYORUM ÇOK ÖZLEDİM -He tamam kulağım az işitiyor oğlum yaşlanmaya başladım galiba -Yok anneannem ne yaşlanması gençsin daha -Ne biçim laf o öyle hiç anneanneye senden geçti artık denir mi? Terbiyesiz! Gelmiyorum ben İstanbul’a hadi git işine -ANNEANNE HİÇ ÖYLE DER MİYİM GENÇSİN DİYORUM -Gencim tabi hayta sende söyle diye latife yaptım sana yoksa kapı gıcırtısını bile duyarım ben kırk yıllık kulağı delik Latife’den kaçmaz -BOŞVER ŞİMDİ ONU NE YAPTIN HAZIRLANDIN MI HEYECAN VARMI? -Heyecanlanmaz mıyım oğlum sevmiyorum bu teyyareleri. Levent ölmem dimi ben onun içinde… -ALLAH KORUSUN. OLUR MU HİÇ 2 SAATE GELECEKSİNİZ ZATEN GÖZÜNÜ AÇIP KAPATACAKSIN YANIMA SAKIN -Ne bileyim be evladım geçen gün rüya gördüm teyyare düşmüş bende adadaydım vardı ya sizin bir dizi Tost olmuşum -TOST DEĞİL ANNEANNE LOST -He o Lost olmuşum. Aman beni o yakışıklı doktor Cenk’in yerine kim karşıladı bildin mi? -Neyse sormaya korkuyorum ama KİM ANNENANNEM? -Kim olacak deden! Orada da rahat bırakmadı beni kör olasıca herif Gülmekten konuşamayan Levent “Dedeme bak olmuş helal SONRA NE OLDU” -Ne olacak uyandım rezil etti rüyamı ne güzel doktora romatizmalarım için ne yapayım diyecektim fırsat mı bıraktı. Bak bak anneannen espirikte yapıyor gördün mü? Levent gülerek “TAMAM ANNEANNEM GELİNCE KONUŞURUZ TUTMAYAYIM BEN SENİ. ÇOK ÖPÜYORUM” dedikten sonra telefonu kapatarak neşe içinde işlerine devam etti. Naz ise havaalanına gitmiş Aylin’in geliş zamanı yaklaştıkça sabırsızlanıyordu. Sonunda uçak havaalanına giriş yapmış Naz yolcular arasından Aylin’i seçmeye çalışıyordu. İşte el salladılar bu sırada Naz’ın gözü ona yaklaşmakta olan diğer bir yolcuya “Hay da sürpriz yumurta gibi her yerden çıkıp durmaya başladı” diye söylendi. Sonu ————- Hikaye nk83 Yazan nk83,Aslı Oktay ————————————– Asude adlı hikayemiz ile birlikte bizi bu eğlenceli hikayede de yalnız bırakmayacağınızı hakkındaki değerli yorumlarınızı aşağıdaki link tıklayarak yazarsanız bizi mutlu edersiniz… İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR Bir Tutam Aşk 7. Bölüm Naz ve Aylin’e havaalanında yaşanan tatsız karşılaşma yetmemiş gibi birde Altan’ın yoğun ısrarı üzerine …
annem sofra hazır dediğinde ben