🥅 Zülfü Livaneli Kardeşimin Hikayesi Sözleri

1BPI77a. Yazınsallaştırma Yöntemi Olarak AyrıksılaştırmaZülfü Livaneli “Kardeşimin Hikâyesi” romanında seçtiği yazınsal tür ve anlatılaştırma yöntemiyle okuyucunun ilgisini canlı tutan sürükleyici bir gerilim ilişkisi kurmayı başarmıştır. Romanın başat izleği, Arzu Kahraman cinayeti etrafında düğümlenen ve Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci sonrasıyla ilişkilendirilen son derece ayrıksı bir aşk ve kişilik betimlemesidir. Livaneli, kurguladığı başkahramanı, alışkanlıklarıyla, davranış ve düşünüş tarzıyla, yaşamı ve mekânları düzenleyiş şekliyle sıra-dışılaştırmıştır. Örneğin, Ahmet çok uzun zamandan beri ne kimseye dokunur ne de kimsenin kendisine dokunmasına izin verir. Bu yüzden, gazeteci kızın “teşekkür tokalaşması” için dokunması üzerine, “başı döner, kanı çekilir, damarları büzüşür, yer ayaklarının altından kayar ve korkunç bir sesle haykırır.” Haykırmasından büyük tehlike altında olduğunu sanan köpeği, zincirini kopararak gazeteci kıza saldırıp “parçalamaya” satırları okurken Brecht’in Berlin Ensemble adlı tiyatrosunda olayları ve kişileri “sıra-dışılaştırma” veya “tuhaflaştırma” konusunda oyunculara yönergeler verdiğini düşündüm. Ayrıksılık, salt bu roman figürüyle de sınırlı değildir. Ahmet, yeme-içmesi, giyim-kuşamı, zaman algısı bakımından da sıra-dışıdır; evinin “cinayet odası” diye adlandırdığı odasında Nietzsche’nin “aktif unutma” savı üzerine çalışmakta, “unutma erdemi” hakkında deneme yazmaktadır. “Niçin insanların tarihselliği var da hayvanların yoktur” belirlemesi üzerine, tarihsel bilincin insan özgülüğü üzerine hayvanlar da olağan-dışılaştırılmıştır. Ahmet’in köpeği Kerberos fiziksel görünüşüyle, davranışlarıyla sahibiyle konuşmasıyla ayrıksılaştırılmıştır. Yunan mitolojisinde cehennemin veya yeraltı dünyasının kapısında bekleyen en az üç başlı korkunç bir canavar olarak betimlenen Kerberos adlı canavarın adı bile bir başına ayrıksılaştırma aracı olarak kullanılmaya elverişlidir. Arzu’nun “ölünün kanını yalayan, soğuk, zalim ve kötücül bakışlı” kedisi de tuhaflaştırılarak, romanın gerilim etkisini artıran bir figüre kadın kahramanı gazeteci kız, korkmakla birlikte, cinayeti, Ahmet’i, Ali’yi, Svetlana’yı, Podima’yı, soruşturmayı “merak” eder ve merakının peşinden sürüklenir; sıra-dışı soruları ve davranışlarıyla gazeteci kız da yazınsal gerilimin bir parçası olarak betimlenmiştir. Her şeyi kurguladığı gibi roman içinde roman kurgulayan Ahmet’in kendi mühendislik becerisini kullanarak inşa ettiği ve “Sevgili” adını verdiği “Kucaklama Makinesi” de insan gibi kucaklayıp sıkmasından ötürü bir ayrıksılaştırma aracı işlevi görür. Romana eklenen “Karar”da belirtildiği gibi “rahatlatmak amacıyla” kullanılan ve adına genellikle “Hug Machine” diye bilinen bir cihazı örnekseyen ve ayarlanabilen makine gereğinden fazla sıktığı takdirde “aşırı basınç” sonucu insanı “Ben” adlı bölümü kendi içinde on, “Mehmet” adlı bölümüyse, on altı bölümü kapsamakta; roman, ayrıca sonuna eklenen bir “Mektup” ve “Karar”dan oluşmaktadır. Okuyucu, daha romanın başında anlatının malzemesini oluşturan, “güzel ve kışkırtıcı” Arzu’nun öldürülmesiyle karşılaşır. Romanın başkahramanı mühendis Ahmet Arslan, emekli olmuş, büyük kentten sıkıldığı için, Karadeniz’in Trakya kıyısındaki eski adıyla Podima, yeni adıyla Yaliköy’de “yazdığı hikâyeleri ancak kendi parasıyla bastıran kalbi kırık bir yazardan” eski bir köy evini alıp onarmış ve bu köye yerleşmiştir. Ev, “hemen tümü edebiyat yapıtı” olan kitaplarla betimlenen mekânlar da olağan-dışılık izlenimi yaratır. Ahmet evin odalarını, kitapların konularına göre “intikam odası”, “kıskançlık odası”, “aşk odası”, “cinsellik odası”, “savaş odası”, “intihar odası”, “cinayet odası” diye adlandırmıştır. Livaneli’nin, böyle bir mekân düzenlemesini ve adlandırmayı, Ahmet figürünü sıra-dışılaştırmak, diyesi, ayrıksılaştırmak amacıyla yaptığı açıktır. Ayrıksılaştırma işlemi, romanda adı belirtilmeyen gazeteci kızın daha başlarda Ahmet’in kapısını çalmasıyla başlar. “Ahmet Aslan sizsiniz değil mi?” diye soran gazeteci kıza “hayır!” yanıtını verir. Şaşkınlığa düşen gazetecinin, “siz bu evde oturuyorsunuz; adınız Ahmet Aslan o zaman” diye üstelemesi üzerine “hayır değil; Ahmet Arslan” diye karşılık verir. Kız, “İyi ya, ben de öyle söylüyorum” ; Ahmet “hayır, söylemiyorsunuz; Ahmet Aslan diyorsunuz; oysa benim adım Ahmet Arslan” diye karşılık verir. Kız, “tek r harfinden dolayı” ben değilim diyen Ahmet’i “çok tuhaf biri” olarak niteler. Ahmet figürünü tuhaflaştırmaya yönelik bu diyalog sürüp gider. Anımsayalım, tuhaflaştırma veya ayrıksılaştırma, Bertolt Brecht’in epik tiyatro öğretisinin mihenk taşıdır. Brecht, ayrıksılaştırma Alm. Verfremdung, tiyatronun bütün ögelerine çekicilik, ilginçlik ve düşündürme gücü gibi özellikler kazandırmanın yoludur. Cumhuriyet Kitap’ta Brecht’i ele aldığım yazıda konuyu ayrıca ele Elverişli Malzeme, Kurgulama ve BiçemselleştirmeLivaneli, romanın sonuna eklediği “teşekkür”de Ülker’in eşi Ülker Hanım olmalı “insanların duyguları olmasaydı her şey ne kadar kolaylaşırdı” sözünün, romanın temelini oluşturduğunu dile getirmiş ve bu sözü romana içkinleştirmiştir. İlk bölümde insanların duygularından söz eden roman figürü Ahmet’i, insan soyunun “duygularını anlatan, psikolojik derinliklerine inebilen tek bir birikim vardır; o da edebiyattır” diye konuşturması bu yüzdendir. Müzik, buradaki anlatımla, “edebiyat gibi duyguları anlatmaz; bizzat yaşatmak amacını güder.” Bir başka bölümde duygu yine temel kavramdır “İnsanların duyguları olmasaydı cinayet de olmazdı. Habil Kabil’i öldürmezdi; katil her kimse, o da Arzu’yu öldürmezdi.”Sıra-dışılaştırmanın yollarından biri de yalnızlık veya yalnızlaşmadır. Bu nedenle, başkahraman Ahmet yanlışlaştırılmıştır. Yalnız yaşayan Ahmet, romanın başında öldürülen Arzu’yu yakından tanımaktadır. Hatta akademisyen-ressam ve hocası olan Ali’yle evli olan Arzu, Ahmet’in evine girip çıkmakta, bu iki kişi “birbirine hikâyeler anlatmaktadır.” Ahmet, ikinci bölümde romanın gerilimini doruklaştıran bir ipucu verir Ailesinden hiç kimse hayatta değildir; “bir tek ikiz kardeşi Mehmet” hayattadır ve Ahmet onun yazgısını bilmektedir. İnsan, “yazgısını bilmesi en büyük cezadır”; dolayısıyla, en iyi şey, insanın başına ne geleceğini bilmeden yaşayıp gitmesi ve her şeyi unutmasıdır. Unutmak, “hayatın özü ve büyük gizemidir.” Unutmak, romanın devamında yine söz konusu her öyküde yaptığı gibi Arzu ile ilgili öyküyü de gizemlileştirir. Olağan-dışılaştırma yoluyla yaratılan bu gizem, cinayeti kimin işlediği konusunda çeşitli olasılıkları düşündürterek, öyküye ilgiyi ve gerilimi artırır. Örneğin, gazeteci kız, ilk önce Arzu tek başına Ahmet’in evine girip çıktığı için, aralarında bir ilişki olabileceğini varsayarak, “kıskanç koca” cinayeti yargısına varır. Ahmet’in olumsuzlaması üzerine, o zaman “kıskanç âşık” işidir der. Ahmet ile birkaç kez görüştükten sonra, her defasında bir daha gelmemek üzere ayrılmasına karşın, “çok ilginç şeyler anlatacağım size” diyen Ahmet’e büyülenmiş gibi her seferinde geri Türlü Öyküleme, KurgulamadırCinayet sanığı olarak Arzu ve Ali’nin çocuklarının bakıcısı “uzun boylu, kumral düzgün ve hep dimdik duran, disiplinli” Bulgar hemşire Svetlana, cinayet anında evde olduğu için cinayeti işlediği kuşkusuyla gözaltına alınır. Her şeyi kurgulayan Ahmet’in, Svetlana’nın “edebiyat, sanat, hayat” üzerine söyleştiği ve seviştiği Ali’ye âşık olduğunu söylemesi, çocuk bakıcısının katil olma olasılığını yükseltir. Arzu’nun Svetlana’ya kötü davrandığı savı, bu olasılığı iyice pekiştirir. Gazeteci kızın “her şeyi oradaymış gibi anlatıyorsunuz” demesi üzerine, Ahmet bu öyküyü gözlemleri üzerine “kurguladığını”, “kurgunun hayattan daha gerçek olduğunu, daha doğrusu gerçeği anlamanın tek yolu olduğunu” öne sürer. Ahmet’in ağzından romandaki anlatımla, kurgu “hikâyelerde anlatılanlardır.” Bir başka bölümde söylendiği gibi, “hikâye nerde biter, gerçek nerde başlar bilinemez.”Burada küçük açıklama yararlı olabilir Edebiyatın malzemesi dildir ve tinsel-estetik etkinlik sürecinde oluşan ve gelişen dilin kendisi bir kurgu ürünüdür. Her türlü sanat gibi edebiyat da kendi malzemesini biçimleyerek ortaya çıkar. Her biçimleme, biçimleyenin yeteneği, becerisi ve estetik duyarlılığıyla doğru orantılıdır. Kurgulama ürünü olan dilin yeniden kurgulanması demek olan anlatma/anlatılaştırma, tinsel bir ürün olan dilsel malzemenin retorik figürlerle estetikleştirilmesidir. Hegel’in edebiyatı diğer sanatlardan üstün saymasının nedeni, edebiyatın malzemesi olan dilin tinsel etkinliğin ürünü olması ve yazınsallaştırma sürecinde yeniden kurgulanarak, tinsel ve estetik olarak biçimlenmesi, diyesi, biçemselleştirilmesidir. Bu bakımdan öyküleme, her türlü anlatma, yazınsal deyişle, anlatılaştırma dil üzerinden yapılır; dil, yazınsallaştırmanın malzemesi olarak kalmaz, ayrıca anlatmayı, öyküyü/anlatıyı dolayımlar. Bu yüzden, en gerçekçi anlatma bile zorunlu ve kaçınılmaz olarak kurgusal bir özellik “Hikâyeler Nerede Başlar, Gerçek Nerde Biter?” adlı bölümde kurgunun yanı sıra, bilim ile edebiyat arasındaki ilişkiyi de romana katar. Buradaki anlatımla, bilim, “edebiyata hiçbir zaman yetişememiştir.” Örneğin, bilim henüz emekleme çağında bile değilken, Antik Yunan trajedileri sayesinde hâlâ bir açıklama modeli olarak kullanılan “Oidipus Kompleksi” gibi kavramlar geçerliliğini korumaktadır. Edebiyat, “hiç ölmeyen” öyküler anlatır; “hayatı anlamanın tek yoludur.”Ahmet de Arzu cinayetiyle ilgili olarak savcılığa ifade verir. Savcı, Arzu Hanım “bazen sizin eve gelip birkaç saat kalırmış; sonra da saçı başı dağınık vaziyette çıkarmış” diye duyumsatmalı bir tonla Ahmet’i sıkıştırır; söze gizem katar. Arzu’nun kocası Ali’nin “Arzu seni çok severdi. Seninle konuştuğu zaman kendini değerli hissettiğini söylerdi” şeklindeki anlatımıyla, Ahmet ile Arzu’nun ilişkisi daha da gizemlileştirilir. Gazeteci kız, Ahmet figürünü, “duyuları olan, ama duyguları olmayan, egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanan” biri olarak tanımlar ve Ahmet’in anlattığı öyküyü kastederek ekler “bu hikâye, cinayetten daha ilginç bir hale geldi.” Yazar, bu sözlerle romanın devamının Ahmet’in gizemli kişiliğiyle bağlantılı olduğunu bir kez daha duyumsatarak, ayrıksılaştırıcı etkiyi Neyi Anlatır Veya Aşk Sıra-dışılaştırılabilir mi?Aşk binlerce yıldan beri, binlerce kez anlatılaştırılmıştır, bundan sonra da anlatılaştırılacaktır. Livaneli de “kardeşimin Hikâyesi”nde asıl izlek olarak insana her şeyi yaptırabilen, onu “korkunç bir uçurumun kıyısında dolaştıran” aşkı yazınsallaştırmıştır. Romandaki anlatımla, aşk, “dünyadaki en tehlikeli, en öldürücü duygudur.” Kimileri aşkı mutlulukta ulaşılan “en son nokta” olarak görür. Aşk, Cervantes’ten aktarıldığı üzere, “bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir; dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar; öldürür ötekini. Aynı anda yanıp sönen bir şimşeğe benzer.” Yazınsal yapıtlarda “aşklarına karşılık bulamadıkları için intihar edenler”, Kıbrıs kralı gibi yersiz kıskançlık bunalımı sonucu sevgilisini “elleriyle boğup öldürenler”, toplu “kıyımlar” yapanlar; güzel Helena yüzünden “çıkan savaş, düelloda ölenler, işkencede sevgilisinin adını söylememek için dişleriyle dilini koparıp atanlar, delirenler, tımarhaneye düşenler, bütün itibarını ayaklar altına alanlar” betimlenmiştir. Gazeteci kıza göre, yazınsal yapıtlarda kurgulanan kahramanlar bütün bu aşkları yaşamıştır; bir başka deyişle, söz konusu yazınsal aşk anlatımları “uydurma ve hayal ürünüdür.” Ahmet’in bu değerlendirmeye yanıtı yine edebiyatın gücünü ortaya koyar “Edebiyat gerçekten daha gerçektir.” Yazarın Ahmet’in ağzından yapıta içkinleştirdiği bu belirlemeyi olumlamak için ekleyelim Edebiyat, daha doğrusu her sanat, olabiliri anlatır; nitekim romanda da dile getirildiği gibi günlük yaşamda bütün bunlar zaten edelim “İnsani duyguların en tehlikelisi olan” aşk, “insanın iradesini elinden alan, insanı yöneten, mantık ve düşünme” yitimine yol açan derin bir duygulanımdır. Dolayısıyla, “birine âşık olmak, gözü bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilemezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayette, intihar da.” Romanı çekicileştiren, zevkle okunur kılan da, Livaneli’nin yazınsallaştırdığı en olağan-dışı aşk, diyesi, Ahmet’in kardeşinin aşkı, dünyada yaşanabilecek “en büyük aşk hikâyesidir.” “Kardeşimin Hikâyesi”nde anlatılaştırılan aşk, bütün bunların ötesine geçen şiddetli ve tutsak alıcı bir aşktır. Livaneli, böyle bir aşkı anlatılaştırdığı yapıtını, ayrıksılaştırma, sıra-dışılaştırma ve böylece olağan-dışılaştırma yöntemiyle çekicileştirmeyi kişileri, olayları ve mekânları açıklamak için genellikle bir edebiyat yapıtına gönderme yapar veya bir yapıttan alıntılar. Örneğin, sözü edilen Smerdyakov, Dostoyevski’nin “Karamozof Kardeşler”indeki figürlerden biridir. Gazeteci kızın “hep roman kahramanlarını anıyorsunuz” demesi üzerine, Ahmet’in yanıtı hazırdır “Benim için hayat bir roman, herkes de roman kahramanı.”Mehmet Kendinde Başkasını Yaratma Yeteneği ve Sovyetler Birliği’nin DağılmasıAhmet’in ağzından öykülenen romanın ikinci bölümü “Mehmet” adını taşır. Dikkatli okuyucu, romanda Mehmet ile Ahmet’in sürekli iç içe geçirilerek birbirini koşullayarak kurgulandığını görecektir. Ben, okuyucunun okuma zevkini bozmamak için, Ahmet-Mehmet ilişkisini ayrıntılandırmak istemiyorum. “Kardeşimin Hikâyesi”, yazarın başarıyla geliştirdiği bir yazınsal figürü öbüründe eritme veya yeniden diriltme yaklaşımıyla devingenlik kazandırılmış bir yapıttır. Her yazınsal yapıt gibi yüzeysel bir okuma, romanda anlatılaştırılan trafik kazası sonucu anne-babanın ölümü olayının katmanlarını açımlayamaz. Livaneli’nin Ahmet üzerinden kurgulayımıyla Mehmet, Ahmet’in de taşımaya özendiği özellikler taşır Örneğin, çok okur, “tam bir kitap kurdudur”; ODTÜ’de öğrenim gördüğü bölümün “ders kitabını” yayımlar; öğrenci eylemlerine katılır; bildiri yazar, Sovyetler Birliği’ndeki uygulanış şekli başarısızlığa uğrayan sosyalist sistemin çöküşünü de yan bir izlek olarak yazınsallaştırmak suretiyle, romanı boyutlandırmıştır. Beyaz Rusya’yı, bu ülkelerde iş yapan inşaat şirketlerinin çalıştırdığı insanlar üzerinden anlatıya katmıştır. 90’lı yılların başında Rusya, “hükümet darbeleri, parlamentonun topa tutulması, cinayetler” gibi olaylarla sarsılmaktadır; “yoksulluğun pençesinde kıvranmakta, kimse maaş alamamakta, yiyecek bulamamakta, herkes hayatta kalmanın çarelerini aramaktadır.” Bu koşullar altında tek belirleyici olan paradır. Bol para ve “çarpıcı güzelliğiyle” Rus kızları, gibi çekiciliklere dayanamayan Ahmet/Mehmet de orada çalışanlardandır. Bir Türk inşaat firması Minsk yakınlarındaki Borisov’da Doğu Almanya’dan geri çekilen askeri birlikler ve subaylar için binlerce lojman inşa etmektedir. Türk işçiler, özellikle de mühendisler bol para kazanmaktadır ve bunlardan bazıları, “yıkılmakta olan Rusya’da maaş alamayan” Kızıl Ordu subaylarının kızlarıyla arkadaş olup “resmi olmayan evlilik” yapıp içgüveysi’ gibi onların evlerinde yatıp kalkmaktadır. Bunlar kendi aralarında şakalar bile geliştirmiştir “Rus kızı votka gibidir; tek başına içilir; hiçbir şey istemez; ama Türk kızı rakı gibidir; yanında meze ister.”Livaneli, sıra-dışılaştırma, hatta olağan-dışılaştırmayı Mehmet’in çılgınca tutulduğu Olga Pavlovna figüründe doruklaştırır. Olga, romandaki anlatımla, “dünya dışı bir varlıktır; birçok güzel vardır; ama o, güzellikle çirkinlikle ilgisi olmayan bir varlıktır.” O, başka şeydir; anlatılamaz; o “mucizedir.” Böyle bir güzellik düşünülemez; onu “bugüne kadar hiçbir ressam çizememiş, hatta hiç kimse rüyasında bile görememiştir.” Mevlana’nın romanda alıntılanan dizeleriyle, “bu aşka ilahi diyemem korkarım/İnsani diyemem utanırım.”Livaneli’nin tuhaflaştırarak ilginçleştirme yeteneğinin sonu yoktur Mehmet ile Olga otelde yalnız kaldıklarında sarılıp öpüşmeden sonra, Olga “Rusça bir şeyler söyleyip çırpınmaya başlayınca, İki kişinin en mahrem anında”, kızın ne dediğini anlamak için, İngilizce çevirmen Ludmilla’yı çağırır. Çevirmenin yanıtı, “korkuyor, onun için sinirleri bozulmuş” şeklindedir. Böylece, Ludmilla, Mehmet’in maaşının yarısını alarak “tercüman aracılığıyla aşk”ın yaşanmasına eşlik eder. Biri öbürüne “hayatım, canım, sevgilim” diyecek, öbürü de çevirmen aracılığıyla karşılık verecektir. Romandaki söyleyişle, “hiç bu kadar komik, hatta trajik bir şey duyulmamıştır.” Çevirmen eşliğinde en mahrem anlarını yaşamak zorunda kalan Mehmet, Olga ve Ludmilla ile birlikte Soçi gezisi yapmak ister; ancak bu gezi o aşkın sonu olduğu gibi Mehmet’in de “olağan-dışı” ayrıksı bir dizi olay yaşamasına neden olur. Daha önce “yüzlerce yıldır tek kadın ayağının basmadığı” Athos Dağı’ndaki Aynaroz Manastırı’nda kalıp, “Keşiş Proriforio’nun kuru kafası” ile konuşan Mehmet, Moskova havaalanında polislerce götürülür; “gözleri kapalı, elleri zincirli olarak nerede olduğunu bilmeden, hayvanlar gibi yerlere bağlanır”, aylarca zindanlarda tutulur, öyle ki zaman kavramını yitirir. “Günden güne hayvani özüne doğru alçaldığını” duyumsar. Alıkonulduğu hücrenin duvarına parmağını sürterek kanatır ve kanıyla duvara kocaman “OLGA” yazar. Ölmek ister ama kendini öldürecek bir nesne bulamaz. Hiç konuşma olanağı bulamadığı için neredeyse konuşma yetisini yitirme aşamasına hücreye koyulan bir İngiliz’e tek bir tümce söyleyebilir “Ben insanım!” İngilizden Grozni’de olduğunu öğrenir ve yine bu İngilizin yardımıyla özgürlüğüne kavuşur ancak Olga’yı aramaya koyularak yeniden aşkın tutsaklığına düşer. Mehmet’i Grozni’deki zindandan kurtaran Türk Büyükelçiliği yetkilisinin anlatımıyla, Mehmet bir yıldan fazla süre “bir yanlışlık” sonucu orada tutulmuştur. Rus İstihbaratı veya polisi, Mehmet’i Çeçen direnişçi Muhammed Arslanov’a benzeterek alıkoymuştur. Mehmet “savaş, rejimin çöküşü, yönetici değişikliği” gibi nedenlerden ötürü koyulduğu yerde “unutulmuştur.” Arslanov dosyası kapanmış ve “hücrede öylece kalmıştır.”“Kardeşimin Hikâyesi”ni okumaya başladığımda, bu romanın yazarın bir önceki romanı olan “Serenad”ın gölgesinde kalacağı kuşkusunu taşıyordum. Fakat okudukça gördüm ki, Livaneli, romandaki olayları, mekânları ve kişileri, olağanüstü bir yazınsallıkla sıra-dışılaştırarak, öykülemiştir. Bu roman, Livaneli’nin sıradanlığı veya olağanlığı, büyük bir estetik duyarlılıkla sıra-dışılaştırma ve ayrıksılaştırma başarısının parlak bir ürünü olarak Türk edebiyatında seçkin bir yer ve Batı anlatı birikiminden ustalıkla yararlanan Livaneli “Kardeşimin Hikâyesi”nde öykü içinden öykü çıkaran kurgulama ve biçemselleştirme yeteneğiyle muhteşem bir roman yaratmayı Hikâyesi/ Zülfü Livaneli/ Doğan Kitap/ Zülfü Livaneli Sözleri ve Alıntıları - AlıntıSöz Anasayfa Düşünürler Zülfü Livaneli Sözleri ve Alıntıları Zülfü Livaneli EserleriKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiArafatta Bir ÇocukKardeşimin HikayesiSerenadEngereğin GözüMutlulukMutlulukMutlulukKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiLeylanın EviKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiArafatta Bir ÇocukKardeşimin HikayesiSerenadEngereğin GözüMutlulukMutlulukMutlulukKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiLeylanın EviKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturMutlulukSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturSon AdaEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturSerenadSerenadSon AdaSerenadSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturSerenadSerenadSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKardeşimin HikayesiLeylanın EviSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKardeşimin HikayesiSerenadSerenadEngereğin GözüSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiMutlulukEdebiyat MutlulukturKardeşimin HikayesiSon AdaSon AdaKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSon AdaSon AdaSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSevdalım HayatSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadMutlulukKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadEdebiyat MutlulukturEngereğin GözüKonstantiniyye OteliSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliLeylanın EviKonstantiniyye OteliBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSevdalım HayatSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKonstantiniyye OteliSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliMutlulukBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüMutlulukMutlulukMutlulukSerenadKonstantiniyye OteliSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümEngereğin GözüSerenadSon AdaSerenadSerenadEdebiyat MutlulukturSerenadKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiEdebiyat MutlulukturKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiMutlulukSerenadSerenadKardeşimin HikayesiLeylanın EviKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadLeylanın EviLeylanın EviLeylanın EviSerenadSerenadKonstantiniyye OteliSerenadOrta Zekalılar CennetiSevdalım HayatSevdalım HayatSevdalım HayatSevdalım HayatSerenadKardeşimin HikayesiSerenadOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiMutlulukOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiSerenadSerenadEdebiyat MutlulukturEdebiyat MutlulukturOrta Zekalılar CennetiEdebiyat MutlulukturSerenadEdebiyat MutlulukturSerenadSerenadSerenadSerenadEdebiyat MutlulukturSerenadSerenadSerenadSerenadMutlulukMutlulukGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalKardeşimin HikayesiGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKardeşimin HikayesiMutlulukSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiSon AdaKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadEngereğin GözüMutlulukMutlulukGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümEngereğin GözüEngereğin GözüVedaKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSon AdaSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukKonstantiniyye OteliOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiSerenadKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSanat Uzun Hayat KısaSanat Uzun Hayat KısaSerenadBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümSerenadSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümArafat'ta Bir ÇocukKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSon AdaLeyla'nın EviKardeşimin HikayesiSon AdaKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiSon AdaSevdalım HayatLeyla'nın EviSerenadKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiKardeşimin HikayesiLeyla'nın EviSerenadEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüKardeşimin HikayesiEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüLeyla'nın EviLeyla'nın EviSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaSon AdaLeyla'nın EviLeyla'nın EviBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukSon AdaSon AdaHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukGözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar KemalHuzursuzlukBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukOrta Zekalılar CennetiOrta Zekalılar CennetiSevdalım HayatSevdalım HayatSevdalım HayatSevdalım HayatSevdalım HayatHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukLeyla'nın EviKardeşimin HikayesiHuzursuzlukHuzursuzlukBir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümHuzursuzlukSerenadSon AdaSerenadSerenadHuzursuzlukSerenadSon AdaSon AdaKonstantiniyye OteliSon AdaSon AdaKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliKonstantiniyye OteliSerenadSerenadKonstantiniyye OteliHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüEngereğin GözüHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukSerenadHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukHuzursuzlukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukMutlulukSerenad Haberler > Kopyalayıp Yapıştırmış Zülfü Livaneli'nin 'Kardeşimin Hikâyesi' Romanının Çalındığı Ortaya Çıktı - 1835 Zülfü Livaneli'nin 2013 yılında okuyucuyla buluşan ve yüz binlerce satan romanı 'Kardeşimin Hikayesi'nin çalındığı ortaya çıktı. Nurşen Karayanız isimli bir yazar, Livaneli'nin kitabından kopyala yapıştır yöntemiyle aldığı cümleleri 'Kıyamet Çiçeği' isimli romanında kullandı... Skandalı Hürriyet yazarı İhsan Yılmaz köşesine taşıdı. Yılmaz, olayın Doğan Kitap editörlerinden Tanıl Yaşar'ın bir kitapçıda tesadüfen söz konusu kitabı karıştırırken ortaya çıktığını yazdı. Yılmaz, emek hırsızlığını köşesinde şu şekilde aktardı 'Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikâyesi’ adlı romanı 2013 yılında yayımlanmıştı. Okuru çok sevdi ve satışı 500 bini geçti. Konusu, anlatımı ve kurgusuyla gerçekten iyi bir Livaneli romanıydı. Romanın yayıncısı Doğan Kitap’ın editörlerinden Tanıl Yaşar gittiği bir kitapçıda yeni yazarların kitaplarını karıştırırken oldukça tanıdık cümlelerle Karayanız’ın bu yılın başlarında Kariyer Yayınları’ndan çıkmış romanı Kıyamet Çiçeği’ymiş bu. Romanın sayfalarında ilerledikçe Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikâyesi’nin içinde bulmuş kendini Yaşar. Farklı bir yazar adı, farklı bir kapak ama cümleler Zülfü Livaneli’nin. Giriş cümleleri aynı Bildiğin kopyala yapıştır yöntemiyle çalınmış ünlü yazarın iki kitabı alıp tekrar karşılaştırdığında gördüklerine inanamamış. İki romanın giriş cümleleri birbirinin aynısıymış. Romandaki kahramanların isimleri değiştirilip birkaç cümle ve bölüm eklenerek yeni bir roman oluşturulmuş. Arka kapağa da bir-iki havalı tanıtım cümlesi yazılarak olmuş romanın adı Kıyamet Çiçeği’.“Her kadın erkeğinin kıyamet çiçeğidir” mottosu var kapağında bir de. O kadar da kişiselleştirme olsun. Yazarın ilk vukuatı da değilmiş İnternette sorguladığınızda şöyle bir biyografi çıkıyor ortayaKitabın tanıtımı şu cümlelerle yapılmış “Adın Sızlıyor Yüreğimde şiir kitabı ve Tuana’dan Mina’ya Kabuksuz Yara’ adlı romanıyla tanınan genç yazar Karayanız, Kıyamet Çiçeği’ ile kendini ispatladı. Ordulu yazarın bu yeni kitabı kapak tasarımından içerik editörlüğüne kadar tam bir profesyonel çalışma.”Evet, içerik editörlüğü gerçekten tam bir profesyonel çalışma olmuş. Kitabın tanıtımı için bir klip bile çekilmiş. Meğer bu ilk vukuatı da değilmiş genç yazarımızın. Önceki iki kitabı hakkında da bu tür iddialar ortaya atılmış. Doğan Kitap yetkilileri hukuki süreci başlatmış durumdalar. Sonucu merakla bekliyorum. Daha önce pek çok intihal olayına tanık oldum ama ilk defa böylesine şahit oluyorum.“Çok satan bir romanı kendi ismimle yayımlayarak bir deney yaptım. Zülfü Livaneli adı mı çok satıyor yoksa okur iyi romanın izini mi sürüyor” gibi bir açıklamayla karşı karşıya kalır mıyız dersiniz? Livaneli "Ülkenin geldiği noktayı gösteriyor" açıklama yapan Livaneli, kitabının kopyalanmasıyla ilgili şunları söyledi “Vallahi ben haberi görünce çok şaşırdım. Bu kadarı da hiç olmaz diye düşünüyordum. Kimsenin de başına gelmemiştir dünyada. Ülkenin geldiği noktayı da gösteriyor galiba. Hiçbir ölçü kalmamış. O genç kardeşimiz keşke esinlenerek yazsaydı. Kendisi de yazabilirdi. Ona da üzüldüm, ne lüzum var? Niye yaptığını bilmiyorum, kendisini de tanımıyorum. Ben şimdi Zülfü Livaneli bu kitabı çaldı’ derler diye korkmaya başladım Gülüyor. Bu olay, ülkede değer ölçütlerinin, değer yargılarının sarsıldığını gösteriyor. Referanslarımızı olaylarda hep bunları görüyoruz. Bu yine ufak bir şey. O kadar büyük suçlar işleniyor ki memlekette.' Emek hırsızlığıyla yazılan kitap sosyal medyanın da gündeminde... Anladım ki insan soyunun duygularını anlatan, psikolojik derinliklerine inebilen tek bir birikim vardır O da edebiyat. Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden herkesi ve her şeyi sevmek. O noktada sahiplenmek biter, saf aşk kalır. İnsan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor… Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üstünde yürümek anlamına gelmiyor muydu? Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez. İşin tuhafı, giderek güzelliği artıyor gibiydi. Çünkü bakışlarındaki ve yüzündeki ifadeler, Karadeniz’in insanı afallatan havası gibi durmadan değişiyordu. Onca sayfa okunur mu hiç ya? Özetlerine baktım. Bunları söylerken kucağındaki iPad’i işaret ediyordu. O zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi, edebiyatı 140 karakterlik tweet’lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu daha derinden kavradım. Aramızdaki uçurum kapanmayacak cinstendi. Aşk denen şey bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir; dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar, öldürür ötekini. Peki sizin ayrıcalığınız ne? diye soruyor. Çok basit diyorum. Okumak, sadece okumak. Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını. Basit eşyalarla döşenmiş o otel odasının gözüme cennet gibi göründüğünü tahmin edersin. Hem de ne cennet. Uzun süredir yumuşak bir şeye değmemiş olan ellerim yatağı, yastıkları, perdeleri okşuyor, unuttuğu bir hazzı tekrar yakalamak istiyordu. Müzik, edebiyat gibi duyguları anlatmıyor, bizzat yaşatmak amacını güdüyordu. Bu da işe yaramaz bir şeydi, çünkü benim duyguları yaşamaya değil, öğrenmeye ihtiyacım vardı. Zülfü Livaneli Kardeşimin Hikayesi Alıntıları Tanrım, daha iki saat önce nasıl da canlıydı, nasıl da kahkahalar atıyordu, şimdi nasıl yok olabilir. Onu bekliyorum, evet her gün, her an bekliyorum, ama tuhaf bir bekleyiş bu umutlanmadan bekliyorum. Bir üzüntü de hissetmiyorum artık, sadece bekliyorum. Düşüncelerimin, hayatımın doğal bir gün bir parçası gibi. Her insan bedeninin çürüyeceğini bilir ve bundan korkar. Çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense bundan kimse korkmaz! Ama İnan bana, insanların çoğunun ruhu, bedeninden önce çürür. Belki fark etmişsinizdir; her şeyi ve herkesi gözlerim. Birçok insan bunu yapamaz, çünkü aşırı derecede kendi duygularıyla ve egosuyla meşguldür. Başkalarıyla ilgilenemez. İnsanın geçmişini araştırması acı veren bir deneyimdi. Mutlu olabilmenin tek şartı “unutmayı” başarabilmekti. Zülfü Livaneli Kardeşimin Hikayesi Kitap Sözleri Kendimi yer bitirirken, şimdi durumu kabul etmeye başlıyorum. İnsan, kendine kurallar koyulan bir hayvan gibi her duruma alışıyor. İşte anahtar kelime bu hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı Unutmak. Eğer unutmak diye bi şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez. Zaman bana da bir nehir gibi geliyor. O nehirde yüzüyorum. Sular akıyor ama hangi damla arkamda, hangisi önümde; nehir mi daha hızlı akıyor, ben mi; su öne mi geçiyor, arkamda mı kalıyor anlayamıyorum. Gerçek olan tek şey sonsuz bir akış. İnsanlar delidir! Neyi niçin yaptıklarını bilmezler. Beyinlerinde bir diktatör vardır, onları hormonları yönetir ama bunun farkında olmazlar, kendi iradeleriyle davrandıkları sanırlar… Birine aşık olmak, gözü bağlı olarak, bir uçurumun kıyısında yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilemezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayet de, intihar da. Diğer Zülfü Livaneli Sözleri Zülfü Livaneli Sözleri Yeni Zülfü Livaneli Sözleri Zülfü Livaneli Serenad Sözleri Zülfü Livaneli Kardeşimin Hikayesi Sözleri Zülfü Livaneli Huzursuzluk Sözleri Zülfü Livaneli Son Ada Sözleri Zülfü Livaneli Mutluluk Sözleri Zülfü Livaneli Leyla’nın Evi Sözleri KARDEŞİMİN HİKAYESİ ZÜLFÜ LİVANELİ Doğan Kitap Mayıs 2013, 1. Baskı 330 Sayfa MRW Livaneli sevdiğim yazarlardan olmuştur hep, nedense ayrı bir sempati duyuyorum kendisine. Mutluluk, Son Ada, Serenad ise favori kitaplarımdır. Özellikle Serenad tek kelimeyle muhteşemdi. Serenad’dan sonra Zülfü Livaneli’nin bir röportajını izlemiştim, yeni bir kitaba başladığını söylüyordu, tabi çok heyecanlandım. Kardeşimin Hikayesi tanıtımları dönmeye başlayınca da hiç düşünmeden aldım, ama maalesef bu sefer Livaneli beni biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. İki günde bitirmeme rağmen kitabı hiç sevemedim. Bana göre bir çok özensiz yer vardı. Gazeteci kızın davranışlarını çocuksu ve gerçek dışı buldum, bağırıp çağırıp yine Ahmet'in evine gitmesi, günlerce orada kalabilmesi biraz saçmaydı. Ahmet'in de kıza karşı bazı tavırları da yine saçma ve komikti. Örnek; sayfa 30-37; gazeteci kız Ahmet’in Arzu’nun sevgilisi olup olmadığını sorguladığı sayfalar. -Emir’in babası siz misiniz? -Hayır değilim. -Emin misiniz? -Elbette eminim. -Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz? -Çünkü sizin anladığınız anlamda bir ilişkimiz yoktu. -Eveeet mesele çözülüyor. Kıskanç koca cinayeti -Anlamadım? -Adam karısının sizinle ilişkisini öğrendiği için.. -Güldüğüm için kızmayın ama Ali’yi tanısanız bunun saçma bir teori olduğunu anlardınız. -Dalga geçer gibi gülmenize gerek yok. Bu nasıl bir diyalog böyle ya? Bana çok çocuksu geldi. Gazeteci kız tüm kitap boyunca saçma ve çocuksu davrandı yine de haklıymış gibi Ahmet’i suçladı durdu. Ahmet de alttan aldı durdu. Ayağını burktu günlerce Ahmet’in evinde kaldı birde Ahmet’e trip attı. Ayrıca Ahmet’in kimseye dokunmaması gereksiz bir ayrıntı olarak kalmış kitapta, o kadar çok sözü edilmiş ama gerekçesi doğru düzgün verilmemiş, ben de onunla ilgili bir anı ya da sonrasında bir olay bekledim durdum… Kitabın sonunda Ludmilla’nın yaptığına karşılık gösterdiği sebep tabi ki beni şaşırttı, katilin kimliğini öğrendiğimde ise kendimi bir Ahmet Ümit kitabı okuyor sandım. Velhasıl bu kitabı beğenmedim. Livaneli’nin tarzının bu olmadığını biliyorum ve bir an önce özüne dönmesini istiyorum Kitap Tanıtımından Serenad fırtınasından sonra Livaneli'den nefes kesen bir roman... Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı'nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir. Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız. "Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz'in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum." tarihinde "Kardeşimin Hikayesi"ni en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri Zülfü Livaneli Hakkında Gerçek adı Ömer Zülfü Livaneli’dir. 20 Haziran 1946 yılında Konya-Ilgın’da doğan Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı. Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmeran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı. Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı. Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu. 1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, orjinali ilk kez 1978’de çıkan "Nazım Türküsü"adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi. "Arafta Bir Çocuk", "Mutluluk" ve "Serenad" gibi kitaplarının yazarı olan Livaneli, halen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Kaynak Zülfü Livaneli Kitapları Arafatta Bir Çocuk 1978 Geçmişten Geleceğe Türküler 1981 Sis 1990 Orta Zekalılar Cenneti 1991 Diktator ile Palyaço 1992 Sosyalizm Öldü mü? 1994 Livaneli Besteleri 1998 Engereğin Gözündeki Kamaşma 1996 1997 Balkan Edebiyat Ödülü Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm 2001 2001 Yunus Nadi Roman Ödülü Mutluluk 2002 2006 Barnes&Noble Büyük Roman Ödülü Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar 2003 Leyla'nın Evi 2006 Sevdalım Hayat 2007 Son Ada 2008 Orhan Kemal Roman Armağanı Serenad 2011 Harem 2012 Edebiyat Mutluluktur 2012 Kardeşimin Hikayesi 2013

zülfü livaneli kardeşimin hikayesi sözleri