🏙️ Ben Aslında Oyuncu Değilim Ama Birçok Oyuna Dahil Oldum Şiiri
Koş! by yufkayureklikelgobekli. No comments yet. Düşünsene, gözünü bir açıyorsun, sana benzeyen ama senden çok daha büyük yaratıklar var etrafında. Neyin ne olduğunu kavramaya başlıyorsun, senin gibi kafası karışık yüzlerce kişi ile aynı yere tıkıyorlar seni. Eline kalem kağıt verip koşturuyorlar.
Haccagiden Muğla Ortacalı bir ağa nın, dönüşte Medine pazarından satın aldığı bir köledir benim dedem. 14 - 15 yaşındaymış getirildiğinde. O zamanlar böyle bir adet var, hacca gidenler bir köle satın alıp getiriyorlar. 3 maksat gözetliyor; birincisi çiftliklerde çalışacak kişi lazım, bu iş için uygun oluyorlar.
Sur'da çatışma: 1 asker şehit. 0
İkinci incelemem olarak Total War: ROME II - Emperor Edition'ı seçtim bunun sebebi büyük bir strateji ve Total War hayranı olmam. Gerek tarihi gerekse coğrafi (Haritadan bahsedeceğim incelemede) açıdan baya yardımcı olan bu oyunun incelemesine başlıyorum. Umarım faydalı olur sizin için.
İçerik zaten ağlatır: İki kişi cam bardaklarla satranç oynarken, bunlara A ve B diyelim, A B'yi yener, B kızıp A'nın bardağını kırar, A da depresyona girer ve intihar etmeye karar verir. Bir dakika ancak süren filmin sonunda A'nın çıktığı yüksek yerin bir metre bile olmadığı görünür ve son.
“Bu şiiri sana yazdım dediği bir şiiri yoktu aslında.” diyordu demesine Biket İlhan ama arkasından da ekliyordu: “Son şiir kitabının ismi, ‘Kimi Sevsem Sensin,’ daha ne yazsın ki” Kimi sevsem sensin / hayret Sevgi hepsini nasıl değiştiriyor Gözleri maviyken yaprak yeşili Senin sesinle konuşuyor elbet
Bir dizi başladı mı, herkes başrollere kilitlenir, ama bazı roller vardır ki onu oynayan oyuncu karakterini alır, kendi elleriyle oyuncunun kalbine sokar. Ece Özdikici, oynadığı rollerin hepsinde seyirciye bunu yaptı.
Okulda, serviste, sitede böyle efsaneler, korkunç hikayeler, içinde görgü tanığı olduğum heyecanlı hikayeler anlatıyodum. Bazılarına sonradan ben de inanıyodum. Bunları yazarken bile, aklımdan John Watson da psikologuna 'Nothing happens to me.' dedikten sonra Sherlock Holmes'le tanıştı, diye geçiriyorum.
Bir yerli köylüsünde geçen bir sahnede, set ekibinden birinin kafasına kılıcıyla vuruyor. Bu darbe adamı neredeyse öldürüyor, taktığı kask sayesinde kurtuluyor. Kinski, Herzog’dan bir ses asistanını kovmasını istiyor, artık neden sinir olduysa. Herzog bunu reddedince Kinski onu, filmi terk etmekle tehdit ediyor.
2- Her şeyi bilen adam: Aslında hiç bir şey bilmeyen, ama her şeyi bildiğini sanan, bu nedenle kendine inanılmaz güvenen "ya bak ben biliyorum bu hastalığı, kaynımda da var" diye dolaşan insanlar. Karmaşık duygular besliyorum bu adama karşı, neden? Çünkü aslında hepimiz biraz bu adamız.
Ölümü (1962) : Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 9 Ağustos 1962’de beyin sektesinin sebep olduğu uykusundayken öldü ve iki gün sonra arkadaşı Hugo Ball’ın yatmakta olduğu Montagnola yakınlarında yer alan Gentilino’da Sant’Abbondio mezarlığında ailesi ve arkadaşları eşliğinde toprağa verildi.
KalbimdekiZehir (roman) Oyun oynadığı otomatiğe var gücüyle vurdu. “Ulan şerefsiz alet bir seferde ver be! Bugün 500 Euro’mu yedin beş kuruş vermedin. Ne şerefsizmişsin, şerefsizin malı.”. Hırsla otomatiğin start düğmesine sert bir yumruk vurdu. Otomatik yine boşa döndü.
E3610q. Bursaspor Teknik Direktörü Mustafa Er, merakla beklenen basın toplantısını gerçekleştirdi. Sezon başındaki yönetimi eleştiren genç teknik adam, "Seçimi kazanmak için bizi kullandılar. Bu senenin geldiği nokta da burası aslında. Her şeyi biz biliriz modu işlemedi. Bizim transfer listelerimiz hazırdı. Kongre bitince biz ofis tuttuk ve listelerimizi her gün güncelledik. 'Bizim elimize liste gelmedi' dendi. Mümkün değil" dedi. Bursaspor'la olan sözleşmesi sona eren Teknik Direktör Mustafa Er, Özlüce İbrahim Yazıcı Tesisleri'nde basın toplantısı düzenledi. Genç teknik adam, TFF 2. Lig'e düşen yeşil-beyazlı takımda yaşananları ve yaşadıklarını anlattı. Mustafa Er, "Bandırmaspor maçını kaybettikten sonra çok zor günler yaşadık. Burada antrenman yapmak, personelle yüz yüze gelmek ve son maça çıkmak acıydı. Son vazifemizi bu sezon için yerine getirmek gerekiyordu. Menemenspor maçında da matem havası gördük. Travma yaşadık. Basın toplantısında çok doğru ifade edemedim kendimi. Geçen seneki Başkanımız Erkan Kamat'la alakalı söylememem gereken şeyleri söyledim. Bu yüzden üzgünüm. Geçen senenin ne kadar önemli ve değerli olduğunu tam anlayamadık ve anlatamadık. Çok büyük bir olaydı. Süper Lig şampiyonluğundan sonra Bursaspor tarihinin en önemli sezonu diyebiliriz. Düşme adayıydık ama hem Türkiye hem de Avrupa'nın konuştuğu takım haline geldik. O takımdan 8 isim transfer yaptı. 7 oyuncumuz Süper Lig'e, 1'i de Avrupa'ya gitti. Hepsi de geçen sezonki performanslarıyla transfer yaptı. 50-55 milyon TL civarında da kulüp gelir elde etti. Çok az gelir elde edildi. En az 3-4 katı değerle gitmeleri gerekiyordu. Maalesef bu anlamda da oyuncuları kaybetmek kulübü zarara soktu. Bursaspor'la 3 farklı dönem yaşadık. Çok ciddi fedakarlıklar yaptık. Maddi ve manevi Ben burada para konuşacak durumda değilim. Manevi anlamda da çok eve gitmediğimiz geceler oldu. Ama hepsi helali hoş olsun. Bu sene dahil, her sene ekibimle birlikte elimizden gelenin en iyisini yaptık. Yatağa başımı koyunca rahat uyuyorum. Ama her Bursasporlu gibi de çok üzgünüz" ifadelerini kullandı. "Seçimi kazanmak için bizi kullandılar" Mustafa Er, sezon başındaki yönetimle alakalı şunları söyledi "İki başlı bir yönetim şekli vardı sezon başında. İlerleyen süreçte bunu net fark ettik. Seçim sürecinde taraf olmak istemedik. Ancak camianın ve taraftarın istediği yönde bizle çalışmak isteyen yönetim, bizimle çalışmak istemediğini anladık. Seçimi kazanmak için bizi kullandılar. Bu senenin geldiği noktada burası aslında. Her şeyi biz biliriz modu işlemedi. Bizim transfer listelerimiz hazırdı. Kongre bitince biz ofis tuttuk ve listelerimizi her gün güncelledik. 'Bizim elimize liste gelmedi' dendi. Mümkün değil. 5 farklı liste verdik. Tahtanın mevcut durumuna ben de az çok hakimdim. Birçok oyuncu açılacağına inanmıyordu. Ya da açılınca görüşelim deniyordu. En büyük problem iki farklı başkan ve anlayış vardı. Ciddi problemler oldu. Biz bunlardan bağımsız, sorun çıkarmadan hep pozitif kalmaya çalıştık. Biz kamplarda bile idman arası oyuncu bakıyorduk." "Oyuncu getirebilir ama burayı dizayn edemez" Menajerlerden duyduğu rahatsızlığı dile getiren Mustafa Er, "Menajerler içeri girdi. O malum menajer de içeriye girdi. Açığı buldu Menajerin kendisi ile problemim yok. Benim problemim menajerin eylemleriyle. Oyuncu getirebilir ama burayı dizayn edemez. Menajer takımı olma yolunda ilerledik. Artık transfer açıldı ve Bursa'ya döndük. Bolu kampının son gününde görevi bırakacaktık. Hatta Ankaragücü maçını oynadık kampın son günü. O gün otele dönerken Luka Capan'ın transfer edildiğini öğrendik. Bırakın transferin oyuncunun adını bile bilmiyorduk. Biz bu işin dışında kalacaksak göreve de devam etmeyelimi düşünüyorduk. Ama oyunu bozan taraf da biz olmayalım istiyorduk. Devam etme kararı aldık. Maç haftası da birçok oyuncu geldi. Luka, Ofosu, Matavz ve Bruno bize danışılmadan geldi. Hasan Ayaroğlu, Namiq Alasgarov, kaleci Erhan Erentürk de bizim istediğimiz oyunculardı. Fenerbahçe'den de kiralık olarak Uğur Kaan ve İsmail Yüksek'i istedik. Maç haftası da Jorquera geldi. Jorquera'nın tahtada ciddi bir alacağı var, bize de 'hocam bu futbolcuyu alabilir miyiz?' dendi. 1,5 yıl top oynamamış bir isim. Kalitesi çok iyi futbolcu. Tahta için problemse alabilirsiniz dedik. Ona bile bize sakat oyuncu aldırdı dediler" ifadelerini kullandı. "Bursaspor'u FIFA'ya vermişler" Sezon başındaki dönemi de anlatan Mustafa Er, "Transfer edilen oyuncuların çoğu kamp geçirmemişti. Bizler de kendileri ile kamp yapmadık. Ligin başı bizim için sancılı olabilir, 3 hafta sonra Milli ara var, özellikle de 7 hafta sonra bir kez daha milli ara var ve 8. Hafta ile birlikte çok iyi işler yapabileceğimizi düşündük. Bunu da söyledik. Adanaspor maçına bile geçen seneden 4 eksikle çıktık. Erhan Erentürk ve Ofosu'yu oynatabildik. Maçtan sonra yönetimsel anlamdaki mesajlar, burada devam edemeyeceğimizi anladık. O gün olmasa 2-3 hafta sonra olacaktı. Fotoğraf net belliydi. Adanaspor maçını kazanır veya kaybedebilirdik. Bizim hazırlık sürecimiz daha yeni başlıyordu. Ama bunlara rağmen yapılanlar ortada. Biz de görevi bıraktık. Ondan sonrasını bilemiyorum. Ama tekrar göreve geldiğimde futbolcuların kulüple arasına ciddi mesafeler girmiş. Yabancı oyuncuların çoğu Bursaspor'u FIFA'ya vermiş. Biz onlarla konuştuk, birçok şeyin düzeleceğini söyledik. Ama oyuncuların ev kirası ödenmemiş, arabası bozulmuş yapılmamış, para verilmemiş birçok sıkıntı ile karşılaştık. Oyuncuların morali düşüktü. Ama Bursaspor Kulübü'nün ödeyemeyeceği mukaveleler yapılmış. Oyuncular muhattap bulamamış. Gelinen süreçte de inanılmaz samimiyetsiz ve güvenilmez bir ortam oluşmuş. Futbolcular da sizin umurunuzda değilse bizim de urumuzda değil psikolojisine bürünmüş. Bizler de yeni yönetimle birlikte gerekenleri elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Tükenmiş bir grup vardı. Ciddi mesailer harcadık" dedi. "Erhan Erentürk kırık parmakla oynamış" Takımın başına tekrar geçtiklerinde yaşadıklarını anlatan Mustafa Er, "Erhan Erentürk'ün parmağının kırıldığını çıktığımız ilk antrenmanda anlıyoruz. 4 maç kırık parmakla oynamış. Ben de böyle mümkün değil oynatamam dedim. Elton Acolatse de ağrılarım var dedi. Ayak tabanında ciddi bir sakatlık var. Onun da ayak parmağında kırık varmış. Ofosu'nun durumu ortada. Devre arasında 9 oyuncu ayrılıyor. Takıma da 4 oyuncu alınıyor. Bir santrafor üç de kanat oyuncu alınıyor. Pedro'nun sağlık raporundan sakat olmasına rağmen alınıyor. Maç oynamamış futbolcular alınıyor. Enver Cenk Şahin, adalesini yırttı zaten. O da gitti. Stoperler gidiyor, stoper alınmıyor. Furkan Emre Ünver de sakatlandı. İki stoperle haftalarca maç yaptık. Kubilay kadro dışı bırakılmış. Kaleci, stoper, orta saha alınması lazım alınmamış. Mantıklı ve sağlıklı transfer yapılsa bu takım yine düşmezdi. Ama biz buna rağmen elimizden geleni yapmaya ve çözüm üretmeye çalıştık. Sürekli oyuncuların dakikalarını bölüp hazırlamaya çalıştık. Sonra Onur Atasayar'ı da kaybettik. Her geçen gün içerde ve dışarıda problemler yaşadık. Biz göreve geldiğimizde Balıkesirspor'u saymazsak sonuncuyduk" ifadelerini kullandı. Bursaspor Gerson Rodriguez'i istemiş! Bursaspor Teknik Direktörü Mustafa Er, transferle alakalı Ukrayna'dan futbolcu almak istediklerini belirterek, "O dönemde Gerson Rodriguez'i çok istedik. Her türlü kişiyi devreye soktuk. Oyuncu bize gelmedi. Oyuncular burayı da tercih etmedi. Siz para da ödeyemiyormuşsunuz diyorlar. Bunlar geride kaldı. Hala Bandırmaspor maçı aklımdan çıkmıyor. Bandırma maçına kadar çok iyi mücadele ettik. İpleri elimize aldık. Ama olmadı. Çok zor bir süreçti. Bu sürecin etkisi hala yaşıyorum. Ruh halim iyi değildi. Menemenspor maçında 90 dakika durabilmek dahi çok zordu. O maçı yaşamamız lazımdı. O stattaki atmosferi hayatım boyunca unutmayacağım. Bu süreç maalesef yaşandı. Ligin geneline bakıldığında 42-43 puan yeterli gibi duruyordu. 44 puanla ligde kalınmayacağını kimse düşünmezdi. Rakiplerimiz ekstra kazandı. 45'te yapsak bence yine olmayacaktı. Son hafta puan cetveli böyle olmayacaktı bence. Siz ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten. Biz Bandırmaspor'u yenmemiz lazımdı. Ama olmadı. Ben bu kulüp için her şeyimi verdim. Ama bu sezon gücümüz yetmedi. Böyle bitirmek istemezdik. Fakat sezon başında her şey normal olsaydı biz ilk 2'den çıkmıştık ya da Play-Off'taydık. Biz 4 yılda 2 kez küme düştük. Kimse bunu konuşmuyor ve irdelemiyor. Sorumlu olanların hiçbiri konuşmaması lazım. Kafasını kuma gömmeli. O mahcubiyeti yaşamalı. Yaşananlar hiç normal değil. Kulübü kendi haline bıraksanız bu kadar olmazdı" açıklamasını yaptı. "Vefa Temel sözleşmesini feshetmedi" Vefa Temel'in sözleşmesini feshetmesiyle ilgili çıkan haberlerin sorulması üzerine Mustafa Er, şu cevabı verdi "Vefa Temel sözleşmesi feshetmedi. Fesih hakkı elinde sanırım. Şu an yönetimle birlikte görüşeceklerdir. Umarım bünyede kalır. Bizim genç oyuncuların önüne proje koymamız lazım. Onların da kendilerine göre düşüneleri var. Saygı duyuyorum. Ama bu kulüp onlara çok şey verdi. Şahıslara kızıp hareket etmemek lazım. Kulübün menfaatleri doğrultusunda devam etmemeliler. Şahıslar hata ve yanlış yapabilir. Ama bunları kulübe yüklememek lazım. Biz her şeyimizi bu kulüpte kazandık. Ama oyuncuların önüne de bir organizasyon bir şablon koymak lazım." "Şu an sağlıklı düşünemiyorum" Bursaspor'da kalıp kalmayacağı henüz netlik kazanmayan Mustafa Er, bu konuyla ilgili yöneltilen soruya, "Yönetimle bu konuyu görüşmedik. Henüz yeri ve zamanı değil. Benim için süreç hala devam ediyor. Hala noktalanmadı. Sağlıklı düşünmek lazım. Kulübün çıkarları ve menfaatleri neyi gerektiriyorsa o olmalı. Bizim doğrularımız ve yanlışlarımız belki kulübün menfaatleri ile çatışabilir. Benim net fikrim var ama bunu net olarak söylemek istemiyorum. Şu an çok sağlıklı düşünemiyorum. Kulüp için en mantıklısı neyse hem benim için hem de oyuncular için o karar verilmeli. Gece kulübü meselesi ile ilgili şunları söyleyeyim Biz Pazartesi günü antrenman yaptık. Salı günü top başı yapacaktık. Gittiği günle alakalı sıkıntı var. Malum mekana Pazartesi gece gidiyor. 3 yerli 2 yabancı oyuncu gidiyor. 5 futbolcu. Benim haberim ertesi gün haberim oluyor. Bir taraftarımız beni bilgilendirdi. Kendisiyle görüştüm. Bandırmaspor maçına 5 gün vardı. Kader maçı olarak bakılıyordu. Çarşamba günü oyuncularla konuştum. Yaptıklarının yanlış olduğunu biliyorlardı. Ancak bu oyuncularla alakalı yönetim kurulu ve bizlerin yaptırım uygulamaması gerektiğini düşündük. Mekanda 1 saat kalıp çıkıyorlar. Keşke girdikleri anda haberimiz olsaydı" şeklinde cevap verdi. "Bifouma'nın yaptığını daha önce görmedim" Mustafa Er, son olarak Bifouma meselesiyle ilgili, "Balıkesirspor maçında ilk 11'de oynattık. Milli Takım'a gitti ve sakatlandı. Biz geri dön dememize rağmen dönmedi ve 1 hafta orada kaldı. Antrenmanlarda ağrıları vardı. 'Dönüşlerimde problem var ve koşamıyorum' dedi. Biz de kadroya almadık. İstediğimiz performansı da göremiyorduk. İstanbulspor maçına giderken de farklı sistemler düşündük. Son idmanda da üçlü sistem denedik ve 15 dakika Bifouma'yı yedekte kullandık. Daha kimi oynatacağımıza da karar vermedik. Tercüman arkadaşımızı bizim yanımıza gönderip Bifouma deplasmana gelmek istemiyor dedi. Keyfe keder gelmek istemedi. Savaşa giderken gemiyi terk etti. Takım içinde de sıkıntı oldu bu durum. O kararından sonra takımdan uzaklaştırdık. Sonra da hatam yaptım bir daha olmayacak dedi. Takım arkadaşlarında da özür diledi. Biz de takıma dahil ettik. Oyuna sonradan girince daha fazla katkı sağladığını düşündük. İlk 11'de oynayınca katkı veremiyordu. Ama yedek olduğunu duyunca dünyası yıkılıyor. Özel hayatında da hiç kendisine dikkat etmiyordu. Negatifti. Manisaspor maçında da ciddi katkı koydu. Denizlispor maçında da öyleydi. Ama diğer maçlarda istediğimizi alamıyorduk. İstanbulspor maçında yaptığı olayın yenilir yutulur tarafı yok. Keyfe keder maça gelmek istemediğini söyledi ama biz takımın menfaati için takıma soktuk tekrar" açıklamasını yaptı. Diğer Spor Haberleri için tıklayın
AjanssporAjansspor uygulamasını indirSpor HaberleriFutbolBeşiktaşÖnder Karaveli "Türkiye'den Ve Yurt Dışından Teklifler Aldım"İsa Kethüdaİlk Yayınlanma 07 Haz 2022 - 1426 / Son Güncelleme 07 Haz 2022 - 1731Beşiktaş'ta Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak camiada ciddi eleştiriler alarak görevi bırakan Önder Karaveli Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak ciddi eleştiriler alarak görevini bırakan Önder Karaveli, gündeme dair açıklamalar yaptı. Karaveli 3 ayda neler yaşadığını, başkan Ahmet Nur Çebi ile ne konuştuğunu, Süper Lig'den teklif alıp almadığını ve Beşiktaş'ta devam edip etmeyeceği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu."Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik"Radyospor'da yayınlanan Spor Kazanı programında Özgür Sancar'a konuşan Karaveli, "2 ay oldu ayrılalı. Bu sadece dinleme ile değil Beşiktaş'taki çalışmaları devam ettirerek geçti. Kiralık oyuncuların performanslarını görmek için iyi bir fırsattı. Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik. Kerem'i geri döndürmüştük Uşak'tan. Kerem'in performansını takip eden antrenörlerden olumlu bilgiler alıyordum. O pozisyonda Rosier tekti. Ceyhun Bey ile geleceğe dair sohbetler ediyorduk. Buraya bir oyuncu lazım dedim. Kerem'i söyledim. Kerem'i de bedelsiz şekilde geri aldık. 3 maçta da sahada oldu. Oynadığı 3 maçta da kusursuza yakın oyun oynadı. Bu durum hem beni hem de kulübü iştahlandırdı. Sezon başı kampında bu oyunculardan bazıları yer alacak. Umarım tutunabilirler. Bu oyuncuların dönüşü ekonomik anlamda da çok büyük fayda sağlayacak. Bilye yarışı nefes kesti!"Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık""22 yılını gençlere adamış bir insanı, genç oyuncuyu oynatıp, oynatmamak üzerine eleştirmek abesleşti. Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık. Gelecekle ilgili ışık saçan oyunculardan biriydi. Sonra Beşiktaş A takım teknik direktörü olduktan sonra bu gençlere şans vermeyi düşünüyordum. İlk 4 maç ve 1 kupa maçında o oyuncuların hiçbiri yoktu. Sonra Süper Kupa finaline gittik. Finale giderken de takımımız tam olsaydı, o çocuklarımız orada büyük ihtimalle olamayacaktı. Ama eksilmeler olabilir düşüncesiyle 5 oyuncu belirlemiş ve listeye vermiştik. Final maçında 16 kişilik kadroda 2 tane yedek kalecimiz yazılıydı. O maç da Emirhan'ın ilk maçıdır. "Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi diyorum"Önder Karaveli, final maçında oyun 1-1'ken Emirhan İlkhan'ı sahaya sürdü. Sonrasında Rizespor maçında ilk 11 olarak oyuna başladı. Biz o maça kovid nedeniyle katılamadık. Bir de gol attı. Sonra Gaziantep maçında oynadı. Peşinde 3 maç Emirhan'ı sahaya sürdük. Ama performansı çok da yeterli değildi. Emirhan'ın performansı iyi olmadığında sert eleştiriler de oluyordu. Emirhan'ın yaşadıklarını ben biliyorum. Onunla sürekli konuşuyorduk. Kalan maçlarda da fazlaca şans bulamadı. Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi, sahada o da olabilseydi diyorum ama o günkü şartlar bunu gerektiriyordu. Son bölümde Emirhan'ın şans bulduğu maçlarda iyi oynadığı zaman gördün mü hocam, utanıyor musun diyorlardı. Emirhan iyi oynadığında en çok sevinen benimdir."İyi günlerinde herkes yanında zaten""18 yaşındaki bir çocuğu çok göklere çıkardığınızda bununla mücadele etmesi kolay değil, çok dip yaptığınızda da mücadele etmesi kolay değil. İyi günlerinde herkes yanında zaten. Ben zor günlerinde onlara yardımcı olan kişi olmak istiyorum."Şenol Güneş'e kırgın değilim"Şenol Güneş büyük bir isimdir. Ona kırgın değilim. Ama benimle ilgili açıklamaları... Altyapı teknik direktörü olmak beni rahatsız etmez çünkü doğrudur. Çoğunluğunda bana görev verilen yer altyapıydı. Bu beni rahatsız etmedi ama bunu söylemeye gerek var mıydı, ayrı bir konu... Ama benim bu kırgınlıklarla zaman geçirecek vaktim yok. Bunlarla ilgili vakit kaybetmek istemiyorum."Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok"Ersin Destanoğlu, Mert Günok ve Emre'yi çok zorlayacak isimler de altyapıdan geliyor. Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok. "Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık"Beşiktaş daha önce oluşturulan altyapının mirasını yiyor, başka yatırım yapılmıyor şeklinde söylenenler yanlış. Orada görev yapan antrenörlere saygısızlık olur bu. Ahmet Bey'in yaklaşımını da biliyorum. Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık. Önem vermeyen başkan orada olur mu, olmaz. Ben daha önce şahit olmuyordum. Oradan sorumlu yöneticilerin maçı izliyor olması o çocuklar için o kadar önemli ki. Bu desteği görmek oyuncuları motive ediyor."Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim"A takıma bir oyuncu çıkıyorsa, ona tek başına sahiplenmeye karşıyım. Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim. Emirhan'a bir sürü çalışanın katkıları vardır. Bu tip şeylerde oyuncuları benden dolayı oldu demeyi doğru bilmiyorum. Bir gün ben de bir oyuncu için sadece ben derse beni de eleştirin. 1 hafta önce kupayı alan Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın, Ziya Doğan ve ben Hamdi Serpil Tüzün oyuncusudur."Beşiktaş bir model oluşturacak"Türkiye'de en büyük sorun U19'a kadar başarılı gelen oyuncuları 18-22 yaş arasındaki problemler, A takıma geçiş sırasında yaşanan sorunlar, fiziksel ve zihinsel sorunlar, kiralık giden oyuncuların dışlanmış gibi hissetmesi gibi birçok şeyi koordine etmek gerekiyor. Burada büyük eksiklik var Türkiye'de. Biz Beşiktaş olarak bu eksikliği kapatacağız. Dünyada bunu çok düzgün şekilde yapan kulüpler var ama 1 tane modeli alıp getirmek yanlıştır. Türkiye'nin kültür kodları farklıdır. Ben kendi modelimizi oluşturmaktan yanayım ve Beşiktaş bunu yapacak. Beşiktaş bir model oluşturacak ve Bayern Münih, Ajax gibi modelleri inceliyorsak umarım bir gün dünyanın farklı yerlerinden gelip Beşiktaş modelini kendi takımlarına entegre etmeye çalışacaklar."Türkiye'den ve yurt dışından teklifler aldım"Benim Beşiktaş'la sözleşmem çok önemli bir şey değildir. Sadece teferruattır. A takım teknik direktörlük görevim bittikten sonra Türkiye'de bazı teklifler aldım. Birkaç hafta içinde yurt dışından da teklifler aldım. Hepsine aynı cevabı verdim. Beşiktaş'ın kontratlı hocası olarak bu sözleşmem bitmeden kimseyle görüşemem dedim. Ceyhun Bey'i bilgilendirmeden hiçbir şey yapmadım. Son dönemde kulübümüze Süper Lig kulübünden gelen bir teklif vardı. Ceyhun Bey söyledi. "Hatayspor talip oldu"Hatayspor talip oldu ve başka şeyler de vardı. Ben bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedim. Başkanımızla konuştuğumuzda tekrar Beşiktaş'ta aynı enerji ile devam edeceğiz dedi. Açıklaması önümüzdeki günlerde olacak. 10 yaşında Beşiktaş öz kaynak düzenine girip, oyuncu oldum. 2000 yılında antrenör oldum. Bu sezon da 19 maç bana inanarak başkanımız ve yönetim kurulu teknik direktörlük görevini verdiler. Başkanımız bir teklif olursa, o zaman bunu konuşacağız ve sana bu yolda izin vereceğiz dediler. Ama Beşiktaş'ta olduğum sürece hiç yarını düşünmeden devam edeceğim. Ülkemizin doğusundan da batısından da yurt dışından ise Avrupa'nın merkezinden teklifler aldım. Bir noktaya kadar ilerledi sonrasında bir gelişme şu anda yok."Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı"Ben Şampiyonlar Ligi maçları dahil Beşiktaş'ın hemen hemen tüm maçlarını seyrettim. Beşiktaş'ın tüm oyunları Süper Lig'de oyunun hakimi olduğu maçlardı. Görevi bize söylediklerinde oyuncular tabii ki yaşadıklarından dolayı çok mutsuzlardı. Aslında yaptığımız çok da bir şey yok. Sadece onlara eşlik ettik. Beşiktaş'ın oynadığı bir oyun vardı. Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı. Biraz oyunculara dokunuşlarımız oldu. Kayserispor maçında 2-1 geriye düşmüştük. Sonra 4-2 kazandık. Çok coşkulu bir andı. İlk defa burada söyleyeceğim, ben ne olduğunu çok anlayamadım. Hatta 4. golden sonra takımla beraber koşup, sevinmeye gittim. O anlar bende yok... Çok net hatırlamıyorum."100 günü kusursuz olarak görmüyorum"Eleştirilere açık olduğunu dile getiren Karaveli "Ben kendini ağır eleştiren biriyim. Beşiktaş'ta 100 gün sürdü. O 100 günü kusursuz olarak görmüyorum, içinde hatalar da var. Kolay bir şey değildi. Oyunlar ve skorlar da çok iyi gitsin, altyapıdaki bazı oyuncuları da oyuna sokmak çok isterdim. Rizespor maçında Demir Ege Tıknaz kenara kadar geldi. Gol yedik, o yüzden oyundan çıkaracağımız oyuncunun kalması gerekti. Bazı oyuncular var onlar da sahada olsun çok isterdim. Bazı hatalar tabii ki var. Tecrübe edindik ve bundan sonra bir daha teknik direktörlük için bir fırsat olursa, bunlardan dersler aldık." dedi."Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı"Süper Lig'de Beşiktaş takımıyla toplam iki derbi yaşadığını ve Fenerbahçe derbisi sonrası Ali Koç'un kendisini tebrik ettiğini ifade eden Karaveli, şöyle konuştu İki derbi yaşadım. Fenerbahçe maçında bir penaltı olmuştu. Günlerce tartışıldı. Bence tartışmaya kapalıydı, net penaltıydı. Hakem kararları üzerinden hakem eğitimlerinde bu kadar konuşulmuyordur. Bütün paydaşların hataları oluyor. Herkes kendisini gözden geçirmeli. Fenerbahçe maçı bittiğinde aşağıda Ali Koç tebrik etti. 'Ya sen neredeydin şimdiye kadar." dedi. Ben de teşekkür edip, buralardaydım aslında dedim. Kendi sahanızda Beşiktaş'a karşı kazanamıyorsunuz ve oyunu da kaybediyorsunuz bana göre... Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı. Fenerbahçe yönetim kurulu üyeleri de tebrik etti." "En etkisiz oyunumuzdu"Galatasaray derbisinde sahaya sürülen 11'e karşı yapılan eleştirilere de cevap veren Karaveli "Galatasaray maçının en çok eleştirilenlerden biri ilk 11 ve değişiklik. En etkisiz oyunumuzdu. Bazı oyuncular üzerinden eleştiriler oldu. Bir kere ben çok şanslı bir antrenörüm, başladığım günden bıraktığım güne kadar başkanımız ve Ceyhun bey bir kere bile oyuncularla alakalı karışmadılar. Bana bu konuda herhangi bir şey söylenseydi zaten bu görevi yapamazdım. Ben böyle biri değilim. İnsanlar bu konuları zihinlerinde bitirmeli. Tamamen kendi özgür irademle görev yaptım. Bir önceki Kenan ve Güven iyi oynadığı için Larin ve Batshuayi ile başlamadım. Galatasaray maçında topa sahip olamadıkça üzerimize çok fazla geldi. Bu maçın ertelenmesi konuları oldu ve bu Galatasaray'ı fazlaca motive etti. Takımın o sırada bir şoka ihtiyacı vardı. Bunu değişiklikle yapalım dedik. Biz de bir şey yapamadık ama Galatasaray da yapamadı." dedi."Topu ileride tutamadık"En etklili oynadıkları maçın Başakşehir karşılaşması olduğunu söyleyen Karaveli, şu ifadeleri kullandı "Bir önceki 2-2'lik Başakşehir maçında en etkili oyunlarımızdan birini oynadık. Maçtan sonra rakip takım teknik direktöründen övgü aldığımız bir maçtı. O oyunun ardından o oyuncularla Galatasaray maçına çıkmak doğaldı. Topu ileride tutamadık. Herhangi bir oyuncuyu da çıkarabilirdik çünkü kimse iyi oynamıyordu. İkinci yarı işler düzeldi. 2-1'i bulduk ve maçın sonunda tartışmalı bir Larin'in çekildiği pozisyon vardı. Bence penaltıydı. O maçı 2-1 kaybettik. Benim ligde 2 tane mağlubiyetim oldu. Biri Konyaspor, diğeri Galatasaray maçı. Ama 19 maça baktığımda en etkisiz oyun Galatasaray maçının ilk yarısı ve Adana Demirspor maçının son bölümü. 60. dakikadan sonra her geçen dakikada Adana Demirspor'un daha da üstün olduğu bir oyundu. 1-1 bitmişti. 7 beraberliğimizin hemen hemen hepsinde üstün olan taraf bizdik. Ben 22 yıllık antrenörlük hayatım boyunca 1 gün bile oyuncularıma skoru koruyun demedim. Hiçbir şekilde böyle bir talepte bulamadım, oyuncu değişikliklerini bu şekilde yapmadım. Ama otomatikman bazı durumlarda oyuncular psikolojik olarak, oyun o şekilde ilerliyorsa skoru korumaya yönelebilir. Bunu antrenör söylemez.""Geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı"Beşiktaş'ta görev yaptığı süre boyunca tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç olduğunu söyleyen Karaveli "Tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı. Biri Galatasaray maçı, diğeri Kayserispor'a elendiğimiz kupa maçı. Defalarca pozisyon bulup, sonuçlandıramamıştık. Rakip ceza sahasına en fazla giriş yapıp, gol denemesi yapan takımdı Beşiktaş. Batshuayi birçok golü kaçırdı ama sadece o değil. Bir önceki senenin en çok gol atanları Ghezzal ve Larin de atamamıştı. Batshuayi en çok gol pozisyonuna giren oyuncuydu ama son vuruşları yeterli değildi. Kariyeri boyunca bunu yaşamış. Zaten son vuruşları da iyi olsa Premier Lig'de kariyerine devam ederdi." dedi."Batshuayi olmadı"Beşiktaş'ta gol vuruşu sıkıntısı çektiklerini ve bu yüzden şampiyonluk yarışının içinde olamadıklarını söyleyen Karaveli "Gol vuruşu konusunda istediklerimiz tam olarak karşıladı diyemeyiz. Birinci iş olarak duruyor ama birçok şeyi de doğru yapan oyuncuydu. Bunları doğru yapıp, gol vuruşunu yapamadığınızda boşa çıkıyor. Beşiktaş'ın bundan önceki forvetleri, Aboubakar, Gomez, Cenk Tosun, Demba Ba doğru golleri ve kolay golleri yapan oyuncular olunca Batshuayi olmadı. Attığının 2 katı kadar gol atabilirdi. Eğer o golleri atabilmiş olsaydı çok daha farklı yerde olurdu Beşiktaş. Beşiktaş şampiyonluğun sonuna kadar yarışın içinde olurdu. Benden önce Sergen hocada oynanan bölümde de Beşiktaş oyunun hakimiydi. Bizimle o sayı daha da yükseldi. Çok az gol pozisyonu veriyorduk rakibe. Ben teslim olan bir oyun değil, teslim alan bir oyun isterim. Ama sonuçlandırdığınızda bu oyun meyvesini alır." dedi."Dünyada böyle mi yapılıyor?"Genç oyunculara fırsat verilip verilmemesiyle ilgili de konulaşan Karaveli "Bir oyuncu üzerinden 'onun ayakkabıları sahada olsa yeter' dendi. O iş öyle olmuyor. Oyuncunun fiziksel olarak da yeterli seviyede olması lazım. Bir de genç oyuncularla ilgili bir şey söylendi. 'Genç oyuncuların sahaya sokulma şeklinin 2-0, 3-0 takım rahatladığında sokulabileceği söylendi. Şimdi bazı takımlar 1-0, 2-0 kazanıyor ve şampiyonluğa gidiyor. Şimdi o takımda hiç genç oyuncu oynamayacak mı? Dünyada böyle mi yapılıyor? Yeni çıkan genç oyuncular sürekli mi şans buluyor?" dedi."Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı"Kamaoyunda kibar olmak suçmuş gibi algılandığını söyleyen Karaveli "Maç sonu, maç önü konuşmalarımda şiir okuyor edebiyat öğretmeni, beden hocası dediler. Bir kere ben şiir okumayı çok severim ama ezbere şiir bilmem. Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı. Bu insanları rahatsız etti. Bana hakaret etmeye başladı insanlar. Sizden rica ediyorum bana hakaret etmek istiyorsanız devam edin, üsluplarınız sizin nasıl biri olduğunuzu gösterir. Ama öğretmenlik gibi kutsal bir meslek üzerine hakaret etmeyin. Beden hocaları, edebiyat hocaları çok kutsaldır. Benim telefon numaramı insanlara servis etmeye başladı birileri. Bana telefon edip, aileme, 12 yaşındaki oğluma küfür etmeye başladılar. Ben kendi adıma bembeyaz kalmaya çalışacağım. Üzerimde verilen forma, Beşiktaş arması ve Türk Bayrağı taşıyor. Bizi seyredenlere örnek oluyoruz. Tabii ki söylediklerimize dikkat edeceğiz, tabii ki ağzımızdan çirkin sözler çıkmayacak. Ben bu adanmışlığımı geliştireceğim." dedi."Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim"Kendisine yapılan hakaretlerin Beşiktaşlılar tarafından yapılmadığını ifade eden Karaveli "İlk ayrıldığım dönemlerde oldu bu hakaretler. Ayrıldıktan sonra kesildi. Onları yapanların Beşiktaşlı insanlar olduğuna inanıyordum. Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim. Sonra da keşke mahkemeye verip, oradan gelecek kazancı akademide kullanmak isterdim. Ama gözüm görmek istemedi ve hepsini sildim. Kulübümüz de o mesajları bize iletin demişti." dedi."Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim"Galatasaray ile oynadıkları maç öncesi eski öğrencisi Kerem Aktürkoğlu ile yaşadığı olayı da açıklayan Karaveli "Maçtan önce Kerem geldi ve bana sarıldı. Bana söyledikleri çok güzeldi. Orada olmamdan dolayı duyduğu gururu söyledi. Ben de teşekkür ettim. Ona yetinmemesi gerektiğini, çok daha fazla çalışması gerektiğini söyledim. Ben Başakşehir U19 teknik sorumlusuyken, Kerem U21 takımındaydı. Benim grubumda değildi. Kerem benim takımımla 1 kere beraber oldu. Kendi yaş kategorinizde 4 sarı kart aldığınızda cezalı oluyorsunuz ama farklı yaş kategorisinde oynayabiliyorsunuz. Geldi benim takımımda 1 maç oynadı ve tekrar geri döndü. Ben Kerem'le ilgili nasıl karar veren olurum ki... Bu kararları veren zaten altyapı antrenörü değildir. Önder hoca genç oyuncudan anlamaz, Kerem'in gitmesine neden oldu diyorlar. Önder hoca hayatını genç oyuncularla geçirdi. Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim. Bu konuda hiçbir dahlim olmadı. İnsanlar çok kolay yalan söylüyor. Birisi bir şey söylüyor, herkes onun üzerinden devam ediyor. " dedi."Hiçbir şey yazıldığı gibi değil"Beşiktaş'ta teknik direktörlük görevinden ayrıldıktan sonra altyapıya dönmediğini söyleyen Karaveli "Beşiktaş'ta görevi bıraktıktan sonra altyapıya döndüğüm söylendi. Bu durum hiç olmadı. Ben A takım için çalışmaya devam ettim. Ben görevi bıraktıktan sonra ilk defa bu açıklamaları yapıyorum, hiçbir şey yazıldığı gibi değil. Ben kendi adıma bu söylenenleri çok fazla önemsememeye çalıştım. Ama bazen bu hakaretler çok fazla olduğunda insan nefes alamıyormuş gibi oluyor." dedi."Başkanımız teklifimi kabul etmedi"Beşiktaş'tan ayrılma isteğinin kendisinden geldiğini söyleyen Karaveli "Ama benim Beşiktaş'tan ayrılmam da bunlarla ilgili olmadı. Gerçeği söyleyeyim. Ahmet Nur Çebi bu talebin benden geldiğini söyledi ve insanlar buna da inanmadı. Aslında benden geldi. Ben Beşiktaşlıyım, şu anda geldiğimiz noktada takımımızın bir enerji değişikliğine ihtiyacı var dedim. Sizden rica ediyorum bunu oluşturun dedim. Başkanımız da çok net şekilde hayır hocam ben sezon sonuna kadar seninle devam etmek istiyorum dedi. Benim isteğim bir enerji değişikliğiydi. Oyuncuların tekrar kendine gelmesini istiyordum. Kupadan elendik, galibiyetler üst üste gelmedi. Oyunculardan herhangi bir saygısızlık gelmedi. Her takımda olabilecek ufak tefek sorunlar oluştu. Oyuncularla son Hatay maçının son antrenmanına kadar herhangi bir saygısızlık olmadı. Pjanic'ten ne istediysek aldık. Başkanımız teklifimi kabul etmedi. Sonraki gün ben tekrar ısrar edince, başkanımız da mecbur kalıp, bunu kabul etti. Ve Ismael hocamız göreve getirildi. Çok da başarılı olmasını istiyorum." dedi."Valerien Ismael'in çok başarılı olmasını temenni ediyorum"Valerien Ismael'in Beşiktaş'ta çok başarılı olmasını istediğini ifade eden Karaveli "Valerien Ismael ile bilgi alışverişi hep oluyor. Genç oyuncularımızın bir kısmı kampta olacak. Benim gönlümden geçen bu oyuncuların tutunarak, orada kalması. Beşiktaş'ta ilerleyen yıllarda sahada olabilecek genç oyunculara sahibiz. Oğuzhan Akgün ve Kartal Kayra kamp kadrosunda olacak. Canı gönülden kadroda tutunmalarını istiyorum. Valerien Ismael Beşiktaş teknik direktörü. Çok başarılı olmasını temenni ediyorum. Zamanla hem oynatmak istediği oyun, hem oyuncular çok farklılaşacaktır. Beşiktaş'ın önünde çok iyi bir fırsat var. İyi olacağına olan inancımı kaybetmek istemiyorum. dedi."Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım"Süper Lig veya Avrupa'da takım yönetmek isteyip istemediği sorusuna da cevap veren Karaveli "Bunu ben kulübümden de başkanımızdan da saklamıyorum. Bunu istiyorum. Bu kararı da kulübümle beraber vereceğim. Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım. Şu anda bununla ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Gönlümden tabii ki teknik direktörlük yapmak geçiyor." dedi."Keşke hüngür hüngür ağlasaydım"Beşiktaş tribünlerin kendisini çağırdığında ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu ifade eden Karaveli "Hayatı Beşiktaş'ta geçen bir insan, bir gün Beşiktaş teknik direktörü olarak tribünlere çağırıldığında da kendimi çok tutmaya çalıştım. Çok pişmanım, keşke kendimi tutmasaydım da hüngür hüngür ağlasaydım. Yıllarca o tribünlerden oyuncuları çağırmışım ben. Yıllar sonra tribünler beni çağırmış, nasıl duygulanmayayım?" dedi."Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil"Emirhan İlkhan'a sitemde bulunan Karaveli "Emirhan'ın bana söylediği şeyler var. İnsanlar eleştirmeye devam ediyor. Sorun yok. Hakarete varmadığı sürece yapılan her şeyi beğenmek zorunda değiller. Ama lütfen unutmasınlar. Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil. Her zaman oynamak zorunda da değil. İnsanlar ne kadar eleştirirse eleştirsin biz Emirhan'la konuşmaya devam ediyorum. Umarım harika şeyler yapar. Ama yarınlarda işler birazcık olumsuz gittiğinde insanlar bir kenara çekilir, Önder hocası yanında olur." dedi.***Yasal uyarı Bu haber tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.***
Şiir üzerine düşünen ve bu düşüncelerini yazıya döken bir isim olan şair Mustafa Akar'la son kitabı Tenezzül ile şiir ve şiirin kuramsal yapısı üzerine konuştuk. Asım Öz / TİMETÜRKMustafa Akar şiir üreten, şiir üzerine düşünen ve bu düşüncelerini yazıya döken bir isim. Akar?la son kitabı Tenezzül üzerine söyleşirken, şiir ve şiirin kuramsal yapısı arasında gidip değin Küçük Bir Gökada adlı bir şiir kitabınızla Evyazı Tahtası adını taşıyan bir deneme kitabınız çıktı. Son olarak Tenezzül yayımlandı. Şiir, şiir sanatı ve şiir yazma uğraşısını birbirleriyle ilişkilendirerek açıklar mısınız? Küçük Bir Gökada ilk şiir kitabımdır ve 2002?de yayımlandı. Evet, arada bir de Evyazı Tahtası var. Bu kitabı deneme diye nitelemiyorum ben, aslında birçok türü içinde barındıran bir kitap o. İçimden düzyazı şiir demek geliyor Evyazı Tahtası?na. İlk şiir kitabımla Tenezzül arasında yedi sene var. Bu anlamda az yazan birisiyim sanırım. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Bir kere masaya şiir yazmak için oturmuyorum. Yazacağım metin, artık her neyse o, bana kendini yazdırmalı biraz da. Bak ilham demiyorum ama. Beklerim ben yani. Zihnimde oluşanı en iyi hangi biçimde ve üslupta söylerim diye düşünürüm. Sonrası kolay aslında. Hani İlhan Berk demiş ya; ?zor olan şiiri yaşamak, yazmak kolay?. İlk şiiriniz nerede yayımlandı? İlk şiirim bir okul gazetesinde yayımlandı. Lisedeydim ve Sonhaber diye yerel bir gazetenin kültür sanat ekini hazırlıyordum. Orada cüret ettim ilk. İlk kitabımdaki ?Detay? şiiridir. Sonra çeşitli vesilelerle başka dergilerde de yayımlandı şiirlerim. Kırklar, Derkenar ve Dergâh dergilerinde sürekli yazmaya çalıştım. Arada başka dergiler var ama onlar da dergi yayımcısı arkadaşların talepleriyle şiir verdiğim, sürekli yazmadığım yayınlar. Dil ve şiir üzerinde gerek kuramsal yazılarda gerekse söyleşilerde çok durulur. Şiirlerinizde ince ve ustalıklı bir dil kullanılıyor, dile çok önem veriyorsunuz. Dil, şiir ilişkisi bağlamında neler düşünüyorsunuz? Dil şiir ilişkisi yok yani, çünkü şiir dildir zaten. Kullandığımız kelimelerin büyük kısmı şairlerin kullanımı doğrultusunda anlamını bulmuştur. Aslında kelimelerin anlamları değil kullanımları vardır ve onu ilk önce halk şekillendirir, sonra iş şaire düşer; kelimenin haysiyetini kurtarır şair. Bu yüzden işte şiir çok siyasi bir eylemdir. Mesela sözlükçüler kelimenin kullanımını büyük oranda önce şairlere bakarak tescil ederler. Senle söyleşmeden önce tekrardan Sait Faik okuyordum, bir cümlenin altını çizdim, şöyle ?Bu sonbahar sabahında Gülhane Parkı?nın misli menendi yoktur.? Bugün artık misli menendi yoktur yerine, eşi benzeri yoktur diyoruz. Oysa misli menendi demek ne güzel olurdu. Mesela Akif?in ?Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak.../Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak? mısralarını düşünelim. Demek ki şaire göre iyi bir geleceğimizin olması için azmi bırakmamak gerekiyormuş. Ama bunun sebebini net olarak söylemiyor şair. Gerçi net söylediği şiirleri de var ama buradan hareketle şunu demek lazım, yani sadece şiir dil ilişkisi değil bir de millet meselesi var. Bizim şairlerimiz bu doğrultuda ilerlemişlerdir hep. İş gelir oraya dayanır yani. Ama Rimbaud?nun böyle bir derdi yoktur, hatta dille o kadar uğraşmış Pound?un bile yoktur. Onlar ortak bir Batı mirasının birikiminden yararlandılar. Niye çünkü biz şiir diyoruz değil mi, Arapça şuur diyoruz. Eskiler şiiri mevzun ve mukaffaâlı söz diye tarif etmişler. Şair, o da şuurlu kimseymiş yani. İngilizler şiire poetry diyorlar. Eliot da şiirin hammaddesinin duygu olduğunu söylüyor. Bilginin kendisinden yola çıkarak bir şeyler yapmak. Bizse şuur diyoruz. Şuurunda olmak, bir bilinç sahibi olmak. Biz de şuur derken duyguyu atlamıyoruz ama yanına ilmi de koyuyoruz. İlmin en zayıf halini. Şuur size bir şeyin sezgisini verir, ilimle sezginin ne olduğunu görürsünüz, anlarsınız. Peki, şiirde imge kurarken hangi algıyla/ algılarla oynarız? Bir defa gündelik algıyla. En azından ben öyleyim. Yazdıklarımda parlayan imgeler küçük insanların, taşranın, ev hayatının, mahallenin ve sokakların resimleri gibidirler. Dolayısıyla soyutlama ile nesne arasında gerçek bir bağlantı, bir köprü kurmak lazım. Tenezzül?de ?Naftalin Makasları? diye bir şiir var. Bir arkadaşım şiiri okuyunca gerçekten bir naftalin makasının olduğunu düşünmüş ve bana sordu, ama naftalin makası diye bir şey yok tabii. Ama hem naftalin ve hem de makas diye bir kelimenin neyi işaret ettiğini biliyoruz. Naftalin artık eskide kalmış bir hayatın parçasıdır, makas ise yenidünyanın bir nesnesi. Yani artık her şeyi çarçur edip istediğimiz boyuta indirgeyip kesip biçebiliyoruz. Her bilgiyi kendimize uygun boya kesiyoruz, biz bilginin boyuna ulaşmak için gelişmek istemiyoruz. Naftalin ise saklanan şeyin garip kokusudur. Muhafaza etmenin duyurusudur. Orada saklanan, eskimemesi için uğraşılan bir şeylerin olduğunu gösterir. Anlatabiliyor muyum? Ben aslında hiç de soyut bir şair değilim. Ben sadece bak kardeşim diyorum, bütün gözlerinle bak. Tenezzül?ün iç mimarisi üç bölüme ayrılmış. Burada hangi ölçütten yola çıktınız? Bu üç bölümü bir kitapta bütünleyen nedir? Elin ve ekmeğin tarihi, diyorum ilk bölüm için. Az önce söylediğim şeyler işte. El kirlendikçe ekmek de kirleniyor. Türkçemizde güzel bir deyim var, ?dile gelen ele gelir?, diye. Yani n?olcak diyoruz değil mi, benim dilimde var sadece bunlar. Oysa hayır, diyor mübarek Türkçe, dile gelmişse ele de gelir, oraya da yansır. İkinci bölüm de ressam Théodore Géricault?nun bir sözüdür ?bah, une vignette?, ha o mu, bir süsleme, demek Türkçesi, kitabın ortası bir süstür, söylenecek olan, işaret edilecek olanın süsü. Üçüncü bölümse Ve Allegro. Bir klasik müzik tabiridir. Müziğin hızlı çalınacağını gösterir. Daha ritimlidir yani. Aslında bunları anlatmak yanlısı değilim ama kitabı okuyanlar da anlayacaklardır zaten bunu. El, elin süsü ve elin ritim kazanarak yazdığı, parmaklarımın ucu şiir. Şiirlerinizin esas kaygısı nedir? Valla bunu şiirler söylüyor zaten. Oturup da bunu söylemek olmaz şimdi. Beslendiğiniz kaynaklar desek?. Az önce de belirttim aslında. Benim kaynaklarım gayet dolaysızdır. Bir mısramda dediğim gibi ?orta halli suskun bir halk?ın küçük hayatıdır benim kaynağım. Ayrıca kitabın adını da merak ediyorum. Neden Tenezzül? Çünkü neredeyse modern zamanlarda şiir yazmak tenezzülen bir hal aldı. İnsanlar şiire yaklaşırken artık isteksizler. Şuur dersen hak getire. Bu kavramların adı da değişti, değişiyor artık. Siz de kalkmışsınız bu ortamda şiir yazıp, insanlara da uzatıyorsunuz ?al oku? diye. Böyle bir şey. Bir de İbrahim Tenekeci?dir kitabın isim babası. Bir akşam yürüyüşünde konuşmuştuk aslında burada da senle konuştuğumuz şeyleri. Orada önerdi bu ismi. Ben de çok sevdim tabii. Tenezzül?ün ve Furkan?ın Kabahatler Kanunu?nun çıkışında da İbrahim ağabeyin büyük katkıları oldu. Tenezzül?de yer alan şiirler hangi dergilerde yayımlandı? Sırasıyla Kırklar, Derkenar ve Dergâh dergilerinde. Bazı şiirlerinizde düz yazı biçimi kullandığınız görülüyor. Sizce şiiri düzyazıdan ayıran nedir ve niçin bu biçimi kullanıyorsunuz? Bazen uzun soluklu şiirler yazıyorum. Demek istediğimi o biçimde söyleyebilirim gibime geliyor. Şiir Yazma Sanatı içindeki düzyazı bölüm zaten bir gazete haberidir, dolayısıyla öyle düz girmiştir şiire de. ?Sevdiğim şair üç bilemedin beş tane? diyorsunuz Şairin İşleri şiirinde. Mustafa Akar?ın şairleri kim/ler/dir? O aslında bir alegori. Yani şiirini beğenirim o ayrı, ama gördüğüm kadarıyla müthiş bir kirlenme var çevrede. Çevre denilen olgu da gerçekten var mıdır, onu da bilmiyorum ya. Onun haricinde sevdiğim şairleri saymayı sevmiyorum pek. Türk Şiiri?nden elbette haberdarım. Hatta şairlerin çoğu şiirlerini ezbere bilirim. Şiirine kendimi yakın hissettiğim mesela Cahit Zarifoğlu?dur. Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Edip Cansever şiirine karşı da bir yakınlığım var. Özellikle Divan Şiiri?ni okumaya, anlamaya çalışıyorum şimdilerde. Halk şiirini ise önceden, ta çocukluğumdan beridir okurum. Karacaoğlan?ın şiirlerini ezberlemeyi severim. Türkü ezberlemek ise vazgeçmediğim bir alışkanlık. İsmet Özel?e burada ayrı bir bahis açmak gerekiyor. Sadece şiiri de değil, düşünceleriyle ilk gençliğimden başlayarak zihin dünyamı belirlemiştir. Haricinde daha çapaklı şairleri seviyorum sanırım. Bununla ilgili daha uzun da konuşulabilir belki. Eksik konuşan, kekemelik yapan şairler. Dylan Thomas mesela. Sırf aslından okumak için İngilizce çalışmaya başladım. Sonra bende mısralar kalıyor daha çok. İbrahim Tenekeci?nin ?budanan oğullar gibiyiz sessiz ve narin?, Furkan Çalışkan?ın ?bize uykunun değil uyanıklığımızın tabiri gerek?. Bir de Osman Konuk?un, ?kimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim? Şairin özgünlüğünü ne belirler sizce? Özgün değilse ona niye şair diyelim ki? Yani yazmak kolay tabii. Kâğıt ve kalem almak mesela viyolonsel almaktan daha ucuz. Hem birkaç dergide kendine tanıdık buldun mu, iyi kötü moda mısralar da ürettin mi, al sana şair. Biraz da serserilik yap, şuna buna çat, kendinle çelişeceğini bile bile küfür et, sana şair desinler. Bakıyorum da herkesin koca koca cümleleri var. Ama etrafta ahlakıyla, dürüstlüğü ve insanlığıyla örnek alınacak şair kimdir desem herkes niye İbrahim Tenekeci?dir der, niye Osman Konuk?tur, Hüseyin Akın?dır, Haydar Ergülen?dir der. Düşünmek lazım. Bu isimler üstelik sağlam şairler. Al sana özgünlük işte. ?Yeni insana uzaktır yazdıklarım yazacaklarım? diyorsunuz. Yeni insanın başat özellikleri desek? Yeni İnsan free life der, ben demem; çünkü yaşam yaşayanı sever. Yeni İnsan müphemdir, karmaşayı, kaosu arzular; ben hakikat peşinde koşmak isterim. Yeni İnsan dayan kalbim, der ben demem, sabır ve selamet kelimeleri eklerim her sabah sözlüğüme. Yeni İnsan hızlılığın sembolü olarak dar giysiler giymeyi sever, Yeni İnsan?ın zaman kavramı dünyasaldır, Yeni İnsan dekorasyonla demokrasi kelimelerini aynı cümle içinde kullanmayı sever. Yeni İnsan stratejik bir hatadır. Yeni İnsana uzaktır yazdıklarım, yazacaklarım? Öte yandan şiirin sokağa, insana, yaşama giderek yabancılaşması durumu da var. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum? Şiiri artık bir ?yapma? işlevi olarak görüyor sanırım yaşıtlarım. Yazının bir işlevi olarak şiiri sadece metin üzerinden kuşanmak, yaşamın bağıntısını kültürel dozda tutup biçimci öğeleri, şiirin ana malzemesi yapmak, kelime ve yapı oyunlarını amaçsız ve hedefsizce bir şiir puzzle?ına, bir oyuna dönüştürmek falan. İşin mesnedi yiterse, yazılan şiirin kaynağı da yazıldığı dilden, yaşadığı halkın dilinden ve de hayatından çıkıp bağımsız, ne idiğü bellisiz bir mahalde oynaşmaya başlar. Buysa işi saçmaya götürüyor. Şiirde saçmanın yeri var elbette. Neden olmasın; ama gel gör ki Dada?cılar, Sürrealistler ve hatta Oilupo?cular varken bugün bizde denenen ?deneysel? işin çok da patlama yaratmadığı görülüyor işte. Giderek taklide yanaşan bir hale de dönüşüyor. Günümüz şiiri mısrasızlaştı. Şimdi bu şiirlerle şiirimizdeki tıkanıklığın aşılmaya çalışıldığının farkındayım. Bu çabalar şairine en çok bir kitaplık şiir veriyor. Sonra şair de bıkıyor sanırım bu işlerden. Herkes kendi şiirini birtakım tanımlamalarla savunmak niyetinde. Çoğunluğunu da manifesto yazmak telaşesi sarmış. Yani abi sıkıldık biz, yapalım bir şeyler, kotaralım şu şiir işini, diyorlar. Biz de izliyoruz işte. Çünkü bu şiir izlenir ancak. Mustafa Adında Olmak?ın öyküsü nedir? Bu şiiriniz, şiir yaşamınızın bir özeti mi? Evet özetidir. Neredeyse otuz yaşına geldim ve ahir zamanın tüm dertlerinin de giderek arttığını görüyorum. Çocukların göğünü ateş oyunlarıyla süsleyip, bunu bir bombaya dönüştüren Batı, bu çağı daha da beter edecek gözüküyor. Çağımdan tiksiniyorum dermiş Exupery, uçak yolculuğunda kaybolmadan önce. Bense ?çağım? bile diyemiyorum. Bana, bize dair sahi ne kaldı ki, dünyasal olarak yalnızca şiir sanırım. Mustafa Adında Olmak, bu açıdan, bu çağda bana hâlâ garip geliyor. Kitabınızda dikkatimi çeken bazı izlekler var. Kış, babaanne bunlardan ikisi. Niye kış ve babaanne? Kışlar ve babaanneler. Benim ilk kitabımda da halalar, teyzeler, ablalar vardı. Tükenen, gittikçe kaybolmaya yüz tutan bir hayatın inceliklerini hatırlatmaya çalışıyorum. Seksenli yıllarda Giresun?da büyüdüm ben. Dedeli, babaanneli bir evde. Bir kültür geçişliliğinin simgesi olarak onlardan bana nice görgü geçti. Ve hayatımda hep kışlar vardı. Kuzey denizinin baş döndüren kurşuni havası, deli dalgaları vardı. Dünya bana şuncacık gelirdi o zamanlar. Bir hayal atlasında bir gecede tüketilebilecek denli küçük. Büyüdüm ve hâlâ öyle düşünüyorum. Şuncacık dünya. Vandal dünya. Bir babaannenin anlatabileceği ürkek bir masalla ancak katlanılabilecek dünya. Dünya. Bir şiirinizin adı Giresun?da Birdenbire Bir Merdiven. Şunu sormak istiyorum Giresun?a ne kadar benziyorsunuz? İnsan bir kente benzer mi? Kent bir insana. Kuşkusuz romantik biraz. Giresun?da doğdum, çocukluğum, ilk gençliğim orda geçti. Şimdi İstanbul?dayım. Evyazı Tahtası?nda anlattım bunu biraz. Küçük bir şehri elin avucun gibi hissedebiliyorsun. İnsan zaten küçük şehre göredir. Sonra gitmek, hep gitmek ister, Kavafis?in meşhur şiirinde dediği gibi sonradan döner yaşlanmak için doğduğu sokaklara, evlere. Ama o şiir anlattıklarımdan farklı tabii. Karşılıklı konuşmanın şiirleşmiş halidir o. İsmail?le sohbet ederken, bir anda, ihtilacen doğmuş bir şiir. Öyle de kalsın istemiştim zaten, kaldı da. ?Bu şiir yazılır? ?Bu şiir görülür? ?Bu şiir okunur? diyorsunuz Kabul Edilmemiş Dualar?da. Aynı zamanda ?Şiirler söylemişim de ben neler beklemişim? diyorsunuz. Şiirden neler bekliyorsunuz? Şiirden bir şey beklenir mi? Beklenmez. Bu zamana kadar düzenli çalıştığım işlere şiir yazdığımdan dolayı kabul edildim. Bir gazetede tashih işi yapıyorum, şiir yazdığım için tabii. Fazlasını vermiyor şiir, ama şiir tabii, başka sıkma işler, hesaplıca yapılan, planlanan işler verebilir belki de bilmiyorum. İnsan genelde şiir yazarak kaybediyor hep. Hani İsmet Özel diyor ya ?hayatımı verdim şiirimi aldım? diye, aynen öyle oluyor sanırım. Taflan Farkı?nda da bir çağ eleştirisi var? Taflan Farkı büyüklük. Yavaşlık hakkını önemsemek diyelim gel en iyisi şuna. Fakat şiiri direkt bir çağ eleştirisine indirgemek pek de olası değil. Televizyonda izlemiştim. Bir deprem haberiydi sanırım. Adam ölmüş karısını bisikletinin selesinde taşımaya çalışıyordu, diğer elinde yıkıntılardan kurtardığı tüp gaz vardı. Yani ikisini birden taşımaya çalışması bana garip gelmişti doğrusu. Bir elinde karısının ölüsü, diğer elinde patlamaya hazır, sıkışmış bir tüp gaz. Taflanın farkı böyle bir şey. Taflan karayemiştir biliyorsun. Kara azık. Modern şiirin temel belirleyeninin hep tekniği ya da biçimselliği olduğu söylenir. Bu doğru mudur? Doğru değilse modern şiirin temel belirleyenleri nelerdir? Ya da şöyle sormak lazım, adı modern olan bu şiir, gerçekten de modern insana mı hitap ediyor? Metrobüsten Mecidiyeköy?de inince bir altgeçitten geçiyorsun. Orada bir satıcı var. Kendi kara kalemiyle çizdiği Yılmaz Güney?in falan desenlerini satmaya çalışıyor. Bir gün birisini beklerken zoraki sohbet ettim. Ağabey sen de benim gibi karasın, al bi tablomdan, ucuza satarım sana, dedi. Ben de niye hep Yılmaz Güney çizdiğini sordum. Bizim çirkinliğimizi en iyi o yakıştırdı kendine, dedi. Al sana modern şiir işte. Bana göre bu yüzden modern şiir, zihnin kendi Ben?iyle eğlendiği bir şiirdir. Biçim ve teknik temel belirleyeni midir? Olabilir. Sonuçta sözden, ritimden daha çok yazı olmaya, metnin içinde yürümeye hazır bir şiirdir. Dictionnaire Larousse?ta modern tanımı bilimle de eşleştirilmektedir mesela. Çağcıl zevkin, asrî unsuru olan teknik ve ilerleyişin şiiri. Türk Modern Şiiri?nin büyüklüğü burada yatıyor işte. Asrî unsurları bertaraf eden bir şiirimiz var. Zarifoğlu?nun Stat şiiri buna en güzel bir örnektir bak. Gene İkinci Yeni hareketinin ilk dönem şiirleri de öyle. Modern şiir aklın tüm dayanaklarını kullanarak yazılır, bu tarafıyla Batılı bir yönseyişi var, bizdeki modern şiir ise akıl kavramıyla zıtlaşıyor bazen. O aslında bir parantez yani. Çünkü batılının akıl dediği şeye Descartes?in modern aklına diyelim, biz aynı şeyi, aynı anlamı yüklemiyoruz. Biz akletmek diyoruz mesela. Brecht ?biçim içeriğe aittir? diyor. Yani öz, kendi biçimini de getirir. Servet-i Fünun?dan beridir edebiyatımızın temel meselelerinden biridir bu. Ama bu bir söyleşinin konusu değil, uzun bir yazının konusu. Sanatın içeriğindeki bir sunum, bir yapım biçimi olması durumu bugün şiirimiz için de geçerli sanırım. Sanatla, şiirle düşünmek olası mıdır? Bilmiyorum Şimdi dönüp baktığınızda ilk şiirinizden bu güne şiirinizi nasıl buluyorsunuz? Toplamda altmışa yakın şiir yazmışım. Bir o kadar belki yazıp attığım vardır. Yine de nasıl bulduğumu ben söylemeyeyim. O benim konum değil. Günümüzde genç şairlerin şiirlerine ilişkin değerlendirmeleriniz nelerdir?Furkan Çalışkan ve Ali Görkem Userin?le Dergâh dergisinde yaptığımız bir söyleşide konuşmuştuk. Daha da açmak istemiştim. İki bin şiiri denen bir şeyden bahsediliyor şimdilerde. Milenyum kuşağı tanımlaması falan. Bunlar bana mesnetsiz geliyor. Yaptık oldu hali var. Çoğunluk kuram var ama ortada milletin yüzünü güldürecek bir şiir yok. İki bin kuşağı tanımlaması ise baştan sorunlu bir tanımlama zaten. 40 kuşağı dediğimiz zaman bazı ortak noktalardan bahsedebiliriz. Zaten iki bin kuşağı denilen şey 40 kuşağına benziyor biraz. Onları Nâzım Hikmet etkilemişti, iki bin kuşağını da İsmet Özel etkilemiştir. Yaşıtlarım daha hırçın ya da yumuşak bir şiir yazıyorlar. Ama işte genelde konuştuğumuz şeyler. Bireysel bir şiir var ortada. Sadece yönelimleri ve yazdıkları dergilerdeki birtakım kuram denemeleri anlamında yakın olan şairler var. Seksen şiirinden bu anlamda bir ayrılık yok yani. Çıkıp da tabii herkes kendine bir varlık gerekçesi buluyor. Tamam da şiir nerede. Biz oturup bu yazılanların neye tekabül ettiğini konuşamıyorsak, o zaman anlaşılıyor ki iş, al şiirim ver ödülüm takasına dönmüş. Gariptir, şiir hâlâ prim veriyor bazı söyleşi için teşekkür ederim. Son bir soru, düzyazı olarak tezgâhta bir kitap çalışmanız var mı?Aslında Evyazı Tahtası?nın devamı niteliğinde bir kitap var. Gene küçük nesir dediğimiz türü biraz daha şiire yaklaştırarak yazmaya çalıştığım bir kitap bu. Nasipse bu yaz biraz daha çalışacağım üzerinde. Önümüzdeki yıla da bitiririm. Bir de diğer denemeler var. Bakalım bunlar nasip işi. Söyleşi için ben de teşekkür ederim? Bu yazı alınmıştır.
Beşiktaş 'ta Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak ciddi eleştiriler alarak görevini bırakan Önder Karaveli, gündeme dair açıklamalar yaptı. Karaveli 3 ayda neler yaşadığını, başkan Ahmet Nur Çebi ile ne konuştuğunu, Süper Lig'den teklif alıp almadığını ve Beşiktaş'ta devam edip etmeyeceği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu."Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik"Radyospor'a konuşan Karaveli, "2 ay oldu ayrılalı. Bu sadece dinleme ile değil Beşiktaş'taki çalışmaları devam ettirerek geçti. Kiralık oyuncuların performanslarını görmek için iyi bir fırsattı. Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik. Kerem'i geri döndürmüştük Uşak'tan. Kerem'in performansını takip eden antrenörlerden olumlu bilgiler alı pozisyonda Rosier tekti. Ceyhun Bey ile geleceğe dair sohbetler ediyorduk. Buraya bir oyuncu lazım dedim. Kerem'i söyledim. Kerem'i de bedelsiz şekilde geri aldık. 3 maçta da sahada oldu. Oynadığı 3 maçta da kusursuza yakın oyun oynadı. Bu durum hem beni hem de kulübü iştahlandırdı. Sezon başı kampında bu oyunculardan bazıları yer alacak. Umarım tutunabilirler. Bu oyuncuların dönüşü ekonomik anlamda da çok büyük fayda sağlayacak."Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık""22 yılını gençlere adamış bir insanı, genç oyuncuyu oynatıp, oynatmamak üzerine eleştirmek abesleşti. Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık. Gelecekle ilgili ışık saçan oyunculardan biriydi. Sonra Beşiktaş A takım teknik direktörü olduktan sonra bu gençlere şans vermeyi düşünüyordum. İlk 4 maç ve 1 kupa maçında o oyuncuların hiçbiri yoktu. Sonra Süper Kupa finaline gittik. Finale giderken de takımımız tam olsaydı, o çocuklarımız orada büyük ihtimalle olamayacaktı. Ama eksilmeler olabilir düşüncesiyle 5 oyuncu belirlemiş ve listeye vermiştik. Final maçında 16 kişilik kadroda 2 tane yedek kalecimiz yazılıydı. O maç da Emirhan'ın ilk maçıdır.""Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi diyorum"Önder Karaveli, final maçında oyun 1-1'ken Emirhan İlkhan'ı sahaya sürdü. Sonrasında Rizespor maçında ilk 11 olarak oyuna başladı. Biz o maça kovid nedeniyle katılamadık. Bir de gol attı. Sonra Gaziantep maçında oynadı. Peşinde 3 maç Emirhan'ı sahaya sürdük. Ama performansı çok da yeterli değildi. Emirhan'ın performansı iyi olmadığında sert eleştiriler de oluyordu. Emirhan'ın yaşadıklarını ben biliyorum. Onunla sürekli konuşuyorduk. Kalan maçlarda da fazlaca şans bulamadı. Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi, sahada o da olabilseydi diyorum ama o günkü şartlar bunu gerektiriyordu. Son bölümde Emirhan'ın şans bulduğu maçlarda iyi oynadığı zaman gördün mü hocam, utanıyor musun diyorlardı. Emirhan iyi oynadığında en çok sevinen benimdir."İyi günlerinde herkes yanında zaten""18 yaşındaki bir çocuğu çok göklere çıkardığınızda bununla mücadele etmesi kolay değil, çok dip yaptığınızda da mücadele etmesi kolay değil. İyi günlerinde herkes yanında zaten. Ben zor günlerinde onlara yardımcı olan kişi olmak istiyorum."Şenol Güneş'e kırgın değilim"Şenol Güneş büyük bir isimdir. Ona kırgın değilim. Ama benimle ilgili açıklamaları... Altyapı teknik direktörü olmak beni rahatsız etmez çünkü doğrudur. Çoğunluğunda bana görev verilen yer altyapıydı. Bu beni rahatsız etmedi ama bunu söylemeye gerek var mıydı, ayrı bir konu... Ama benim bu kırgınlıklarla zaman geçirecek vaktim yok. Bunlarla ilgili vakit kaybetmek istemiyorum."Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok"Ersin Destanoğlu, Mert Günok ve Emre'yi çok zorlayacak isimler de altyapıdan geliyor. Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok. "Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık"Beşiktaş daha önce oluşturulan altyapının mirasını yiyor, başka yatırım yapılmıyor şeklinde söylenenler yanlış. Orada görev yapan antrenörlere saygısızlık olur bu. Ahmet Bey'in yaklaşımını da biliyorum. Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık. Önem vermeyen başkan orada olur mu, olmaz. Ben daha önce şahit olmuyordum. Oradan sorumlu yöneticilerin maçı izliyor olması o çocuklar için o kadar önemli ki. Bu desteği görmek oyuncuları motive ediyor."Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim"A takıma bir oyuncu çıkıyorsa, ona tek başına sahiplenmeye karşıyım. Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim. Emirhan'a bir sürü çalışanın katkıları vardır. Bu tip şeylerde oyuncuları benden dolayı oldu demeyi doğru bilmiyorum. Bir gün ben de bir oyuncu için sadece ben derse beni de eleştirin. 1 hafta önce kupayı alan Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın, Ziya Doğan ve ben Hamdi Serpil Tüzün oyuncusudur."Beşiktaş bir model oluşturacak"Türkiye'de en büyük sorun U19'a kadar başarılı gelen oyuncuları 18-22 yaş arasındaki problemler, A takıma geçiş sırasında yaşanan sorunlar, fiziksel ve zihinsel sorunlar, kiralık giden oyuncuların dışlanmış gibi hissetmesi gibi birçok şeyi koordine etmek gerekiyor. Burada büyük eksiklik var Türkiye'de. Biz Beşiktaş olarak bu eksikliği kapatacağız. Dünyada bunu çok düzgün şekilde yapan kulüpler var ama 1 tane modeli alıp getirmek yanlıştır. Türkiye'nin kültür kodları farklıdır. Ben kendi modelimizi oluşturmaktan yanayım ve Beşiktaş bunu yapacak. Beşiktaş bir model oluşturacak ve Bayern Münih, Ajax gibi modelleri inceliyorsak umarım bir gün dünyanın farklı yerlerinden gelip Beşiktaş modelini kendi takımlarına entegre etmeye çalışacaklar."Türkiye'den ve yurt dışından teklifler aldı"Benim Beşiktaş'la sözleşmem çok önemli bir şey değildir. Sadece teferruattır. A takım teknik direktörlük görevim bittikten sonra Türkiye'de bazı teklifler aldım. Birkaç hafta içinde yurt dışından da teklifler aldım. Hepsine aynı cevabı verdim. Beşiktaş'ın kontratlı hocası olarak bu sözleşmem bitmeden kimseyle görüşemem dedim. Ceyhun Bey'i bilgilendirmeden hiçbir şey yapmadım. Son dönemde kulübümüze Süper Lig kulübünden gelen bir teklif vardı. Ceyhun Bey söyledi. "Hatayspor talip oldu"Hatayspor talip oldu ve başka şeyler de vardı. Ben bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedim. Başkanımızla konuştuğumuzda tekrar Beşiktaş'ta aynı enerji ile devam edeceğiz dedi. Açıklaması önümüzdeki günlerde olacak. 10 yaşında Beşiktaş öz kaynak düzenine girip, oyuncu oldum. 2000 yılında antrenör oldum. Bu sezon da 19 maç bana inanarak başkanımız ve yönetim kurulu teknik direktörlük görevini verdiler. Başkanımız bir teklif olursa, o zaman bunu konuşacağız ve sana bu yolda izin vereceğiz dediler. Ama Beşiktaş'ta olduğum sürece hiç yarını düşünmeden devam edeceğim. Ülkemizin doğusundan da batısından da yurt dışından ise Avrupa'nın merkezinden teklifler aldım. Bir noktaya kadar ilerledi sonrasında bir gelişme şu anda yok."Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı"Ben Şampiyonlar Ligi maçları dahil Beşiktaş'ın hemen hemen tüm maçlarını seyrettim. Beşiktaş'ın tüm oyunları Süper Lig'de oyunun hakimi olduğu maçlardı. Görevi bize söylediklerinde oyuncular tabii ki yaşadıklarından dolayı çok mutsuzlardı. Aslında yaptığımız çok da bir şey yok. Sadece onlara eşlik ettik. Beşiktaş'ın oynadığı bir oyun vardı. Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı. Biraz oyunculara dokunuşlarımız oldu. Kayserispor maçında 2-1 geriye düşmüştük. Sonra 4-2 kazandık. Çok coşkulu bir andı. İlk defa burada söyleyeceğim, ben ne olduğunu çok anlayamadım. Hatta 4. golden sonra takımla beraber koşup, sevinmeye gittim. O anlar bende yok... Çok net hatırlamıyorum."100 günü kusursuz olarak görmüyorum"Eleştirilere açık olduğunu dile getiren Karaveli "Ben kendini ağır eleştiren biriyim. Beşiktaş'ta 100 gün sürdü. O 100 günü kusursuz olarak görmüyorum, içinde hatalar da var. Kolay bir şey değildi. Oyunlar ve skorlar da çok iyi gitsin, altyapıdaki bazı oyuncuları da oyuna sokmak çok isterdim. Rizespor maçında Demir Ege Tıknaz kenara kadar geldi. Gol yedik, o yüzden oyundan çıkaracağımız oyuncunun kalması gerekti. Bazı oyuncular var onlar da sahada olsun çok isterdim. Bazı hatalar tabii ki var. Tecrübe edindik ve bundan sonra bir daha teknik direktörlük için bir fırsat olursa, bunlardan dersler aldık." dedi."Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı"Süper Lig'de Beşiktaş takımıyla toplam iki derbi yaşadığını ve Fenerbahçe derbisi sonrası Ali Koç'un kendisini tebrik ettiğini ifade eden Karaveli, şöyle konuştuİki derbi yaşadım. Fenerbahçe maçında bir penaltı olmuştu. Günlerce tartışıldı. Bence tartışmaya kapalıydı, net penaltıydı. Hakem kararları üzerinden hakem eğitimlerinde bu kadar konuşulmuyordur. Bütün paydaşların hataları oluyor. Herkes kendisini gözden geçirmeli. Fenerbahçe maçı bittiğinde aşağıda Ali Koç tebrik etti. 'Ya sen neredeydin şimdiye kadar." dedi. Ben de teşekkür edip, buralardaydım aslında dedim. Kendi sahanızda Beşiktaş'a karşı kazanamıyorsunuz ve oyunu da kaybediyorsunuz bana göre... Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı. Fenerbahçe yönetim kurulu üyeleri de tebrik etti." "En etkisiz oyunumuzdu" Galatasaray derbisinde sahaya sürülen 11'e karşı yapılan eleştirilere de cevap veren Karaveli "Galatasaray maçının en çok eleştirilenlerden biri ilk 11 ve değişiklik. En etkisiz oyunumuzdu. Bazı oyuncular üzerinden eleştiriler oldu. Bir kere ben çok şanslı bir antrenörüm, başladığım günden bıraktığım güne kadar başkanımız ve Ceyhun bey bir kere bile oyuncularla alakalı karışmadılar. Bana bu konuda herhangi bir şey söylenseydi zaten bu görevi yapamazdım. Ben böyle biri değilim. İnsanlar bu konuları zihinlerinde bitirmeli. Tamamen kendi özgür irademle görev yaptım. Bir önceki Kenan ve Güven iyi oynadığı için Larin ve Batshuayi ile başlamadım. Galatasaray maçında topa sahip olamadıkça üzerimize çok fazla geldi. Bu maçın ertelenmesi konuları oldu ve bu Galatasaray'ı fazlaca motive etti. Takımın o sırada bir şoka ihtiyacı vardı. Bunu değişiklikle yapalım dedik. Biz de bir şey yapamadık ama Galatasaray da yapamadı." dedi."Topu ileride tutamadık"En etkili oynadıkları maçın Başakşehir karşılaşması olduğunu söyleyen Karaveli, şu ifadeleri kullandı"Bir önceki 2-2'lik Başakşehir maçında en etkili oyunlarımızdan birini oynadık. Maçtan sonra rakip takım teknik direktöründen övgü aldığımız bir maçtı. O oyunun ardından o oyuncularla Galatasaray maçına çıkmak doğaldı. Topu ileride tutamadık. Herhangi bir oyuncuyu da çıkarabilirdik çünkü kimse iyi oynamıyordu. İkinci yarı işler düzeldi. 2-1'i bulduk ve maçın sonunda tartışmalı bir Larin'in çekildiği pozisyon vardı. Bence penaltıydı. O maçı 2-1 kaybettik. Benim ligde 2 tane mağlubiyetim oldu. Biri Konyaspor, diğeri Galatasaray maçı. Ama 19 maça baktığımda en etkisiz oyun Galatasaray maçının ilk yarısı ve Adana Demirspor maçının son bölümü. 60. dakikadan sonra her geçen dakikada Adana Demirspor'un daha da üstün olduğu bir oyundu. 1-1 beraberliğimizin hemen hemen hepsinde üstün olan taraf bizdik. Ben 22 yıllık antrenörlük hayatım boyunca 1 gün bile oyuncularıma skoru koruyun demedim. Hiçbir şekilde böyle bir talepte bulamadım, oyuncu değişikliklerini bu şekilde yapmadım. Ama otomatikman bazı durumlarda oyuncular psikolojik olarak, oyun o şekilde ilerliyorsa skoru korumaya yönelebilir. Bunu antrenör söylemez.""Geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı"Beşiktaş'ta görev yaptığı süre boyunca tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç olduğunu söyleyen Karaveli "Tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı. Biri Galatasaray maçı, diğeri Kayserispor'a elendiğimiz kupa maçı. Defalarca pozisyon bulup, sonuçlandıramamıştık. Rakip ceza sahasına en fazla giriş yapıp, gol denemesi yapan takımdı Beşiktaş. Batshuayi birçok golü kaçırdı ama sadece o değil. Bir önceki senenin en çok gol atanları Ghezzal ve Larin de atamamıştı. Batshuayi en çok gol pozisyonuna giren oyuncuydu ama son vuruşları yeterli değildi. Kariyeri boyunca bunu yaşamış. Zaten son vuruşları da iyi olsa Premier Lig'de kariyerine devam ederdi." dedi."Batshuayi olmadı"Beşiktaş'ta gol vuruşu sıkıntısı çektiklerini ve bu yüzden şampiyonluk yarışının içinde olamadıklarını söyleyen Karaveli "Gol vuruşu konusunda istediklerimiz tam olarak karşıladı diyemeyiz. Birinci iş olarak duruyor ama birçok şeyi de doğru yapan oyuncuydu. Bunları doğru yapıp, gol vuruşunu yapamadığınızda boşa çıkıyor. Beşiktaş'ın bundan önceki forvetleri, Aboubakar, Gomez, Cenk Tosun, Demba Ba doğru golleri ve kolay golleri yapan oyuncular olunca Batshuayi olmadı. Attığının 2 katı kadar gol atabilirdi. Eğer o golleri atabilmiş olsaydı çok daha farklı yerde olurdu Beşiktaş. Beşiktaş şampiyonluğun sonuna kadar yarışın içinde olurdu. Benden önce Sergen hocada oynanan bölümde de Beşiktaş oyunun hakimiydi. Bizimle o sayı daha da yükseldi. Çok az gol pozisyonu veriyorduk rakibe. Ben teslim olan bir oyun değil, teslim alan bir oyun isterim. Ama sonuçlandırdığınızda bu oyun meyvesini alır." dedi."Dünyada böyle mi yapılıyor?"Genç oyunculara fırsat verilip verilmemesiyle ilgili de konulaşan Karaveli "Bir oyuncu üzerinden 'onun ayakkabıları sahada olsa yeter' dendi. O iş öyle olmuyor. Oyuncunun fiziksel olarak da yeterli seviyede olması lazım. Bir de genç oyuncularla ilgili bir şey söylendi. 'Genç oyuncuların sahaya sokulma şeklinin 2-0, 3-0 takım rahatladığında sokulabileceği söylendi. Şimdi bazı takımlar 1-0, 2-0 kazanıyor ve şampiyonluğa gidiyor. Şimdi o takımda hiç genç oyuncu oynamayacak mı? Dünyada böyle mi yapılıyor? Yeni çıkan genç oyuncular sürekli mi şans buluyor?" dedi."Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı"Kamaoyunda kibar olmak suçmuş gibi algılandığını söyleyen Karaveli "Maç sonu, maç önü konuşmalarımda şiir okuyor edebiyat öğretmeni, beden hocası dediler. Bir kere ben şiir okumayı çok severim ama ezbere şiir bilmem. Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı. Bu insanları rahatsız etti. Bana hakaret etmeye başladı insanlar. Sizden rica ediyorum bana hakaret etmek istiyorsanız devam edin, üsluplarınız sizin nasıl biri olduğunuzu gösterir. Ama öğretmenlik gibi kutsal bir meslek üzerine hakaret etmeyin. Beden hocaları, edebiyat hocaları çok kutsaldır. Benim telefon numaramı insanlara servis etmeye başladı birileri. Bana telefon edip, aileme, 12 yaşındaki oğluma küfür etmeye başladılar. Ben kendi adıma bembeyaz kalmaya çalışacağım. Üzerimde verilen forma, Beşiktaş arması ve Türk Bayrağı taşıyor. Bizi seyredenlere örnek oluyoruz. Tabii ki söylediklerimize dikkat edeceğiz, tabii ki ağzımızdan çirkin sözler çıkmayacak. Ben bu adanmışlığımı geliştireceğim." dedi."Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim"Kendisine yapılan hakaretlerin Beşiktaşlılar tarafından yapılmadığını ifade eden Karaveli "İlk ayrıldığım dönemlerde oldu bu hakaretler. Ayrıldıktan sonra kesildi. Onları yapanların Beşiktaşlı insanlar olduğuna inanıyordum. Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim. Sonra da keşke mahkemeye verip, oradan gelecek kazancı akademide kullanmak isterdim. Ama gözüm görmek istemedi ve hepsini sildim. Kulübümüz de o mesajları bize iletin demişti." dedi."Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim"Galatasaray ile oynadıkları maç öncesi eski öğrencisi Kerem Aktürkoğlu ile yaşadığı olayı da açıklayan Karaveli "Maçtan önce Kerem geldi ve bana sarıldı. Bana söyledikleri çok güzeldi. Orada olmamdan dolayı duyduğu gururu söyledi. Ben de teşekkür ettim. Ona yetinmemesi gerektiğini, çok daha fazla çalışması gerektiğini söyledim. Ben Başakşehir U19 teknik sorumlusuyken, Kerem U21 takımındaydı. Benim grubumda değildi. Kerem benim takımımla 1 kere beraber oldu. Kendi yaş kategorinizde 4 sarı kart aldığınızda cezalı oluyorsunuz ama farklı yaş kategorisinde benim takımımda 1 maç oynadı ve tekrar geri döndü. Ben Kerem'le ilgili nasıl karar veren olurum ki... Bu kararları veren zaten altyapı antrenörü değildir. Önder hoca genç oyuncudan anlamaz, Kerem'in gitmesine neden oldu diyorlar. Önder hoca hayatını genç oyuncularla geçirdi. Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim. Bu konuda hiçbir dahlim olmadı. İnsanlar çok kolay yalan söylüyor. Birisi bir şey söylüyor, herkes onun üzerinden devam ediyor. " dedi."Hiçbir şey yazıldığı gibi değil"Beşiktaş'ta teknik direktörlük görevinden ayrıldıktan sonra altyapıya dönmediğini söyleyen Karaveli "Beşiktaş'ta görevi bıraktıktan sonra altyapıya döndüğüm söylendi. Bu durum hiç olmadı. Ben A takım için çalışmaya devam ettim. Ben görevi bıraktıktan sonra ilk defa bu açıklamaları yapıyorum, hiçbir şey yazıldığı gibi değil. Ben kendi adıma bu söylenenleri çok fazla önemsememeye çalıştım. Ama bazen bu hakaretler çok fazla olduğunda insan nefes alamıyormuş gibi oluyor." dedi."Başkanımız teklifimi kabul etmedi"Beşiktaş'tan ayrılma isteğinin kendisinden geldiğini söyleyen Karaveli "Ama benim Beşiktaş'tan ayrılmam da bunlarla ilgili olmadı. Gerçeği söyleyeyim. Ahmet Nur Çebi bu talebin benden geldiğini söyledi ve insanlar buna da inanmadı. Aslında benden geldi. Ben Beşiktaşlıyım, şu anda geldiğimiz noktada takımımızın bir enerji değişikliğine ihtiyacı var dedim. Sizden rica ediyorum bunu oluşturun dedim. Başkanımız da çok net şekilde hayır hocam ben sezon sonuna kadar seninle devam etmek istiyorum dedi. Benim isteğim bir enerji değişikliğiydi. Oyuncuların tekrar kendine gelmesini istiyordum. Kupadan elendik, galibiyetler üst üste gelmedi. Oyunculardan herhangi bir saygısızlık gelmedi. Her takımda olabilecek ufak tefek sorunlar oluştu. Oyuncularla son Hatay maçının son antrenmanına kadar herhangi bir saygısızlık olmadı. Pjanic'ten ne istediysek aldık. Başkanımız teklifimi kabul etmedi. Sonraki gün ben tekrar ısrar edince, başkanımız da mecbur kalıp, bunu kabul etti. Ve Ismael hocamız göreve getirildi. Çok da başarılı olmasını istiyorum." dedi."Valerien Ismael'in çok başarılı olmasını temenni ediyorum"Valerien Ismael'in Beşiktaş'ta çok başarılı olmasını istediğini ifade eden Karaveli "Valerien Ismael ile bilgi alışverişi hep oluyor. Genç oyuncularımızın bir kısmı kampta olacak. Benim gönlümden geçen bu oyuncuların tutunarak, orada kalması. Beşiktaş'ta ilerleyen yıllarda sahada olabilecek genç oyunculara sahibiz. Oğuzhan Akgün ve Kartal Kayra kamp kadrosunda olacak. Canı gönülden kadroda tutunmalarını istiyorum. Valerien Ismael Beşiktaş teknik direktörü. Çok başarılı olmasını temenni ediyorum. Zamanla hem oynatmak istediği oyun, hem oyuncular çok farklılaşacaktır. Beşiktaş'ın önünde çok iyi bir fırsat var. İyi olacağına olan inancımı kaybetmek istemiyorum. dedi."Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım"Süper Lig veya Avrupa'da takım yönetmek isteyip istemediği sorusuna da cevap veren Karaveli "Bunu ben kulübümden de başkanımızdan da saklamıyorum. Bunu istiyorum. Bu kararı da kulübümle beraber vereceğim. Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım. Şu anda bununla ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Gönlümden tabii ki teknik direktörlük yapmak geçiyor." dedi."Keşke hüngür hüngür ağlasaydım"Beşiktaş tribünlerin kendisini çağırdığında ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu ifade eden Karaveli "Hayatı Beşiktaş'ta geçen bir insan, bir gün Beşiktaş teknik direktörü olarak tribünlere çağırıldığında da kendimi çok tutmaya çalıştım. Çok pişmanım, keşke kendimi tutmasaydım da hüngür hüngür ağlasaydım. Yıllarca o tribünlerden oyuncuları çağırmışım ben. Yıllar sonra tribünler beni çağırmış, nasıl duygulanmayayım?" dedi."Ben Emirhan'ı oynatan antrenörüm, oynatmayan değil"Emirhan İlkhan'a sitemde bulunan Karaveli "Emirhan'ın bana söylediği şeyler var. İnsanlar eleştirmeye devam ediyor. Sorun yok. Hakarete varmadığı sürece yapılan her şeyi beğenmek zorunda değiller. Ama lütfen unutmasınlar. Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil. Her zaman oynamak zorunda da değil. İnsanlar ne kadar eleştirirse eleştirsin biz Emirhan'la konuşmaya devam ediyorum. Umarım harika şeyler yapar. Ama yarınlarda işler birazcık olumsuz gittiğinde insanlar bir kenara çekilir, Önder hocası yanında olur." dedi
EDDA SÖNMEZ Türkiye'nin uzun soluklu dizilerinden 204 bölüm yayınlanan "Üvey Baba"da canlandırdığı "Halil Güneşli" karakteriyle hafızalara kazınan 83 yaşındaki oyuncu Şemsi İnkaya, "Bir daha dünyaya gelsem yine oyuncu olurdum. Herkes oyuncu olmaya başladı. Türkçe kayboluyor. Şimdi kaslı oyuncular var. Bir felaket. Benim de böyle çıkıp soyunmam lazım ama utanırım. Bu yaşta utanırım, her yaşta utanırım. Biz öyle yapmadık. Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak" sinema ve tiyatrosunun usta oyuncusu Şemsi İnkaya ile Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden Eşref Kolçak anısına geçen hafta düzenlenen Gemlik Film Festivali'nde buluştuk. İnkaya, Anka Haber Ajansı'na sanatla iç içe geçen hayatını, yeni nesil oyuncular hakkındaki düşüncelerini nedeniyle bir süredir çalışmalarına ara verdiğini, daha çok da işi aksatmamak adına gelen bazı projeleri kabul etmediğini anlatan İnkaya, hatırlatma aşıları dahil aşılarını aksatmadığını söyledi. Bunu hem işine saygıdan hem aile fertlerini düşündüğü için yaptığını belirten İnkaya, bu süreçte hayatını kaybeden sanatçıları ve doktorları andı. Usta oyuncu, şöyle konuştu "ÇOK UCUZLATILDI BU DEVİR AMA BİRAZ DİKKATLİ TAKİP EDERSEK KİMLER GİTTİ YA Oğluma söyledim. 'Torunumu falan görmek istemiyorum, seni de görmek istemiyorum, kızımızı da gelinimizi de görmek istemiyorum. Kestik, gelmeyeceksiniz. Ne kadar tedbir alacaksınız, alacaksınız ama bize gelmeyeceksiniz' dedim. Yani bir de geldikleri zaman, döndüklerinde böyle bir korona alırsın, düşünemiyorsun vicdan azabı yani benden mi diye çıldırırsın. Öyle bir devir geçirdik yani. Çok ucuzlatıldı bu devir ama biraz dikkatli takip edersek kimler gitti ya! O hocalar o canım hocalar, profesörler gittiler bu hastalıktan dolayı. Onun için çok, çok dikkatli olmamız lazım DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE OYUNCU OLURDUM Doğru yaptığınız zaman, yani oyunculuğu meslek edindiğiniz zaman çok zevkli bir şey. Bir daha dünyaya gelsem aynı oyuncu olurdum. Okurum, konservatuarını da okurum, amatörlüğünü de çalışırım ondan sonra profesyonel olurum. Bir daha gelsem aynı şeyi yaparım yani. Çok zevkli bir meslek çok onurlu bir meslek, meslek olarak aldığın MESLEK OLARAK KABUL EDEN VAR MI ŞİMDİ, TARTIŞILIR Bunu meslek olarak kabul eden var mı tartışılır. Biraz iş çok kolaylaştı mı veyahut çok ucuzladı mı? Öyle bir şey var. Çünkü şöyle bir şey var. Ailecek böyle bir televizyon seyrediyorlarsa, işte anneler, babalar, kayınpederler, kayınvalideler falan filan muhakkak içlerinde üç kişi-dört kişi 'Ya ben çıksam daha iyi oynarım' der. Bunu her evde diyen vardır. Onun için de meslek olmasında hala iddialıyım. Meslek olmazsa işte bunu söylerler. 'Ben çıksam ondan daha iyi oynarım.' Çünkü herkes oyuncu olmaya başladı KASLI OYUNCULAR VAR. BAŞKA BİR ŞEY O, BAŞKA BİR FELAKET Oyunculukta Türkçe çok önemli, diksiyon, fonetik ve artikülasyon dediğimiz şey çok önemli. Bu da ancak okulunda, konservatuvarda öğreniliyor. Öyle çıktığın zaman onları harcamış oluyorsun. Türkçe kayboluyor. Şimdi kaslı oyuncular var. Başka bir şey o, başka bir felaket. Kas-mas, kaburgalar çıkacak bilmem ne falan filan var ya benim de böyle çıkıp soyunmam lazım sizin karşınızda da utanırım. Bu yaşta utanırım, her yaşta utanırım. Biz öyle yapmadık. Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak, ezberini yaparak. O zamanlar sufleydi şimdi ezberini GENÇ ARKADAŞLAR SADECE EZBER TAKİP EDİYOR Şimdi oyundan ziyade şey var karşımdaki genç arkadaşlar ezber takip ediyor, 'Ben ezberimi söyleyeyim yeter' diye düşünüyorlar. Oyun kalmadı artık. Halbuki oyuncunun böyle bakarak birbirinden bir alışverişi vardır böyle, dersin uzasın bu sahne. Ne güzel! O alışveriş yok. O alışveriş ustalarla oluyor zaten artık. O heyecanı yenemedikleri için. Şimdi ben ezberimi söyleyeyim yeter.' Oyun olmuş oluyor o zaman yani. Ama bunu başaranlar da var. Diğerleri de herhalde ileri yaşlarda DE BABAMI DA DEFNETTİKTEN SONRA MATİNE SUAREYE YETİŞTİM, OYNADIM Yeşilçam'da çalıştığım zamanlar para hiç önemli değildi. O zamanlar dostluk, arkadaşlık, samimiyet önemliydi. El ele vermek, tiyatro adabını sinemaya taşımak çok önemliydi. Nasıl diyoruz hep saat 9'da perde açılır, her şeye rağmen perde açılır. Ben rahmetli anneciğimi de babacığımı da defnettikten sonra geldim matine suareye yetiştim, oynadım. Ustalar da aynı şeyi yaptılar biz de onlardan gördük. Birçoğu doğruymuş her şeye rağmen perde KENDİNE GÜVENİYORSAN HER TÜRLÜ OYNARSIN KARDEŞİM Oyuncu her rolü oynar. Her rolü oynadım ben. Ben İnönü'yü de oynadım ondan sonra bir dizide yobazı oynuyordum, Sinekli Bakkal'da. Yazarı bile kitabında 'Bu bir yobazdır' der. O yobazı oynadığım için birilerine benzetildiği için kaldırılmak istendi, kaldırıldı. Takkesiz oynasın falan dendi. Hayır, ben bu rolü böyle oynuyorum. Böyle yazılmış böyle oynuyorum. O zaman mesele olmuştu, öyle bir şeyler geçirmiştim ve ayrıldım, dizi kalktı. Oynamam diye bir şey yok. Oyuncuysan kendine güveniyorsan her türlü oynarsın kardeşim. Tiyatroda da aynı şey sinemada da aynı şey. Yok öyle bir yasak. Ben tanımıyorum, tanıyanı da ÖYLE STAR YAŞANTIM FALAN OLMADI, STAR DA OLMADIM BEN Günlük olacak şeyleri düzeltmeye çalıştım. Veyahut bana verdikleri değerden dolayı araya girdim, olayı düzelttim ve devam ettirdim. Yani ben ondan yanayım, bu mesleğin kırgınlığı yok. Yani bu meslekte, kanlı-bıçaklı da olsan sahneye çıktığın zaman, o perde açıldığı zaman oyununu oynarsın. Bu seyirciye olan saygımdan dolayıdır. Seyirciyi ilgilendirmiyor çünkü senin hukukun. Para da alıyorsun kavga da etmiş olabilirsin rol arkadaşınla ama burada seyircinin günahı yok. Sen ona onu seyrettirmek, ona o tadı vermek mecburiyetindesin, mecbursun. Ne kadar, benim öyle star yaşantım falan olmadı, star da olmadım ben. Sadece oyuncu olarak yükseldim basamaklarımı kendim seçtim. Artık bu rol bitsin ben başka bir şey yapmam lazım. Kendi basamağımı kendim yükseltmem lazım. Kendi aldığım iş terbiyem içerisinde götürdüm işleri. Eğer bir yere geldiysem, karşı tarafın beni başarılı olarak değerlendirmesinden dolayıdır. Teklif ettiler o rolü, ondan sonra teklif ettiler diğer rolü öyle BİR REYTİNG ALMIŞ Kİ BUNU DİZİ YAPTILAR. HALA KONUŞULUYOR Ben Üvey Baba'yı çektiğim zaman, çeken şirket birbirine girdi. 'Ya bu adam senelerdir komedi oynadı tiyatroda, bu olmaz' dediler. Onlara da hak verdim. Zaten hakikatten bir şey deniyordum öyle ama film olarak çekilip de yayınlandığı zaman öyle bir reyting almış ki bunu dizi yaptılar. Hala konuşuluyor. Tamam, bu iş değil artık. Kendi basamağını yükselteceksin bu bitti. Düşün başka bir şey, başka bir şey oynayacaksın. Tekrarlatmayacaksın artık kendini yani bir sanatçı ALARAK YAPTIM BU İŞİ, KOSTÜMÜMÜ KİMSEYE EMANET ETMEDİM, BEN TAŞIDIM Oyuncuda aşama çok önemli. O idrak çok önemli. Oyunculuk bu değil kardeşim. Tamam, geldin evet tamam. Bunu kullanma artık. Bunu kullanırsan geriye gidersin. Basamağa başla, yükselmeye bak. Her türlü riski alarak yapacaksın ama bu işi. Risk alarak yaptım bu işi. Her şey yanlış da olabilirdi. Bitmişti o zaman zaten. Oradaki kostümümü ben o zaman dört-beş sene süren bir işte kostümümü kimseye emanet etmedim, kendim taşıdım. Yani bir kostümüme bir şey olsa bitmiştim. Kostüm oyuncu için çok önemli bir şey. Elde yıkatıyordum kostümümü.'AFERİN SANA İÇKİYİ BIRAKTIRDIN KOCAMA' DEDİ Eyüp Sultan'da çekiyoruz. Tıklım tıklım dolu her taraf. Dışarıda çalışırken çarşaflı bir kadın sarıldı bana. Yani Eyüp Sultan'ın içerisinde. 'Aferin sana, aferin sana içkiyi bıraktırdın kocama' dedi. Biz onu takip ettiğimiz zaman. Bir şeyi anlatayım Kadıköy'de bir dükkan sahibi, 'Seni seyrettikten sonra eşimden ayrılmaktan vazgeçtim' dedi. Hakikatten bu bana iletilen direkt birinci kişiden iletilen 'Senin gibi bir üvey babaya kızlarımı bırakamazdım' dedi. Daha ne olsun, daha ne olabilir ki. Çocuk babasına söylüyor okulları araştırdığımızda, 'Baba bak, bu içkiyi bırak, bu adam gibi olursun' diyor. Adam içkiyi bırakıyor. ve orada dikkat ederseniz bir replik vardı. 'Ramazanlarda, getir rakıyı, getir.' Ramazan'da içilir mi deniyor, bu hep yayınlanıyor yani. Demek ki doğru şeyler vermişiz. Onda da çok mutluyum HİÇBİR ADAMI SEVMEDİM ONUN İÇİN DE BAŞARILI OLDUM Genç oyunculara tavsiyem, meslek olarak kabul etsinler. İş olarak değil. Meslek olarak kabul etsinler ve üzerinde çok çalışsınlar. O senaryoya hazırlanmak diye bir şey vardır. Senaryoyu okuyacaksın, bir daha okuyacaksın, okuyacaksın, bir daha okuyacaksın. Her şey orada. Her şey o satırlarda var. Analizini yaptığın zaman oyuncu olarak her şey o satırlarda. O zaman çok doğru rol çıkarırsın zaten. Yanlış bir şey yapman mümkün değil o zaman. Doğru oynamış olursun, ondan sonra da derki seyirci 'Vay ne güzel oynuyor ne kadar doğru oynuyor.' Sen kendini role uyduracaksın, o sana uymayacak. Ucuzuna kaçmadan. Oynadığım hiçbir adamı sevmedin. Benim mesleğim, işim bu. Rolü sevmek mecburiyetinde değilim. Sadece çalışmak mecburiyetindeyim o adamı. Sevmeyebilirim ama çalışarak da onu oynayabilirim. Onun için de başarılı oldum. Sevip, sevmemek diye bir şey yok. Rolünü oynayacaksın. Oyna kardeşim. Bak çık tiyatroda oyna, kameranın karşına çık, geç oyna, bunun kameranın karşısına geç OKURUM, İYİ BİR KİTAPLIĞIM VAR Okurum, çok okurum. Çok iyi bir kitaplığım var. Onu da ilerde bir yere bırakacağız. Çünkü çok kıymetli kitaplarım var. Okurum, muhakkak okurum. Seyrederim, okurum. Ustaların hayatlarını okurum. Bizim için ustadır yani onlar. Bu festivallere giderim. O benim seyirciye olan borcum, oyuncu borcum, meslek borcum, onlar bizi bir yere getirdiler onları geri çeviremem hiç, hiç, hiç… Nerelerdeyseler oraya giderim. Genç arkadaşlara başarılar diliyorum ama çalışarak gelsinler, okuyarak gelsinler. Doğrudur. Çalıştığın zaman doğrusunu yakalarsın, çalışmadan gidersen doğrusunu yakalayamazsın, ondan sonra bir bakarsın a niye kalktı bu dizi." Şemsi İnkaya Güneşli Baba Güncel Haberler
ben aslında oyuncu değilim ama birçok oyuna dahil oldum şiiri