🐘 Hipnoz Ile Sosyal Fobi Tedavisi
Şizoidkişilik bozukluğunda sosyalleşme korkusu değil, sosyalleşmeye ilgi yetersizliği vardır. Çekingen kişilik bozukluğu ile sosyal fobiyi ayırmak ise oldukça zordur. Ayrıntılı görüşme ve psikiyatrik öykü ile tanıya gidilebilir. Sosyal fobi tedavisi: Sosyal fobi tedavisinde hem psikoterapi hem de farmakoterapi yararlıdır.
yerinde kararınca ve uzmanı ile danışılıp tartışılmış psikofarmaka tedavisi olumlu ve zorunludur. kendi kafana göre ilaç almak veya tedaviyi yarıda bırakmak, bir yakının tavsiyesine uymak, cahilce yapılan paylaşımlara kanıp karar vermek gibi zararlı şeyler tehlikelidir, tavsiye edilmez. çoğu sosyal fobili insan aslında ilaç kullanmadan tamamen davranış ve bilişsel
NörolojiUzmanı Dr. Mehmet Yavuz, sosyal fobi nedeniyle özgüveni olmayan kişilerin, güvensizliği atmaya yardımcı olması için chat yapmayı öneriyor. Dr. Yavuz, güzel kadınların erkeklerde sosyal fobiye neden olan bir unsur olduğuna dikkat çekti.
Dahafazla söze gerek yok sanırım. Sosyal fobi böyle oluşuyor. Toplumumuzda ne kadar sık rastlanan bir olay. O yaştaki bir çocuk için ne kadar büyük bir travma. Sosyal Fobinin Tedavisi. Sosyal fobi tedavisinde terapistin yol haritası belli fakat o yolda santim santim dikkatle kuyu kazar gibi gitmek gerekebiliyor.
Sosyal fobi; tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır. Sosyal fobi ilaç tedavisi ve bunun yanında uzun süren rehabilitasyon seansları ile tedavi edilebilir. Bu yöntem maliyet olarak bütçenizi zorlayabilir. Bütçenize uygun bir diğer tedavi yöntemi ise sosyal fobi tedavi tekniklerinin yer aldığı e – kitaplardır.
Merhaba ben 30 yaşındayım ve yaklaşık 10 yıldır sosyal fobi teşhisi ile belirli aralıklarla tedavi gördüm. Şu aşamada fazla bir sorunum yok, bu zamana kadar kullandığım ilaçlar; faverin 50-100mg aurorix 150-300 mg ve son zamanlarda seroxat kullanıyorum. Seroxatında yan etkilerini fazlası ile görüyorum.
Sosyalfobi, diğer insanlarla etkileşimi içeren sosyal durumların korkusudur. Sosyal kaygının, diğer insanlar tarafından olumsuz olarak değerlendirilip değerlendirilmesinin korku ve endişesi olduğunu söyleyebilirdiniz. Yaygın bir rahatsızlıktır ve kişinin hayatının birçok alanında endişe ve korkuya neden olur.
SosyalFobi Tedavisi. Psikoloji Tedavi: Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile yüzleşmelerini sağlayabilmektir. Sosyal fobinin temelinde bu tür insanların yer aldığı düşünülmektedir. Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılabilir.
HipnozTedavisi. Hipnoz Tedavisi İle Sorunların Çözümünde Etkin Destek İçin Bizi Arayın 0212 240 24 21. Doksat Psikiyatri Merkezi, Beşikten-Üçüncü Bahara Uzman Psikiyatrist ve Psikolog Kadrosuyla. Hipnoz ile sosyal fobi tedavisi. Hipnoz ile Sigara bırakma.
Cinsel işlev bozuklukları tedavisinde, genellikle çift terapisi tercih edilir. Hipnozun en önemli avantajı, kişinin tedaviye tek başına gelebilmesidir. Örneğin erkeğin erken boşalma sorunu vardır ama partneri yoktur. Ya da kadının vajinismusu vardır ve partneri gelmek istemiyordur. Bu durumda hastalar hipnoza tek başlarına
Birsüredir ‘Bütüncül İyileşme’ serisinde kilo, sigara, stres, anksiyete, sosyal fobi, uyku sorunları gibi farklı konuları işledik.
Sosyal Fobi Tedavi Yöntemleri Antidepresanları duymuşsunuzdur. Artık o kadar yaygınlaştı ki bu ilaçlar, neredeyse kullanmayan yok gibi. Depresyonda kullanıldığı gibi sosyal fobi tedavisinde de bu ilaçlara başvuruluyor.Sosyal fobide iki türlü tedavi uygulanır.Bunlar ilaç tedavisi ve psikolojik tedavidir.
FWoFVH. Alman psikoterapist Bert Hellinger, ailelerde kuşaktan kuşağa aktarılan bağları çözümleyerek bir psikoterapi yöntemi olarak aile dizimini keşfetmiştir. Aile dizimi psikoterapi yöntemi, aile köklerinden günümüze kadar yaşanan olayların bireyleri etkilediği temeline dayanır. Aile Dizimi bir anlamda biyolojide genetik kavramına benzeyen bir çözümlemedir. Kalıtım, genlerle biyolojik olarak nasıl aktarılıyorsa biyolojik özellikler dışında deneyimler de aktarılır. Kalıtımla ailelerde kuşaklar boyu yaşanan deneyimler de DNA’ya kazınır. Aile dizimi bir arkeoloğun toprağı kazarak katmanları ortaya çıkarması gibi ailedeki katmanları ortaya çıkarmayı amaçlar. İnsanların yaşadığı bazı psikolojik sorun döngülerinin, geçmeyen travmaların, tekrar eden sıkıntıların altında yatan kalıtımı araştırır. Aile dizimi çok yönlü bir psikiyatrik yöntemdir. Rol yapma tekniği ile grup terapisi olarak gerçekleştirilir ya da terapist aile bireylerinin rollerini alarak terapiyi iki kişi olarak da yapabilir. Sizi üzen, tekrar eden davranış ve duygularınızın atalarınızdan miras kalıp kalmadığını aile dizimi terapisi ile keşfedebilirsiniz. Aile Dizimi Ne İşe Yarar? Kimler Aile Dizimi Yaptırabilir? Hayatınızda tekrar eden rutine bağlamış duygu, davranış ve deneyim sorunları varsa bunun nedeni aile kök diziminize bağlı olabilir. Aile dizimi başarılı bir şekilde uygulandığında kişinin kendi psikolojik deneyimleriyle atalarının deneyimleri arasında bağ kurulmasını sağlar. Kuşaklar boyunca aktarılan davranışlar ve kötü deneyimler kişilerin hayatında fark etmedikleri çözümsüz döngüler oluşturabilir. Aile dizimi bu sorunların aile bağlarını çözümleyerek nedenlerini bulup, üstesinden gelmeyi sağlayan bir psikoterapi yöntemidir. Bilimsel olarak genetikle aktarılan özellikler gibi çevresel ve davranışsal deneyimlerin de aktarımı söz konusudur. Aile diziminde, aile bağlarının kodları çözülmeye çalışılır. Hangi atalardan hangi sorunların devralındığı ortaya çıkarılır. Kişi daha mutlu, huzurlu bir yaşam yaşamak için aile köklerinden gelen sorunları keşfederek çözebilir. Rutin olarak aynı sorunları yaşayan ve hayatı olumsuz etkilenen herkes aile dizimi yaptırabilir. Aile dizimi hayatınızda çözemediğiniz ve tekrar eden duyusal, davranışsal sorunların nedenlerini köklerinizde aramak için harika bir yoldur. Atalarınızdan miras aldığınız kötü davranış, deneyim ve travmaları aile dizimi ile keşfederek çözümleyebilirsiniz. Aile Dizimi Nasıl Uygulanır? Bert Hellinger, aile dizimi uyulama biçimini oluştururken Afrika yerlilerinin kültürlerinden ilham almıştır. Afrika yerlileri Zulu’ları gözlemleyen Hellinger, yerlilerin bir ateş etrafında toplanarak sorunlarını çözmeye çalıştıklarını görmüştür. Yerliler atalarının ruhlarıyla iletişime geçerek sorunlarını çözmeye çalışmaktadır. Buradan yola çıkarak Hellinger, aile dizimi terapisinin temellerini oluşturmuştur. Aile diziminde temel yaklaşım aile bağlarını canlandırma yoluyla yeniden keşfetmektir. Uygulama, terapi gören kişi ve onun aile bireylerini temsil edecek kişilerden oluşan bir gurupla yapılır. Aile diziminde konumlandırma önemlidir. Terapi gören kişi, aile fertlerini sandalyelere konumlandırırken kendi bağlarını yansıtır. Aile fertleri olarak konumlandırdığı kişiler konumlandırıldıkları rollere girer. Aile dizimi uzman bir danışman eşliğinde gerçekleştirilir. Danışman dizim uygulamasına rehberlik eder. Kişinin diğer aile fertleriyle duygusal ve davranışsal ilişkileri canlandırılır. Terapi gören ve terapiye yardımcı olan kişiler birbirini tanımamalıdır. Guruptaki rolleri terapi gören kişi belirler. Söz gelimi, ikinci sandalyedeki teyzem olsun’ der. Bu şekilde roller dağılır ve uzman danışman eşliğinde iletişim terapisi başlar. Uygulama terapi gören bireyin aile fertlerini canlandıran bireylerle iletişi üzerinden ilerler. Aile Dizimi Bilimsel Olarak Hangi Temellere Dayanır? Aile dizimi, genetik bilimiyle ilişkilendirilebilecek kalıtım odaklı bağlara sahiptir. Genetik bilimi DNA yoluyla kuşaklar boyu aktarılan bilileri inceler. Genetikte biyolojik olanın ötesinde bir de epigenetik olarak adlandırılan deneyim, çevre etkileşimleri vardır. Yani bir gen kuşaktan kuşağa aktarılırken biyolojik özellikler de taşır. Ancak bir de genlerden başka epigenetik aktarımları vardır. Bu aktarımlar atalarımızın deneyimlediği yaşamsal olayların etkilerini kuşaktan kuşağa aktarır. DNA, hem fiziksel ve zihinsel özellikleri aktaran genlerin somut bilgilerinden hem de çevresel etkilerini deneyimlerin aktarıldığı soyut bilgilerden oluşur. Yerlilerin atalarından yardım istemesi aslında içgüdüsel olarak doğaldır. Çünkü bizi biz yapan her şey yüzyıllar boyunca kadim bilgiler olarak aktarılanlardır. Aile dizimi ve kalıtım bilimi arasında çözümleme açısından da yakınlıklar bulunur. Genetik-kalıtım çözümlemelerinde genlerin direkt etkileri ve çevresel etkileri birlikte araştırılır. Ailede kuşaklar önce var olmuş bir hastalık kuşaklar sonra genlerle aktarılabilir. Aynı şekilde ailede kuşaklar önce yaşanmış bir travmanın etkileri de kuşaklar sonra ortaya çıkabilir. Negatif ve Zararlı İlişki Kalıplarından Kurtulmak İçin Aile Dizimi Çoğu insan fark etmeden hayatında hep aynı ilişki dönülerini yaşar. Negatif ve zararlı ilişki kalıpları mutsuzluğun en yaygın nedenleri arasında yer alır. Çevreyle kurulan ilişkiler ve insanlara bakış açıları aile temellidir. Aile içinde ezberlenmiş fark etmeden içinize işlemiş olan kalıplarla ilişki kuruyor olabilirsiniz. Negatif ve zararlı ilişki kalıplarından kurtulmak için aile dizimi terapisinden yararlanabilirsiniz. Aile diziminde hangi davranış biçimlerinin nereden geldiğini keşfetme şansınız olabilir. Erken çocukluk döneminde aile içindeki ilişkiler kalıp olarak zihninize işler. Bu kalıplar hayat boyu sizin de ilişkilerinizi şekillendirmenizde etkili olur. Aile dizimi bu tür kalıpları keşfetmenize yardımcı olabilir. Aile İçi Karışıklıkları Çözmek İçin Aile Dizimi Aileler kara kutu gibidir. Her biri kendi karmaşık döngüsünde yaşama yön verir. Neden hep böyle bir karmaşa var diye merak edenler için aile dizimi yeni keşifler sunabilir. Aile içinde yaşanan ve çözülemeyen karışıklar aile dizimi ile çözülebilir. Tekrar eden ilişki sorunları, kızgınlıklar, kırgınlıklar, öfke ve nefret gibi duygular atalardan miras alınmış olabilir. Bu tür keşifler aile diziminde ortaya çıkabilir. Sizden çok daha önce yaşanmış olayların etkisi altında olabilirsiniz. Aile, bugün tanıdığınız kişiler değildir sadece. Yüzyıllar öncesine dayanan kuşaklar arası bağlarla birbirine bağlı çok daha geniş bir kavramdır. Aile içindeki sorunların nedenleri kuşaklar boyu aktarılan deneyimler olabilir. Aile dizimi ile aile içindeki sorunların nedenlerini çözme yolunda adım atabilirsiniz. Çözülmeyen ve Tekrar Eden Kötü Duygu Durumları İçin Aile Dizimi Hayatınızın belli dönemlerinde rutin olarak kötü duygular hissediyor olabilirsiniz. Bazen ortada sorun yokken de bu tür duygular içinizi kaplayabilir. Aile diziminde bu tür kötü duygu durumlarının neden tekrar ettiği, nereden geldiği gibi soruların yanıtını bulabilirsiniz. Atalarınızdan miras kalan bazı çözülmemiş hesaplarla yüzleşebilirsiniz. Size ait olmayan ama ailenize ait olan deneyimler nedeniyle kötü hissediyor olabilirsiniz. Çözülmeyen ve tekrar eden kötü duygu durumları size atalarınızdan miras kalmışsa aile diziminde bu durumları anlayabilirsiniz. Aile Dizimi Kime Yaptırılır? Aile diziminin popüler bir konu olmasıyla birlikte uzman olmayan kişilerinde danışmanlık sunması söz konusu olmuştur. Aile dizimi çok hassas bir terapi yöntemidir. Bu alanda uzmanlaşmış psikologlar tarafından uygulanmalıdır. Aile dizimi yaptırmak istiyorsanız sadece uzman doktorlardan yardım almalısınız. Psikolog olmayan ve danışman olduğunu söyleyen kişilerle bu tür terapi uygulamalarına başvurmamalısınız. Özellikle aile dizimi konusunda uzmanlaşan psikolog doktorlar vardır. Özel atölye çalışmalarıyla grup aile dizimi programları düzenlenir. Aile dizimi çok hassas bir uygulama olduğundan kesinlikle psikolog rehber eşliğinde uygulanmalıdır. Aile dizimi konusunda bilgi almak için sitemizden online randevu alabilirsiniz. Aile dizimi ancak doğru ve bilimsel şekilde uygulandığında olumlu sonuçlar verecek modern bir psikoterapi yöntemidir. Yayınlanma Tarihi 08 Ağustos 2022 Pazartesi, 1956 Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Sosyal fobi, depresyondan sonra toplumda en sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklardan birisidir. Gelişmiş ülkelerdeki sıklığının gelişmemiş ülkelerden daha fazla olmasını da istatistiki bir bilgi olarak bir kenara yazalım. Sosyal fobi insanın hareket alanını ciddi anlamda kısıtlayan ve yaşam kalitesine en olumsuz etkiyi yapan fobilerin başında geliyor. Yükseklik fobisi, hayvan fobisi veya uçak fobisi gibi fobiler insanı sadece belli zamanlarda korkuturken sosyal fobik insan hemen her zaman korku ve panik içinde yaşamaktadır çünkü insanın kendisini sosyal ortamlardan izole etmesi pratikte mümkün olamayan bir şeydir. Aslında sosyal fobi daha çok entellektüel ve zeka kapasitesi yüksek, pek çok yetenekleri olan fakat mükemmeliyetçi mizaca sahip kişilerin hastalığıdır. Sosyal fobik insanlar kendilerini sıkça eleştirmektedirler ve sosyal ortamlara çıktıklarında diğer insanların da onları hedef tahtasına oturtup kendilerine her türlü eleştiri okuyla saldıracaklarını düşünmektedirler. Sağlıklı insanlar da sosyal ortamlarda doğal olarak bir miktar heyecan duymaktadırlar fakat kendi benliklerine yönelik bir saldırı hissi yaşamazlar. Oysa ki sosyal fobik kişi için sosyal bir ortama çıkmak elinde silahı olmadan savaşa gitme hissiyatı yaratmaktadır. Sosyal fobinin en büyük içsel nedeni 'hataya tahammülsüzlük'tür. İnsan olmak hata yapabilme potansiyeline sahip olmak demektir ama sosyal fobik insan bunu bilinçli olarak bilse dahi bilinçaltı aynı şeyi kolaylıkla kabul yazıyı yazdığım gün yanıma oğluyla beraber gelen bir anne "Oğlum beni çok üzüyor, yapması gerekenleri yapmıyor, öğretmeni de şikayet ediyor, çok dikkatsiz, çok üzülüyorum, bütün gece ağladım, ne yapacağımı bilmiyorum." diye söze başladı. Sorunun ne olduğunu, hangi sebeple bunları söylediğini sorduğumda çocuğun okulda bir deneme sınavında 4 tane yanlış yaptığını öğrendim. 20 soruda 4 yanlış, aman Allah'ım tamı tamına 4 tane... 16 doğrusu hiç dile getirilmeyen ilkokul çağındaki çocuk 'bir yabancı'nın / 'bir doktor'un / 'bir abi'nin önünde kendi öz annesi tarafından "20 soruda 4 yanlış yaptığı için" dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi azarlanıyor. Daha fazla söze gerek yok sanırım. Sosyal fobi böyle oluşuyor. Toplumumuzda ne kadar sık rastlanan bir olay. O yaştaki bir çocuk için ne kadar büyük bir Fobinin TedavisiSosyal fobi tedavisinde terapistin yol haritası belli fakat o yolda santim santim dikkatle kuyu kazar gibi gitmek gerekebiliyor. Sosyal fobinin oluşum mekanizmasında yukarıdaki örnekteki gibi yoğun ve kronik bir travma olduğu gerçeği, hassas ve adım adım çalışmayı gerektiriyor. Her terapide olduğu gibi sosyal fobi tedavisinde de hasta-terapist'in güven ilişkisi ön şart. Ve sosyal fobik kişiler gerçekten kolay güvenebilen kişiler değiller. Güvendiklerinde de mükemmeliyetçi yapıları güvendikleri kişiden beklentilerinin çok yükseklerde olmasına sebep oluyor. Sosyal fobide altın standart tedavi SSRI grubu antidepresan + psikoterapi bilişsel davranışçı terapi ağırlıklı olmakla beraber ilaç kullanmaya çok istekli bir sosyal fobik danışan gördüğümü de hatırlamıyorum. Genelde ilaç kullanmayı önermek de sosyal fobiden muzdarip danışanlarımızın kendilerinde eleştiriye uğruyor hissinin tetiklenmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla terapistin hızlı sonuç almak için acele etmeyip sabırlı bir tutum sergilemesi, danışanıyla kurduğu güven ilişkisi, danışanına değerliliğini ve kabul edilebilirliğini adım adım daha çok hissettirebilmesi "sosyal fobi tedavisi"nin "altın standart"ıdır.
Fobi Nedir? Fobiler, belli bir mantığa ya da deneyime dayanmamasına rağmen anlamsız bir şekilde ortaya çıkan ve yinelenen korkular olarak nitelendirilebilir. Örneğin çocukluğunda okulda gördüğü iri yapılı bir örümcek tarafından ısırılan, zehirlenen bir kişinin örümceklerden korkması ve bu korkunun hayatı olarak devam etmesi spesifik bir olaya, tecrübeye dayanmaktadır. Dolayısıyla bu korkuyu fobi’ olarak adlandırmak doğru olmaz. Ama böyle bir olay yaşamadığı halde annesinin örümceklerden korkmasını ve ufacık bir örümcek gördüğü zaman bile sıçrayarak sandalye tepelerine çıkmasını görmüş olan çocuk, mantıklı kabul edilebilecek bir sebebe ya da tecrübeye sahip olmadığı halde örümceklerden korkmaya başlayabilir. Zaman içinde ilerleyen ve örümcekleri düşündüğünde bile nefesinin kesilmesine, heyecanlanmasına, ölecek gibi hissetmesine, kalp atış hızının artmasına neden olan bu korku araknafobia ya da daha doğrusu araknofobi ya da örümcek korkusu olarak tarif edilebilir. Bütün fobiler temelde bu şekilde ortaya çıkar ve gelişir. Tabi fobinin ortaya çıkmasını sağlayan farklı durumlar olabilir. Yukarıda verdiğimiz örümcek fobisi örneği, öğrenilmiş bir fobidir. Ama uçağa binmek üzereyken tansiyonu yükselerek fenalık geçiren ve uçak fobisi, uçuş fobisi geliştiren kişi edinilmiş fobinin sahibidir. Hayatının bundan sonraki döneminde uçak gördüğünde ya da uçmaktan bahsedildiğinde tansiyonunun yükseldiği durumdaki belirtilerin aynısını yaşadığını hissedecek, ölmek üzere olduğunu düşünecektir. Zaten birçok fobide gösterilen ortak belirtiler kalp atışının hızlanması, ağız kuruluğu, terleme, klostrofobi ve panik atak gibi belirtilerdir. Kısacası bazı durumlarda hayatımızı devam ettirmek için gerekli olan korkuların örneğin vahşi hayvanlardan, köpeklerden korkmak hayatı olumsuz biçimde etkilemez, çoğu durumda faydalıdır aksine, kontrolden çıkan ve aslında normal şartlarda hiçbir olumsuz etkisi olmayan durumlarda uçuş korkusunda uçağa binmek hatta uçağı düşünmek gibi durumlarda aşırı derecede endişe ve korku hissedilmesi, kalp atışlarının hızlanması, nefes almakta zorlanılması gibi fiziksel belirtiler gösterilmesi, bu durumların düşünsel olarak kontrol edilememesi, kişinin fobi sahibi olduğunun belirtisi olarak kabul edilebilir. Hipnozla Fobi Tedavisi Fobiler ya da korkular söz konusu olduğunda en etkili tedavi yönteminin hipnoz ile tedavi yani hipnoterapi yöntemi olduğu söylenebilir. Hatta neredeyse psikolojik temelli bütün sorunlar için bu söylenebilir. Örneğin şişmanlık ve aşırı yeme söz konusu olduğunda da diyetlerle ya da ilaçlarla kilolardan kurtulmaya çalışmak, yeme güdüsünü bastırmak çok zor olabilir. Ama hipnoterapi ile bu beslenme tarzının sağlıksız ve gereksiz olduğu fikrinin bilinçaltına yerleştirilmesi, önceden öğrenilmiş olan davranışların veya alışkanlıkların yeniden düzenlenmesi mümkün olmaktadır. Dolayısıyla farklı diyetlerle ya da ilaçlarla aşırı yeme, şişmanlık sorunlarıyla başa çıkamayan kişiler birkaç seans hipnoz tedavisi alarak problemlerinden kalıcı olarak kurtulabilirler. Fobiler için de aynı mantık geçerlidir. Bu korkuların ortaya çıkmasına ve belli bir durumla özdeşleştirilmelerine neden olan bazı sebepler vardır. Hipnoanaliz yöntemleriyle sorunun temeline inilir ve problemin ortaya çıkmasına neden olan kaynak tespit edilir. Daha sonra kişinin bilinçaltı düzeyinde bu durumların ve olayların tekrar yorumlanmasını, düzenlenmesini, modifiye edilmesini sağlayacak olan telkinler verilir. Böylece kişinin uçak fobisi, örümcek fobisi gibi farklı fobilerinin ortaya çıkmasına neden olan olayları, düşünce kalıplarını ya da davranış alışkanlıklarını değiştirmesi sağlanmış olur. Bu da söz konusu olan fobinin ya da başka psikolojik sorunların kalıcı şekilde ortadan kaldırılması anlamına gelir. Hipnozun İşe Yaraması İçin Gerekenler Hipnoz bilimsel bir yöntemdir ve filmlerde, televizyon programlarında yansıtılanın aksine kişinin bilincini tamamen kaybetmesini ve verilen her telkini, bir anlamda emri uygulamaya koyması değildir. Kişiler hipnoz altındayken bilinçaltlarına ulaşılmasını sağlayan bir kapıyı açmış gibilerdir ama bu bilinçlerini tamamen kaybettikleri anlamına gelmez. Yani hipnoterapi yönteminden faydalanmak isteyen kişinin sorunundan ya da hastalığından kurtulmayı kendisinin istemesi, verilen telkinlerin o kişinin etik değerleriyle ya da sosyal değerleriyle çatışmayan telkinler olması gerekir. Aksi halde hipnoz ile tedavi yönteminden başarılı bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Diğer bir konu ise tedavinin süresi, tedavinin kaç seans süreceği konusudur. Buna kesin cevap vermek de mümkün değildir. Örneğin belli bir sorun için 5-8 seans yeterli olacaktır’ türünde bir şeyler söylenebilir ama hipnoterapistler bunu tercih etmezler. Çünkü açıkta görünen fobinin, hastalığın ya da alışkanlığın ortaya çıkmasına neden olan sebep yüzeysel olabileceği gibi çok derinlerde gömülü ve yerleşik kalıp halini almış düşünceler, tecrübeler olabilir. Dolayısıyla aynı sorun nedeniyle hipnoterapiste giden kişilerden bir tanesinin sorunu tek seansta çözülürken diğerinin 8-10 seans yapması gerekebilir. Bu nedenle etik olarak tedavi için belli bir seans sayısı vermek doğru olmaz. Ama psikolojik temelli tüm sorunların çözümünde hipnoterapi yönteminin çok etkili olduğu ve diğer yöntemlerden daha kısa sürede ve kesin olarak sonuca ulaşacağı söylenebilir. Tabi bu durum yazımızın konusu olan korkular ve fobiler için de geçerlidir. Fobilerinizden kurtulmayı istemeniz, hipnoterapi yöntemine ve uygulamayı yapacak olan hipnoterapiste güvenmeniz, fobinizden mümkün olan en kısa sürede ve kalıcı olarak kurtulmanızı sağlayacaktır.
Sosyal fobileriniz artık tarih oldu. Artık kendi bilgeliğinizi yaşayacaksınız. Sosyal fobi olarak isimlendirilen rahatsızlık, kişinin temel olarak toplumda kabul görmeyeceğinden ya da davranışlarının kabul edilmeyeceğinden endişelenmesi olarak tanımlanabilir. Ayrıntıya girilirse davranışları ya da düşünceleri, eylemleri sonucunda rezil olacağından, toplum tarafından dışlanacağından, eleştirileceğinden, başka kişilerden gelen üzücü davranışlardan ve duygulardan korkması, endişelenmesi olarak ifade edilebilir. Sosyal fobi ve diğer fobilerin tamamı öğrenilmiş dışsal korkulardır. Dolayısıyla temelinde yatan travmatik olaylar ya da bu tavrın benimsenmesini sağlayan gelenekler, öğrenme alışkanlıkları vardır. Dolayısıyla uygun terapi yöntemleri kullanılarak soruna çözüm getirilebilir. Hipnoterapi yöntemi de sorunun kaynağını tespit etmek ve sorunu çözümlemek için başvurulabilecek olan en etkili yöntemdir. Çünkü hipnoz sırasında yapılan telkinler bilinçaltındaki algıların değişmesini, olayların daha farklı bir şekilde kabullenilmeye başlamasını sağlayacaktır. Dolayısıyla psikolojik temelli tüm sorunlarda, öğrenilmiş tüm sorunlarda olduğu gibi sosyal fobi probleminde de çözüm için hipnoterapi yönteminden faydalanmak en mantıklı ve etkili çözüm yöntemi olacaktır. Sosyal Fobi ve Gelişimi Sosyal fobi tek başına karşılaşılan, başka sorunlarla beraber ortaya çıkmayan, tekil olarak kendini gösteren ve belli semptomları olan bir rahatsızlık olarak kabul edilemez. Yaşanılan korku ve kaygı sonucunda panik atağa benzeyen anksiyete bozuklukları, panik atak ya da obsesyonlar sosyal fobiye eşlik edebilir. Çünkü kişinin yaşadığı korkular zaman içinde gelişebilir ve ölüm korkusu, saldırıya uğrama korkusu, kapkaça uğrama korkusu gibi daha spesifik ve somutlaştırılmış korku türlerine dönüşebilir. Bu durumlarda vücudun savunma mekanizmaları harekete geçecektir. Sonuçta da bazı davranış bozuklukları, anksiyete sorunu gibi problemler ortaya çıkacaktır. Hatta bu durumlar daha da ilerleyebilir ve paranoyaya dönüşebilir. Bu durumda da sorun sosyal fobi olarak değil, kişilik bozukluğu olarak ele alınmalıdır. Sosyal fobide sorun içinde bulunulan sosyal ortamlarla ilgilidir. Bu problem genellikle mükemmeliyetçi yapıya sahip olan ve yapmış olduğu hataları çok önemli kabul eden, bunları gözünde aşırı biçimde büyüten, eleştirilmekten ya da dışlanmaktan korkan kişilerde görülür. Yani kişi yalnız olduğunda herhangi bir problemle karşı karşıya değildir. Sorun sosyal ortamlara girildiğinde ortaya çıkmaktadır. Bu problem belli bir çevreye ya da belli bir topluluğa karşı geliştirilmiş olabilir. Örneğin sadece karşı cinsin bulunduğu ortamlarda, topluluk önünde konuşma yapılmasının gerektiği durumlarda, alış veriş merkezleri ya da Pazar yerleri gibi mekânlarda, iş yerinde kademe olarak kendinden daha üst düzeyde bulunan kişilerle iletişim kurarken ortaya çıkabilir. Kişinin mükemmeliyetçi yapısı ve yaptığını düşündüğü hataları gözünde büyütüyor olması da sorunun büyümesine, başka problemlerin anksiyete, panik atak ortaya çıkmasına ve problemin çözümünden uzaklaşılmasına yol açacaktır. Problemin çözümlenebilmesi için kişinin sorununu kabullenmesi ve çözmeyi istemesi gerekecektir. Sorunun çözümü aşamasında da kişinin kendine güvenmesi ve potansiyeli konusunda endişe duymaması ilk adım olacaktır. Böylece yapabileceği hataları kabullenmeyi, kendisini affetmeyi ve sosyal fobi yaşadığı ortamlarda normal davranış biçimleri sergilemeyi öğrenecektir. Ama bu sonuca ulaşabilmesi için uzun sürede edinilmiş olan davranış kalıplarını değiştirmesi ve aile ya da çevre tarafından çocukluk çağlarından itibaren verilen eğitimi, baskıcı yaklaşımları yok sayması, farklı bir şekilde yorumlaması gerekecektir. Bunun çok zor olacağı tahmin edilebilir. Bilinçaltına yerleşmiş olan bu kalıpları değiştirebilmek için başvurulabilecek en etkili yöntem ise hipnoterapi olacaktır. Hipnoterapi ve Sosyal Fobi Hipnoterapi yönteminde bilinçaltına yerleşmiş olan ve öğrenilmiş olan davranış kalıplarını algılama biçimi değiştirilmektedir. Hipnozitöre güvenerek tedaviye başlayan kişi, seanslar sırasında verilen telkinlere uyum gösterir ve bazı olayları algılama biçimi değişir. Sosyal fobi sorununun kaynağı da mükemmeliyetçi kişilikleri destekleyen öğrenilmiş davranış biçimleri ya da çocukluktan itibaren yapılan baskılar, telkinler olduğu için, hipnoz sırasında yapılacak olan telkinler ile bu algıları değiştirmek ve sorunu çözümlemek mümkün olacaktır. Algılar değiştiğinde olaylara verilen tepkiler de değişir. Örneğin iş yerindeki üstleri ile konuşmakta zorlanan, yaptığı işi onlara beğendiremeyeceğini düşünen sosyal fobi sahibi, hipnoterapi seansları sonunda bu görüşmeleri kendisini geliştirme ve ilerleme fırsatları olarak algılamaya başlayabilir. Dolayısıyla karşılaştığı olayı yorumlama şekli değişmiştir, bu olaylara vereceği tepki de değişir. Sonuç olarak hipnoterapi yönteminden faydalanarak sosyal fobi gibi öğrenilmiş korkuları ya da psikolojik temelli diğer sorunları kısa sürede ve etkili olarak çözüme kavuşturmak mümkündür. sosyal fobilerden arınmak
Fobi, olaylar ya da bazı nesneler karşısında anlamsız ve istemsiz bir korkuyu, bazen de o olaylara ve nesnelere karşı tahammül edememe halini içerir. Fobi sahibi kişi “fobik” olarak isimlendirilir. Fobikler korkmaması gerektiğini bildiği durum ve nesnelere karşı mantık dışı korku duyar ve bunu iradi çabalarıyla engelleyemezler. Eğer kişinin korkuları günlük işlevlerini aksatır derecede kişiyi etkileyip hayatını kısıtlar hale gelmişse, bu durum korkunun artık fobiye dönüşmüş olduğunun göstergesidir. Kişiler fobi nesnesi ya da durumuyla karşılaştıklarında bir takım fizyolojik sıkıntılar da çekerler. Solunum güçlüğü ile birlikte güçsüzlük, ağız kuruluğu, kalp çarpıntısı, kaslarda gerilme, boğulacak gibi hissetme yaşarlar ki bu belirtiler fobi teşhisinde baz alınan fizyolojik kriterlerdir. Fobilerin ağırlıklı olarak çocuk ve ergen dönemde oluştuğunu görmekteyiz. Kişiler, başlarından geçen stres odaklı bir olay sonrası, aileden veya çevreden öğrenme yoluyla ya da genetik geçişlilik sonucu fobik duruma gelebiliyorlar. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla oranda gözlenmektedir. Esasında fobiler bilinçaltı yapımızın ne kadar hızlı ve etkili öğrenebildiğinin bir sonucu olarak da çıkar karşımıza. Bu nedenledir ki bir kişinin fobi sahibi olması an meselesidir. Örneğin bir gün muhtemelen çocukken ya da ergen dönemde gittiğiniz diş hekimi kliniği, orada kullanılan aletler, çıkardıkları sesler ve belki ortam bilinçaltı seviyesinde öyle bir tehdit algısı oluşturmuştur ki, artık bilinçaltı diş hekiminden uzak durulması, kaçınılması yönünde çok hızlı ve etkili bir “öğrenim”e varmıştır. Fobi ediniminde bilinçaltı, öğrenme yeteneğini negatif yönde çalıştırmış ve kişinin dişçi fobisi oluşmuştur artık. Bilinçaltı bunu aslında kişinin o anki acıdan kaçınma kazancını gözeterek yapmıştır. Ama bu “öğrenim” kişinin diş sağlığını tehlikeye atacak düzeyde dişçiden kaçınmasına yol açar. Bilinçaltı yapı zaten çoğu zaman pozitif yönde çalışarak hayatımızı kolaylaştırır. Hipnoz bilinçaltını yönetme yöntemidir. Dolayısıyla fobilere karşı kişideki değişim, hipnozla bilinçaltı düzeyde kendisini inşa eder ki bu açıdan kalıcı sonuçlar elde etmek mümkün olmaktadır. Fobiler günümüzde etkin şeklide tedavisi mümkün olan sorun alanlarından birisidir. Burada kişinin sorunundan kurtulmak üzere göstereceği istek ve kararlılık önemlidir. Bu kararı almış olan kişi belirtilen terapi sürecine işbirliği içinde bağlı kaldığında sonuca ulaşabilir. Bazen 1-2 seansta kişiler, hipnoz ile hayatlarını zehir eden fobilerinden kurtulabilirler. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
hipnoz ile sosyal fobi tedavisi